Tarih: 16.09.2018 10:12

Bazılarımız ?Milli Korunma Kanunu? dönemini mi özlüyor?

Facebook Twitter Linked-in

Hiçbir gelişmenin bizi şaşırtamayacağı bir toplumuz. Yüksek faiz de, yüksek enflasyon da, çılgın kur artışları da gördük geçmişte. Bugün tanık olduğumuz ve bizi öfkelendiren gelişmelere karşı gösterdiğimiz tepkilerin benzerlerini de defalarca tekrarladık. Ama galiba yaşadıklarımızdan fazla ders de almadık.

Eski düzen
Mesela dövize bağlı gerek gerçek gerekse spekülatif fiyat artışlarına karşı gösterilen tepkiler, "Serbest Pazar Ekonomisi"ne geçilmeden önce cezamevzuatına konu edilirdi. Fahiş fiyatla mal sattıkları iddia edilenler "MilliKorunma Kanunu"na göre hapisle cezalandırılırlardı. O dönemde yani 1950´li yılların döviz krizleriyle geçen ikinci yarısında, tüccar ailelerin fertleri aralarında kura çekip kimin hapse gireceğini belirlerlerdi.

Artık serbest pazar var
Turgut Özal´ın mimarı olduğu 24 Ocak kararları ile hiçbir şeyin fiyatını, paranın faizini ve hatta döviz kurlarını bile devletin belirlemeyeceğini öğrendik. Önemli olan fiyatı verildiğinde bir malın da, bir yabancı paranın da bulunabilmesiydi. Arz ile talep arasındaki ilişkiler fiyatların gerçek belirleyicisiydi. Ama ne de olsa eski alışkanlıklar var sosyo-politik ve ekonomik bakış açılarımızda...

Eski bakış açısı
Sanki 2´nci Dünya Savaşı´ndaki yokluk yıllarında bizim medyaya konu olan "İhtikarcılar"ın, bu defa torunları doların tırmanışını vesile edip sanki yine her şeye aşırı zamlar yapıyorlar. Veya sanki birileri enflasyonun yükselmesini fırsat bilip faizleri yükseltiyorlar. Kimse yüksek faizin bedelini en çok bankaların ödediğini adeta görmüyor. Veya piyasada mal bollaşınca kimsenin pahalı fiyatla mal satamayacağı düşünülmüyor. Ayıp olmasa belki Milli Korunma Kanunu da yeniden yürürlüğe koyulur.

Başkan değil Cumhurbaşkanı
Geçmişte hiç yaşamadığımız şey ise anayasal düzenimizdeki "Cumhurbaşkanlığı Sistemi"dir. Ancak bir bölüm medya bu sistemi fırsat bilip CumhurbaşkanıErdoğan´a "Başkan Erdoğan" demeye başladı. Oysa Türkiye´de hemen herkes "Başkan"dır. Kulüp başkanları, dernek başkanları, belediye başkanları v.b. Ayrıca Tayyip Erdoğan da bir partinin başkanıdır. Ama bu ülkede bir tane Cumhurbaşkanı vardır.
Ne dersiniz? Başkan sıfatını Trump´a bırakmak daha doğru olmaz mıydı?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —