4 Şubat 2017, şapka kanununa muhafet iddiasıyla idam sehpasına çıkarılan İskilpli Atıf Hoca´nın şehadetinin 91. yıldönümü... Peki o dönemlerde neler yaşandı? Atıf Hoca´yı idama götüren süreç nasıl işledi?
Tarihler 1 Kasım 1925´i gösteriyordu. İstiklal mücadelesini daha yeni kazanmış olan bu milletin değerleriyle oynanmaya devam ediliyordu. Özünden kopmamak için canları pahasına savaşan bu milletin gözünün içine baka baka yapılan bir inkılap: Şapka devrimi, binlerce canın yere düşmesine neden olacaktı.
ŞAPKA KANUNU VE SONRASI
Kuruluşundan beri İslam´ı kendisine düşman kabul eden Cumhuriyet zihniyeti bir şapka için binlerce Müslümanı dar ağacına mahkum edecekti. Şapka kanununun kabul edilmesi aynı zamanda bir zulmün başlangıcı anlamına geliyordu.
Yapılmak istenen belliydi: kitlesel sindirme ve asimile çalışmaları... Bunun için birçok bahane vardı. Mustafa Kemal´e suikast şüphesi, cumhuriyeti yıkma çabaları, inkılaplara karşı çıkmak gibi bahaneler binlerce Müslümanın öldürülmesi için üretilmişti.
Batıya olan özenti bu millete kendi değerlerini unutturuyordu. Harf inkılabının cahilleştirdiği halkın mahremiyetini elinden almak için çaba sarf ediliyordu. Artık kendi türkülerimiz bile söylenemiyordu.
Böyle bir ortamda batılılaşmanın getirdiği son noktayı taçlandırma gayretinde olan kemalist zihniyet şapka kanununu hayata geçiriyordu.
Kanuna tepki gösteren ve şapkayı giymek istemeyen herkes şedid bir şekilde cezalandırılacaktı. Sadece Erzurum´da şapkadan dolayı 30 idam kararı alınmıştı.
Şapka kanunundan 1,5 yıl önce yazılan MEB onaylı bir kitaptan dolayı tutuklanan bir hoca: İskilipli Atıf Hoca...
MEB ONAYLI KİTAP İDAMA GÖTÜRDÜ
Atıf Hoca 1924 yılında ?Frenk mukallitliği ve Şapka? kitabını neşretmişti. Yani şapkaya dair kanunun kabulünden bir buçuk sene evvel. Tabii, diğer kitapları gibi neşretmeden önce onu da Maarif Vekâletine (Milli Eğitim teşkilatı) gönderdi, gerekli izinleri aldı hatta takdir bile almıştı.
Bu risale körü körüne Avrupa taklitçiliğini eleştiren bir eserdi. Atıf Efendi, 32 sayfalık bu eserinde; Avrupa´nın ilim ve fennini almanın caiz, hatta lüzumlu bulunup, ama bizde yapılanın ise daha çok şuursuz bir batı taklitçiliği olduğunu, kılık kıyafette onlara benzemenin aslında ruhtaki bir bozuluşa alamet veya onun bedene aksetmesine sebebiyet vereceğini, bunun ise müstakil (bağımsız) bir şahsiyet inşa eden İslam düşüncesine zıt düştüğünü, Resul-i Ekrem´in Ebu Davud gibi sünen kitaplarında geçen ?Bir kavme benzemeye çalışan onlardandır.? hadis-i nebevisi ışığında izah etmeye çabaladığını ifade ediyordu.
İSTİKLAL HAMKEMELERİNİN BİR ZULMÜ DAHA
?Bir Müslüman şiar (simge) ve alamet-i küfür addolunan (sayılan) bir şeyi zaruretsiz giymek ve takınmak suretiyle gayr-i Müslimleri (müslüman olmayanları) taklit etmesi ve kendini onlara benzetmesi şer´an (dinen) memnûdur (yasaktır.)? ifadesi idam hükmüne götüren yargı sürecini de başlatıyordu.
İskilipli Atıf Hoca, işte bu ifadelerden dolayı 26 Aralık 1925´te, risaleyi yayınlayan ve dağıtanlarla birlikte tutuklandı ve 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara´ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü ise Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA´NIN SAVUNMASI
Atıf Hoca, mahkemede risaleyi kanunun çıkarılmasından önce yayınlamış olduğunu, içerikleriyle ilgili görüşlerinden vazgeçmemiş olduğunu, bununla birlikte kanuna karşı bir harekette bulunmadığı şeklinde bir ilk savunma yaptı.
HAKİME TARİHİ CEVAP
Mahkeme başkanının şapka ve sarığı karşılaştırarak, ikisinin de bez parçasından ibaret olduğunu söylemesine karşılık, hakimin arkasındaki bayrağı göstererek onun hammaddesinin de İngiliz bayrağının hammaddesiyle aynı olduğunu söyleyerek cevap verdi.
Düzmece bir mahkemeden sonra İstiklal Mahkemeleri´nin ceberrut hakimi Ali Çetinkaya İskilipli Atıf Hoca´nın idamına hüküm verdi. Savcı 3 yıl hapis istemesine rağmen idam kararının verilmesi, emrin en baştan alınıp uygulandığını gösteriyordu.
Atıf Hoca, bu karardan 1 hafta sonra 4 Şubat 1926 tarihinde asılarak idam edildi.
TARİHİN KARA LEKESİ: İSTİKLAL MAHKEMELERİ
İskilipli Atıf Hoca´yı düzmece mahkemelerde idam ettirenler daha sonra ona "Milli mücadele aleyhinde fetva verdi" diyerek iftira atmışlar ve kendilerini meşrulaştırmaya çalışmışlardı. Fakat bu millet kimin ne yaptığını çok iyi biliyordu. Tarih, İskilipli Atıf Hoca´yı şehid diye yazarken İstiklal Mahkemeleri´ni ise kara leke olarak yazacaktı.
Kaynak: Hilalhaber