Yüzsüzlükler yüz olarak görününce, gerçekler hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşılamayacak. Çok yüzlü ve karanlık yüzlü Batı, insanlık ile alay ediyor. İnsanlığın çektiği ve çekeceği acılar elbette unutulmaz. Tarih olanı biteni şöyle ya da böyle kayda geçirir. Asla yalan söylemez. Gerçeklerin üstü örtülse bile.
Sorun onlarda değil, Müslümanlarda. Onlar kendilerine uygun olanını yapıyorlar ve yapacaklar. Bu asla değişmeyecek. Değişen ve giderek tükenen mazlum milletler veya daha açıkçası Müslümanlar.
Müslümanlar iç sorunlarını alabildiğine abartır, gereksizliklere kapılır ve dağılırken asla istenilen bir düzey yakalamaları beklenemez. Yapay ve giderilebilir sorunların kangrenleşmesi sonucu giderek çıkmazlar oluşuyor, uçurumlar büyüyor.
Müslümanlar; basit ve çıkara dayalı nedenler ile yollarını ve önlerini kapatıyorlar.
İslâm milleti olarak, millet olma bilincimizi yitirdiğimizden bir adım ileri atılamıyor. Kısır döngüler içinde debeleniliyor çıkmazdan çıkmaza sürükleniliyor.
Nereye bakarsak bakalım nereye el atarsak atalım tutulur ve görülebilir bir yanımız yok. Ne yazık ki bu daha bir olumsuzluklara götürüyor.
Bir süredir emperyalizm yeni bir oyun kurgusu içindeydi. Bütün olanlar ise nedense daha çok Filistin daha açık bir deyimle Kudüs´e odaklı. Filistinliler uzun bir zamandır sadece batılılar tarafından değil Müslümanlar tarafından da terk edildikleri gibi kuşatıldılar da. Adına Arap Baharı denilen belânın asıl sonuçları şimdi daha çok kendini belli ediyor. Şunu sürekli vurguluyoruz. Başlanan oyunların sıcaklığında oyunun kendisine değil, asıl nedenlerini bulmaya ve sonuçlarına bakmaya çağırıyoruz ve uyarıyoruz.
Emperyalizm çok yönlü oyununu iyimserleştirerek sahneliyor. İnsanlar da dalgalara kapılıyorlar. Sonuçlarını düşünmeden, etmeden.
Kendilerini kurtarma sevdasında olanlar bir gün kendilerinin de aynı sona uğrayacaklarını düşünemezler. Anlık ve çıkarcı düşünüşler zaten sağlıklı sonuçlar doğurmuyor. Bunu ister kendi sınırlarımız için ister geneli için düşünelim sonuç değişmiyor. İçe dönük nefretlerimiz kendimizden başka bir meşguliyet oluşturmuyor. Kendi kendimize boğuşuyoruz. Düşmanlıklarımız hem içeride hem de dışarıda artıyor. Kendi kendimize yapıyoruz bunu.
Filistin ile Kudüs yeniden ateş altında. İran ve Şia nefreti en çok da emperyalizmin işine yarıyor. Filistinlilere kim yardım ediyor, onların güvenliğini kim sağlıyor?
Hamaset ile slogan atma ile sorunlar çözülmüyor. Meydanlara çıkarız, bütün enerjimizi orada tüketiriz sonra da içe dönüp birbirimizle kavgamızı sürdürürüz.
Filistinliler sadece Müslümanların değil insanlığın onuru. Büyük güçler karşısında onurlu duruş ve direnişleri asla unutulmayacak. Batı, sadece şimdi değil geçmişte de hedef aldığı İslâm milletini belli yerlerde; insanı, tarihi ve kültürüyle birlikte yok ediyorlar. Onların bu yaklaşımı hiçbir zaman değişmiyor.
Emperyalizm oyunlarını eş zamanlı sahneliyor. İran ambargosunun hemen ardından Gazze´ye saldırması bir rastlantı değil. Arap ilkeleri ile İsrail yakınlaşmaları da buna bağlı. Cemal Kaşıkçı olayı, Türkiye Suud karmaşası ve tabiî bilinmeyenler ile olaylar iç içe.
Ülkemizde aynı davaya gönül vermiş olanların bireysel çıkışları, girişimleri hiç kimseye yarar sağlamıyor. Siyasal farklıklar bile bir neden olamaz. Şu topraklar üzerinde yaşayanların mutlaka buluşabilecekleri birçok nedenleri bulunuyor. Bunlar aradan çekilip alınsa kendiliğinden birliktelikler sağlanabilir.
Ne yazık ki sadece varsayımlar üzerine konuşuyoruz. Olabilirlikleri göz ardı ediyoruz.
Zorlukları aşabilecek bilinçli yaklaşımlar bir başlangıç olabilir. Henüz geç kalınmış değil. Nerede ne zaman başlanacaksa başlansın. Bunun tek bir koşulu var çıkarsız, halis niyetli, kişiler kendilerini öncelemeden samimi duruşlarıyla sorunların üstesinden gelebilirler.