Batı’yı şeytanlaştırmak!

Oral Çalışlar, Türkiye’de çeşitli ideolojik kamplara mensup(sol, İslamcı vb.) çevrelerin, br başarısızlık durumunda Batı’yı eleştirdiğini ve giderek onu şeytanlaştırdığını belirtiyor.

Batı’yı şeytanlaştırmak!

Her toplumun, her inancın, her başarısızlığın bir şeytanı vardır. O şeytan olmasa her şey o kadar kolay hale gelecektir ki! Bu ülkenin okumuşu yazmışı, aydını alimi, cahili müneccimi için şeytan Batı’dır. Her çıkmazı, her belayı Batı şeytanı üzerinden açıklayan bir geleneğe sahibiz. İslamcı ya da muhafazakar çevreler, Batı’yı İslam düşmanlığı üreten bir Hıristiyan Kulübü olarak görürler. Batılı değerleri, bir yozlaşma olarak kabul ederler. Kadın erkek eşitliğinden, insan haklarına kadar uzanan bir dizi konuda, Batı’yı ahlaken çökmüş sayan geniş bir İslami kesim vardır. Solcular da Batı’ya mesafelidir. Sovyetler döneminden kalma bir tutum, değişik sol sosyalist grupların kavrayışına iyice yerleşmiştir.

“ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri”, “Onlar Ortak biz Pazar” deyimleri solcuların amentüsü gibidir. Geçmişte, merkez sağ diye adlandırabileceğimiz, DP-AP-DYP (Menderes-Demirel) hattı Batı’ya daha yakın bir tutum içindeydi. AK Parti’yle birlikte Batı karşıtlığı ana akım siyasete büyük ölçüde egemen oldu. Sağcısı solcusu Batı’yı düşman gibi görüyor.

Solcular AB noktasında ayrıştı

2000’li yılların başında ise değişik bir hava esiyordu. Sağcı iktidar, Batılı değerlerin önemini vurguluyor, AB’ye uyum yasalarını birbiri ardı sıra çıkarıyor, Batı’da büyük bir ilgi görüyordu. Bu dönemde sol aydınların bir kesimi de AB üyeliğinin Türkiye’nin geleceği açısından bir demokrasi teminatı olduğunu savunuyor, bu yönelimi olumlu karşılıyordu. Bir kesim solcu ise o zaman CHP’ye egemen olan Deniz Baykal ve ekibinin AB düşmanı çizgisini destekliyordu.

O dönemde CHP ve MHP, Avrupa Birliği karşıtı tutumun, demokratikleşme karşıtlığının merkezini oluşturuyordu. O dönem Türkiye’nin temel sorunları rahatça tartışılıyordu. Kürt meselesinden, Alevilere, Ermenistan’la ilişkilere kadar bir dizi alanda ezber bozucu hamleler yapılıyordu. AB üyeliğine yönelmek bir değişim enerjisi oluşturuyordu. Şimdi tam tersi bir değişim yaşanıyor. AB üyeliğinden vazgeçilmiş durumda.

 

Devamı >>>