Gökhan Kavak'ın "konuya dair" analizi.
Batı Afrika’nın tarihî açıdan en önemli bölgelerinden biri bugün Nijerya’nın kuzeybatısını kaplayan topraklardır. Nijerya ile Nijer sınırında bulunan Sokoto, Zamfara, Katsina ve Jigawa eyaletlerinin bulunduğu bu topraklarda son yıllarda soygun, insan kaçırma ve kaçakçılık suçlarına karışan ve sayıları giderek artan silahlı çeteler nedeniyle binlerce insan hayatını kaybediyor ve milyonlarca kişi de evlerini terk etmek zorunda kalıyor.
Nijerya’nın kuzeybatısındaki bu eyaletlerde 2011’den beri yaşanan güvenlik sorunu nedeniyle 8 bin kişi öldürüldü, 200 bin kişi de komşu ülke Nijer’e göç etmek zorunda kaldı. 200 bin Nijeryalı’dan 60 bini ise son bir yılda Nijer’e sığındı. Bu durum çete suçlarının bilançosunun her geçen gün arttığını gösteriyor. Mayıs ayının son haftası Sokoto eyaletinde düzenlenen saldırılarda ise 70’e yakın sivil hayatını kaybetti. Giderek artan bu saldırılar bölgede yeni bir güvenlik krizinin doğmasına neden oluyor. İslam tarihi açısından Afrika’nın en önemli bölgeleri arasında görülen bu topraklardaki güvenlik krizi, binlerce insanı olumsuz etkilemesinin yanında aynı zamanda ülkenin kuzeydoğusunda etkin olan Boko Haram/“Batı Afrika Eyaleti İslam Devleti” (ISWAP) örgütü örneğinde olduğu gibi Afrika’daki bir toprak parçasının daha yaşanmaz ve tehlikeli hale gelmesine; Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölgenin daha belki de ileride terörle anılacak bir duruma gelmesine neden olabilir.
- Bölgedeki güvenlik sorununun nedenleri
Nijerya’daki silahlı örgütler, genel olarak ideolojik/dini olan ve olmayan şeklinde iki sınıfa ayrılabilir. Ülkenin kuzeydoğusunda etkin olan Boko Haram/ISWAP, orta kesimindeki Şii eğilimli “Nijerya İslami Hareketi” (IMN) ile güneydoğuda Nijer Delta militanları ve Biafra Ayrılıkçı Hareketi (IPOB) ideolojik/dini temelli örgütleri oluşturuyor. Ayrıca bu örgütlerin ortaya çıkardığı güvenlik zafiyetinden dolayı ülkenin farklı bölgelerinde küçük silahlı çeteler varlık göstermeye başladı. Bu noktada, güvenlik krizine neden olan bu silahlı çetelerin hiçbir dini ya da ideolojik amacı bulunmadığını belirtmek gerekiyor. Bu insanlar köyleri basan, fidye için insanları kaçıran ve bölge halkının mallarına zarar veren haydutlar. Sorunun temelini ise federal/eyalet hükümetlerinin yeterli önlem alamaması, dini/ideolojik temelli silahlı örgütlerin oluşturduğu güvenlik boşluğu, kötüye giden ekonomi nedeniyle artan işsizlik ve otlak sıkıntısına bağlı sosyoekonomik sıkıntılar oluşturuyor.
Nijerya’nın kuzeybatısında silahlı çetelerin oluşturduğu güvenlik krizinin büyümesinin en önemli nedenleri arasında hükümetin zamanında ve etkili bir şekilde gerekli önlemleri al(a)maması gösteriliyor. Nitekim Mayıs ayının sonunda Sokoto eyaletinde 70’e yakın insanın hayatını kaybettiği saldırıda motosikletli çete üyeleri, Nijerya-Nijer sınırındaki yerleşim bölgelerine saatlerce saldırı düzenlemesine rağmen güvenlik güçleri olaya müdahale edememişti. Bu saldırının hükümet ya da güvenlik güçleri nezdindeki bir diğer sorumluluğu ise aslında Sokoto’ya saldıran çetelerin Katsina’daki askeri operasyondan kaçarak bu bölgeye gelmeleriydi. Bu durum saldırıların en çok yaşandığı Sokoto ile Jigawa eyaletleri arasındaki hattın yıllardır silahlı çetelerden temizlenemediğini, bir eyalette askeri operasyon düzenlendiğinde bu suç şebekelerinin sınır bölgesindeki diğer eyaletlere kaçtığını gösteriyor.
Nijerya-Nijer arasındaki sınır güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle Nijerya’ya giren kayıt dışı silahlar ve bölgenin coğrafi şartları nedeniyle askeri operasyonların etkili bir şekilde yapılamaması çetelerin etki alanını artırıyor. Nijerya’da, İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 350 milyon kayıt dışı silah bulunuyor olması da aslında ölümlerin son yıllarda neden arttığının bir göstergesi. Özellikle Sahra Altı Afrika’nın farklı noktalarında artan güvenlik sorunlarıyla Libya’da Kaddafi iktidarının devrilmesi arasında da bir bağ bulunuyor. Nitekim kayıt dışı silahların fazlalığı ve sınır kontrolünün sağlanamaması bu bağın ön önemli sonucu. Yakalanan çete üyelerinin bazı güvenlik güçleri, bürokrat ve siyasetçi kimliğiyle tanınan kişilerden silah temin ettiklerini iddia etmeleri ile silahların Libya’dan geldiğini açıklamaları bu çetelerin aslında Nijerya’daki bazı güç odaklarınca kullanılabileceğinin bir göstergesi olabilir. Nijerya’nın yargı sisteminden kaynaklanan birtakım sıkıntılar ve yolsuzluklar da silahlı çetelerin işini kolaylaştıran bir diğer unsuru oluşturuyor. Yolsuzluklarla birlikte güvenlik güçleri arasındaki koordinasyon eksikliği ve ekipman yetersizliği de operasyonların arzu edilen derecede başarılı olmasının önündeki başlıca engeller arasında.
Nijerya sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervleri nedeniyle sadece Batı Afrika’nın değil, kıtanın en büyük ekonomileri arasında. Ancak ülke kaynaklarının halkın menfaatine ve ülkenin kalkınmasına yönelik kullanıl(a)maması ile önüne geçilemeyen yolsuzluklar derin ekonomik krizleri de beraberinde getiriyor. Mesela 200 milyona yaklaşan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ülkede Çalışma ve İstihdam Bakanlığının 2019 rakamlarına göre nüfusun yarıya yakını işsiz ve bunların çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Ülkedeki yaşam koşulları nedeniyle üniversite mezunları dahi iş bulmakta zorlanıyorlar. İşte tam da bu noktada yaşanan ekonomik sorunlar, suç şebekelerinin insan kaynağı temin etmesini kolaylaştırıyor.
Nijerya’nın kuzey eyaletlerindeki güvenlik sorununun bir diğer sosyoekonomik boyutu ise otlak sıkıntısına bağlı yaşanan anlaşmazlıklar. “Nijerya’yı saran kanser: Çoban-çiftçi çatışması” [1] başlıklı analizde detaylıca anlatıldığı gibi hayvan sahibi çobanlarla tarla sahibi çiftçiler arasındaki çatışmalar aslında hayat tarzı ve geçim kaynaklarına bağlı olarak başlamış ama gerekli önlemlerin alınmaması, siyasi çıkarlar ve güvenlik açıkları nedeniyle kontrolden çıkarak özellikle ülkenin kuzeybatı eyaletlerinde güvenlik boşluğuna neden olmuştu. Fulanî çobanlar hayvanlarının köylüler tarafından çalındığını, çiftçiler ise sürülerin arazilerine zarar verdiği iddiasıyla karşı tarafı suçlamış ve bu karşılıklı suçlamalar zaman zaman kanlı çatışmalara neden olmuştu. Sonuç olarak Nijerya’da otlak sıkıntısına bağlı olarak yaşanan bu çatışmalar nedeniyle son üç yılda 4 bine yakın insan hayatını kaybetti. Çoban-çiftçi çatışmaları kuzeybatıdaki güvenlik açığının en önemli faktörleri arasında bulunuyor. Afrika’nın en büyük yarı-göçebe kabilesi Fulanî çobanların kontrolsüz sınır geçişlerine sahne olan Senegal, Moritanya, Nijer-Nijerya hattında yüzlerce büyükbaş hayvanlarıyla hareket etmeleri silah teminini ve geçişini de kolaylaştırıyor. Nitekim 2008’de çoban ve çiftçi çatışmalarıyla başlayan sorunlar 2015’ten itibaren insan kaçırma ve soygun girişimlerine dönüşmüş durumda.
Hafızlık eğitimi veren Almajirilik başta olmak üzere eğitim sisteminin bozulması ve aile yapısının zedelenmesi nedeniyle çocukların topluma kazandırılamaması da bölgedeki çetelerin kolaylıkla insan kaynağı sağlamalarına imkan veriyor. Nijerya’da gelir dağılımındaki eşitsizlikler ve ihmalkârlıklar nedeniyle milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor. Yaklaşık 10 milyondan fazla çocuk okula gidemiyor ve bu oranla dünyada en fazla okula gidemeyen çocuk Nijerya’da bulunuyor. Mesleği ya da ailevi/toplumsal bir koruması olmayan bu çocuklar silahlı suç örgütleri tarafından manipülasyona ve yönlendirilmeye açık hale geliyorlar. Silahlı gruplar, toplumsal taban olmadan varlık gösteremez. Nitekim Nijerya’da da tehditle ya da gönüllü olarak halkın bir kısmının dolaylı destek vermesini sağlayan çete üyeleri, hem güvenlik operasyonlarına karşı kendilerini koruyabiliyor hem de temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Aslında Boko Haram da ilk ortaya çıktığında, bölge halkının bir kısmı tarafından farklı nedenlerle korunmuş ve suçlular adalete teslim edilmemişti. Neticede bugün Boko Haram gibi büyük bir sorun ortaya çıkmış durumda. Aynı durum ülkenin birkaç eyaletinde etkin olan silahlı çeteler için de geçerli.
Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari, bölgedeki güvenlik krizinin çözümüne yönelik farklı adımlar atıyor. Bunların arasında bölgenin ileri gelenleriyle işbirliği yapılması, saldırıların olduğu bölgelere ek bütçe çıkarılması, insansız hava araçlarının kullanılması, sınır güvenliği için komşu ülkelerle işbirliği yapılması, adam kaçıranların ölümle cezalandırılması ve istihbaratın artırılması gibi adımlara rağmen gelinen aşamada artan saldırılar ve ölümler bu adımların yeterince etkili sonuçlar vermediğini gösteriyor.
- Adli/Kriminal güvenlik krizi “terör” tartışmalarına da zemin hazırlayabilir
Nijerya devleti tarafından “terör örgütü” ilan edilen kuzeydoğudaki Boko Haram/ISWAP, orta kesimdeki Nijerya İslami Hareketi (IMN) ya da güneydeki Biafra Ayrılıkçı Hareketi (IPOB) gibi örgütlerin ortaya çıkması ve krize dönüşmesinde dış etkenler kadar iç etkenler de pay sahibi. Bunda en büyük pay da ülkeyi yöneten iktidarda. Nitekim daha ortaya çıkma safhasında çözülebilecek sorunlar, ihmaller ya da aşırı kuvvet kullanımı nedeniyle Nijerya için ulusal ve uluslararası krize neden oldu.
Geçmişteki bu olumsuz tecrübeler dikkate alındığında Nijerya’nın kuzeybatısında artan çete faaliyetlerine karşı çözüm bulunamaması, gelecek yıllarda krizin bölgesellikten çıkarak tüm ülkeyi etkilemesine; Boko Haram/ISWAP, IMN, otlak çatışması ya da IPOB gibi içinden çıkılamaz bir sürece doğru girmesine neden olabilir. Oysaki güney eyaletlerdeki petrol bölgelerinde düzenledikleri saldırılarla gündeme gelen Nijer Delta militanlarının oluşturduğu güvenlik boşluğu, çıkarılan af ve ekonomik desteklerle önlenebilmişti.
Saldırılar ilk başlarda sınır ya da kırsal yerleşim bölgelerinde yaşansa da Sokoto eyaletindeki son saldırıda da görüldüğü gibi tehlike giderek eyalet/şehir merkezlerine doğru yaklaşmakta. Bu durumda ise silahlı çetelerin ekonomik ve sosyal hayatı felce uğratma ihtimali ortaya çıkıyor. Nitekim 10 yıl öncesine kadar ülkenin kuzey eyaletlerine seyahat güvenliyken günümüzde ise eyaletler arası seyahat ciddi güvenlik riskleri içeriyor.
Daha önce de belirtildiği gibi güvenlik krizi nedeniyle bölgede binlerce insan hayatını kaybetti ve milyonlarca insan evini terk etmek zorunda kaldı. Şayet kuzeybatıdaki eyaletlerde güvenlik sağlanamazsa Boko Haram/ISWAP benzeri ikinci bir insani krizle karşı karşıya kalabiliriz. Bu durum toplumu sadece güvenlik ve ekonomi alanında değil eğitim, sağlık ve insani kalkınma bakımından da olumsuz etkileyecektir. Bu durumda küçük silahlı çeteler, Nijerya için Boko Haram/ISWAP’tan bile daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Son yıllarda çete saldırılarının arttığı Sokoto, Zamfara, Katsina ve Jigawa eyaletleri ile Boko Haram/ISWAP’ın etkili olduğu Yobe ve Borno eyaletleri Nijerya’nın Nijer ile kuzey sınırının tamamını oluşturuyor. Gelinen aşamada Nijerya’nın Sahra Çölüne açılan kuzey sınır bölgesi tamamen emniyetsiz bir bölge haline gelmiştir ki bu durumun bir ülkenin güvenliği açısından taşıdığı risk tahmin edilebilir.
Nijerya’nın kuzey eyaletlerinin sosyolojisi 9. asırdan bugüne Afrika kıtasında Müslümanların güçlü bir şekilde hâkim olduğu toplumsal ve siyasi yapıyı temsil ediyor. Bugün Sokoto Sultanlığı da ülkedeki en önemli dini merciler arasında. Bu nedenle bölgedeki güvenlik problemleriyle ilgili Nijerya basınının bir kısmı tarafından şimdiden, yüzde 98’i Müslüman olan Fulanîlerle ilgili ayrıştırıcı bir dil kullanılmaktadır. Diğer taraftan nasıl ki (8-19. asırlar arasında) Kânim-Bornu Sultanlığına ev sahipliği yapan kuzeydoğu eyaletleri bugün Boko Haram/ISWAP'ın tedhiş eylemlerine sahne oluyorsa, silahlı çeteler de Afrika’nın bir zamanlar en güçlü idari yapılanmalarından Sokoto Halifeliğinin (1804-1903) merkezi olan topraklarda bugün güvenlik krizi oluşturmakta. Mevcut güvenlik krizi bugün için ekonomi kaynaklı, bölgesel ve daha çok adli/kriminal bir yapıya sahip. Ancak dünyanın farklı coğrafyalarında tecrübe edildiği üzere bu krizde de sosyoekonomik sorunların zamanla ideolojik bir yapıya dönüş(türüle)erek “terör” söylemi ve “güvenlik krizi” çerçevesinde hem Nijerya hem de Afrika için içinden çıkılmaz bir kısır döngüye girmesi ihtimali ve tehlikesi de gözden kaçırmamalı.
Kaynak: dunyabulteni.net