Çok kabaca bir tanımlama ile kapitalizm; sermaye üzerinden kaynak ve emek sömürüsü üretme, kaynak ve emek sömürüsü üzerinden de servet biriktirme eylemidir. Burjuva adı verilen sınıf sermaye ve servet sahibi niteliği ile proletarya diye bilinen emek ile çalışan kitle arasında gelişen vakıayı açıklar. Adam Smith ve Karl Marks, pratikte çalışan bu işleyişi açıklamış ve taraf olmuşlardır.
Kapitalist gelişim, üretimle açığa çıkan metanın dolaşım serüvenindeki aşamaların geçilmesi ile ilgili bir süreçtir. Ticaret burjuvazisi ile başlayan ve hala devam eden süreçte, son elli yıldır üretim tesisi sahiplerince pazara sokulan perakende ağları da etkili oldu.
Gelişen teknoloji, bir tarafta üretim ve ticaret burjuvazisi diğer tarafta kol gücü ve hizmet emekçilerinden oluşan dengeyi alt üst etti.
İnternet öncesi, yerelde oluşmuş klasik pazarda satılan metanın hikâyesi, onun üretim ve satışını sağlayan tüm dinamikleri kapsıyordu. İnternet sonrası ise yavaş yavaş hikâyenin finali değişmeye başladı. Klasik kapitalizmin, her şeyi belirleyen pazar ve o pazarı koruyan tekel yasaları sallanıyor. Üçüncü güç olarak dağıtım ağları, ilk iki güç üzerinde manipülatif baskı geliştirmeye başladı. Makul bir öngörü ile klasik pazarın ikamesi olarak algılanan dağıtım ağlarının çok yakın gelecekte yerlerini bir ya da iyimser bir tahminle birkaç ağa bırakacağını söyleyebilmek mümkün.
Uluslararası pazara yerel pazarların entegrasyonu, tüm dünya üzerinde meta fiyatlarındaki yaklaşık değerler ve metanın satın alınmasında ortak bir elektronik paranın gerekliliği gibi eşikler de zaten aşılmak üzere. Geriye sadece, böyle bir sistemi destekleyecek ve arkasında duracak siyasi gücün tanımlanması ve insanlarca kabulü kalıyor.
Böyle anlar çoğunlukla yeni çağa ikna olmuşlar ile ikna olmamış mevcut düzenin paydaşları arasında adına çoğunlukla devrim denilen şiddet içerikli bir geçişle aşılsa da yeni tip savaşma biçemini de test edecek nitelikte bir ikna ya da illüzyon süreci yaşanacak görünüyor. Şüphesiz, modern insanı tanımlayan ve inşa eden akademik bilgi bu iknada en önemli silah olacaktır.
Klasik burjuvazi, proletarya ve hizmet emekçilerinin üstünde üçüncü bir güç olarak doğmaya hazırlanan dağıtım ağları; motivasyon ve işleyiş açısından ciddi farklara sahip. Mevcut düzenin aktörlerinden farklı olarak dünyayı meta üzerinden değil insan üzerinden anlamlandırmayı seçmiş görünüyorlar. Klasik Burjuvanın dinmez kar hırsı ve emekçilerin öğrenilmiş çaresizliğine yaslanan yeni düzen, üretim tesislerindeki bütün metayı satın alma ve dağıtma gücüne ulaştı. Mal – depo (çoğunlukla) – pazar ekseni üzerinden işleyen kapitalizmin, bu eksene yönelmeyen bireyi sistem dışına itme refleksini değiştirmek ve herkes için yeterli üretimi yapacak ve satın alınmasını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırma yolunda hızla ilerleniyor. Üretimin nasıl, ne şartlarda ve ne kadar yapılacağına karar veren ve klasik pazar ekonomisini, sınırlarını en genişte tanımlayarak yeniden sunan bu dalga gücünü sadece ve sadece metanın el ve yer değiştirmesindeki hızından alıyor.
Bu açıdan Zizek gibi adamlarca yeni düzen bir çeşit komünizm diye tanımlansa da sonucu tanımlayacak olan üretim tesisi sahibi burjuvanın pozisyonudur. Yeni düzende burjuvazi, üretimin gerçekleştirilmesinde bir alt taşeron niteliği ile kendine yer bulabiliyor. Akla hemen ezberden gelen diğer alternatif yani orta sınıfın beyaz yakalı teknokratları ile böylesine büyük ve dinamik bir yapının yürütülmesi olanaksız. Bu açıdan yakın gelecekte yaşanacak süreç neokapitalizm adı verilen aşamadan ayrılır ve postkapitalizm olarak tanımlanması da tartışmaya açıktır. Ticaret ve üretim burjuvazisinin üretimini arttırırken kârlılığını düşüren, emekçilerin ise artacak üretimden daha çok pay almasını sağlayacak karar vericilerin, yeni tip kapitalizm ve bunu korumak adına yeni tip faşizmi yeniden üretmede hangi ad ile anılacaklarının çok da bir önemi yoktur. Burada önemli olan dünyanın bir başka ucundaki metayı talep eden doymak bilmez açgözlülüğün nasıl dindirileceğidir!
Kaynak: Farklı Bakış