Tarih: 20.12.2019 14:42

Bedevi yalpalamaları: Atlantikçilik ve Avrasyacılık

Facebook Twitter Linked-in

İSLÂM vahyi gelmeden önce bazı kabileler dağlarda ve kurak çöllerde yaşar kabile bağları üzerinden dünyayı yorumlarlardı. Bu vesileyle kültürel açıdan geri kalmış ve medeni hayat ile aralarında bir ünsiyet oluşmamıştı. Yaşadıkları hayat onlara kısır kabile çatışmaları, çapulculuk, saldırganlık ve yağmacılığı öğretmişti.

İslâm onlara yepyeni bir dünya sunuyordu. “Gelin” diyordu, “kabileciliği bırakın, Allah’ın emirlerine uyarak birlik olun” diyordu. Olun ki o devrin zalim imparatorlukları Sasaniler ve Bizans sizin elinizle Hakkın ve adaletin önünde diz çöksün.

Bedeviler Müslümanlara teslim oldular. Bundan sonrasını Kur’an’dan dinleyelim:

“ Bedeviler iman ettik dediler. De ki: İman etmediniz fakat boyun eğdik deyiniz. İman henüz kalplerinize yerleşmedi.”(Hucurat,14)

Boyun eğdik; yani teslim olduk; yani İslâm olduk. Lakin henüz “iman” kalplere yerleşmedi... Zira “İslâm” iki anlam ihtiva eder: Biri “teslim” diğeri “barış”

Peygamber efendimiz vefat edince bu bedeviler “namazımızı kılarız ama zekâtlarımızı vermeyiz” demeye başladılar. “Neden kabilemizin parasını Medine’de oturan iktidara gönderelim?” diyerek kabilecilik damarlarını kabarttılar.

Peygamberimizin yokluğunu fırsat bilen bedeviler eski kötü kafa yapılarına dönüverdiler. Bereket ki karşılarında Hz. Ebubekir vardı. Onlarla gereken mücadeleyi verdi ve bedevi dünya görüşünün İslâm dünya görüşünü alt etmesini o gün için önledi.

***

Bedevi dünya görüşünün kaynağını insanın nefsi arzu ve istekleri oluşturur. Sorumluluktan kaçınırlar.  Gidişatın mahiyetinden değil devşirecekleri çıkarlarının basit hesabı ile kafalarını yorarlar.

Adalet, iyilik, merhamet, inanç temeli üzerine kurulmuş olan iman kardeşliğine yani “ümmet” bilincine karşı kulaklarını tıkar ve kendilerine başka yollar/ideolojiler ararlar.

Kalbe “iman” yerleştiği zaman bu zihniyeti de belirler. İmandan kaynaklanan dünya görüşü insanı harekete geçirir. Amaç düşüncenin somut gerçekliğe dönüşmesidir. Diğer bir ifade ile dünya görüşünün belirlediği evrensel değer ve ilkelerin yaşanan hayatta da hâkim olması.

“Güç”, “irade” ve “eylem”, olanın değil, olması gerekenin tahakkuku için seferberliğe kalkar.

İşte bu sırada akıl devreye girer: “İdealizm” ile “gerçeklik” arasında denge unsurunu gözetir. Amaç belli:  Gerçeği değiştirmek... Zaten gerçeğin yumuşak karnı değişmeye mahkûm olması değil midir? Değişmeyen hangi “gerçeklik” vardır ki yeryüzünde?

Ayrıca “gerçeklik” ile “hakikat” arasında ki fark bu değil mi?

Bedevi kültürü şartların gerçekliğinden hayat görüşünü devşirdiği için gerçekliğe göre kendisini ayarlar. Gerçeğe teslim olmak ve karşısında hiçbir sorumluluk yüklenmemek... Aksine bir düşünce onlar için zaten hayalcilikten başka bir şey değildir.

Günümüz şartlarında “dünya” siyasal açıdan iki gerçeklik ile tebarüz ediyor. Bu bakımdan ülkemizdeki bazı kesimler de bu iki yelpazeye göre tavır alıyor ve aralarında mücadele veriyorlar.

***

Atlantikçiler ve Avrasyacılar... Diğer bir ifade ile Bedevi yalpalamasının farklı iki boyutu.

İslâm Birliği mi? Bunlar hayal kardeşim, gerçekçi ol! Namazını kıl lâkin asla zihniyetini Kur’an’a bağlama. Müslüman’ca düşünüp olmayacak heveslerin peşinden koşma.

Bak bedevi/Batı zihniyeti iki vahşi birlik kurmuş. Seç birisini yap ülkendeki mücadeleni. Üstelik demokratik, demokratik...

Dün Abdullah Öcalan ile tokalaşırken bugün vatansever geçinen; Çin denince nezdinde akan sular duran, Doğu Türkistanlı Müslümanlara yapılan zulmü meşru gören; dün sosyal faşist dediği SSCB’nin yerine geçen Rusya’nın dostluğunu kendisine ek kıble yapan kişilerin televizyon kanallarında boy gösterdiklerini duyuyorum

Ekranlarda hoyratça ahkâm kesiyorlarmış.

Tartışma programlarını artık seyretmiyorum. Zira vıcık vıcık yağ ve bir o kadar da seviyede kaybedilen irtifa. Dizi filmlerini daha seyretmeye değer buluyorum. Mesela Kuruluş Osman ve Payitaht gibi...

Çünkü onlar benim yeni bir dünya özlemimi perçinliyor. Allah’tan başka ilahın olmadığı, adaletin, sevginin, merhametin hamurunu kardığı yeni bir dünya...

Atlantik bloğunu ülkece bunca yıl hakka’l-yakîn biliyoruz. Avrasya’yı merak edenler Aleksandr Dugin’in  “Rus Jeopolitiği” isimli kitabına bakarak ilme’l-yakin bilgi sahibi olabilirler.

Benim zihniyetim iki blokla da uyuşmuyor... Zira ikisi de bedevi savrulmasından  öte bir anlam içermiyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —