Tarih: 09.05.2019 11:03

Belçika´nın Afrika Politikası

Facebook Twitter Linked-in

Belçika, Afrika kıtasında geçmişteki asimilasyon, kitlesel katliam, kültürel tahribat gibi kıta için ağır sonuçlar ortaya çıkaran eylemlerini günümüzde demokrasi, insan hakları, barış, güvenlik, yolsuzlukla mücadele, cinsiyet eşitliği ve eğitim gibi mekanizmaları araçsallaştırarak unutturmaya çalışmaktadır. Buradan yola çıkarak Belçika´nın Afrika dış politikasının izlerini sömürgeci dönemden Afrika´daki bağımsızlık hareketlerine kadar ayrı, bağımsızlık sonrası da ihtiva ettiği özellikler bakımından ayrı olarak incelenmelidir

Belçika, Avrupa kıtasında yüzölçümü ve nüfus oranı bakımından küçük fakat özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan gelişmelerin doğurduğu siyasi ve ekonomik sonuçlar açısından önemli bir konumda bulunuyor. 1830 yılında bağımsız bir devlet olabilen Belçika, Afrika´daki sömürgecilik hareketine katılmakta gecikmeyerek, 19. yüzyılın sonlarına doğru kıtaya olan ilgisini artırmış ve sömürgecilik merkezli politika ile Afrika´nın paylaşılmasında payına düşen pastayı almıştır. Belçika´nın günümüzdeki Afrika politikası, geçmişteki sömürgeci ideolojinin günümüze aksetmiş hali olan ?hamilik? iddiası, Avrupa Birliği ve NATO gibi kuruluşlara ev sahipliği yapmasının getirdiği konforlu konum ve iç dinamiklerin ağırlığı ile şekillenmektedir.  Eski sömürgeleri Kongo, Burundi ve Ruanda merkezli Afrika politikası izleyen Belçika, sömürgecilik sonrası dönemde Afrika´ya olan ilgisini eski sömürgeleri ve Frankofon Afrika ülkeleri ile sınırlı tutmayıp kıtada etkinliğini çıkarları doğrultusunda artırmaya çalışmıştır. Belçika, Afrika kıtasında geçmişteki asimilasyon, kitlesel katliam, kültürel tahribat gibi kıta için ağır sonuçlar ortaya çıkaran eylemlerini günümüzde demokrasi, insan hakları, barış, güvenlik, yolsuzlukla mücadele, cinsiyet eşitliği ve eğitim gibi mekanizmaları araçsallaştırarak unutturmaya çalışmaktadır. Buradan yola çıkarak Belçika´nın Afrika dış politikasının izlerini sömürgeci dönemden Afrika´daki bağımsızlık hareketlerine kadar ayrı, bağımsızlık sonrası da ihtiva ettiği özellikler bakımından ayrı olarak incelenmelidir

Belçika´nın Afrika Politikasının Tarihsel Olarak Değerlendirilmesi: Sömürgecilik

Belçika, bağımsızlığını kazandığı 1830 yılına kadar Avrupa´nın güçlü devletlerinin gölgesinde kalmış bir ülkedir. 1815 yılında Napoleon´un Waterloo Savaşı´nı kaybetmesi ile beraber, Belçika´nın yönetimi Hollanda´ya bırakılmıştır. 1830 yılında Katolik Belçikalıların, Protestan Hollanda yönetimine karşı ayaklanması ile ülke Avrupalı devletlerin de iradesi ile bağımsızlığına kavuştu. Belçika tahtına Alman prensi aynı zamanda Büyük Britanya Kraliçesi Viktorya ile de akrabalık ilişkileri olan Leopold Sakseburg-Gotha kral olarak seçildi. Belçika´nın tarih sahnesine bir Avrupa gücü olarak çıkması Leopold´un kral olmasıyla birlikte mümkün olmuştur. Leopold, hızlı bir sanayileşme ve reform politikası ile Belçika´nın kalkınmasını hızlandırırken diğer Avrupalı güçler ile muadil seviyede diplomasi yürütme çabası içinde olmuş ve ülkenin bağımsızlıktan sonraki dış politikasını şekillendirmiştir. Şunu belirtmek gerekir ki bu dönemin diplomasi ve dış politikasının kapsamı çoğunlukla Avrupalı merkezlidir. 19. yüzyılda Avrupalı devletler tarafından fikriyattan pratiğe geçirilen Afrika kıtasına yönelik sömürgecilik hareketi yeni kaynak arayan Belçika´yı Afrika kıtasına yöneltmiştir.

Belçika-Afrika ilişkilerinin dönüm noktası Kral Loepold´un 1865 tarihinde ölmesi sonrası Belçika tahtına geçen II. Leopold ile gerçekleşmiştir. II. Leopold Avrupa´nın köklü devletlerine yeni kurulan Belçika Krallığının rüşdünü ispat etmek için Afrika´yı araç olarak kullanmak istemekteydi.  II. Leopold´un Kongo´yu işgal planına Belçika Parlamentosu sıcak bakmayınca Kongo´yu işgal zemini hazırlamak için yeni iki önemli adım attı.  Bunlardan ilki, 1876 yılında Brüksel´de toplanan coğrafya konferansıdır. Bu konferansın özelliği Belçika´nın sömürgecilik döneminde Afrika politikasını şekillendirmesidir. Konferansa katılan kaşif, coğrafyacı, dil bilimci, misyoner, iş adamı vasfına haiz uzmanlar II. Leopold´un kafasındaki Afrika tasarısını görüş ve yorumlarıyla şekillendirmiş, Afrika´nın keşfi, kaynakların tespiti, ticaret yolları ve Hristiyanlaştırma gibi konularda taslaklar hazırlanmıştır. Belçika´nın Afrika politikasına yön veren bir başka önemli hamle II. Leopold tarafından teşkil edilen Uluslararası Afrika Derneği´dir. Bu bir bakıma coğrafya konferansının kurumsallaşmış şeklidir. Orta Afrika´nın ?medenileştirilmesi´ vizyonuyla kurulan Uluslararası Afrika Derneği, Belçika Kralı´nın himayesinde Afrika´ya yönelik olarak gerçekleştirecek keşif ve işgalin bilimsel tezlerinin oluşturulmasında rol oynamıştır.  Derneğin Belçika´nın Afrika politikasına en somut katkısı Kongo´nun örneğinde vücut buldu. Leopold tarafından Afrika´ya keşif için gönderilen İngiliz Henry Morton Stanley Kongo Nehri´ni keşfetmesi, Belçika´nın Kongo´ya odaklanmasına sebep olmuş, II. Leopold bütüncül Afrika fikriyatından vazgeçerek Kongo´yu kaşif Henry Morton Stanley vasıtası ile kolonileştirmiştir.

Kral II. Leopold´un Kongo Nehri havzasında boyunca demiryolu, yol ve istasyon yapımını hızlandırarak nehir havzasını by-pass etme niyetindeydi. Ayrıca Kongo´yu ele geçirmeden önce çeşitli iş kollarında şirketler açmıştı.  Böylece zengin kaynakları elde ettikten ticari faaliyetlerde zaman kaybı yaşanmayacaktı. Fakat Belçika´nın aceleci tavırları ve Avrupa ülkeleri arasında Afrika´nın paylaşılması sorununun ortaya çıkması ile Berlin´de(1884-1885) Afrika konulu bir konferans toplandı. Konferansın yapıldığı tarihlerde Afrika´nın sadece yüzde 20´lik kısmı Avrupalı sömürgeci devletler tarafından kontrol ediliyordu. Berlin Konferansı gelişme ve sonuçları itibariyle Afrika´da sömürgecilik döneminin resmi başlangıcı olarak kabul edilir. Belçika açısından önemi Kongo´nun tamamen Kral II. Leopold´un toprağı olarak tanıyarak sömürgeci meşruiyetin yolunu açmasıdır.

Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki rekabetin Afrika kıtasına sirayet etmesi I. Dünya Savaşı´na giden sürecin ayaklarından birini oluşturmaktadır. Almanya´nın Afrika´da kendine düşen paydan memnuniyetsizliği Avrupa kıtasındaki gerginliği artırmıştır. I. Dünya Savaşı´nın Belçika´nın içinde bulunduğu İtilaf Devletleri lehine sonuçlanması, Afrika´da yeni bir toprak paylaşımını mümkün hale getirdi. Belçika, Kongo´da siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak perçinlediği emperyalist iktidarının yanına Ruanda ve Urundi´yi de katarak Afrika´daki topraklarını genişletmiştir.

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —