Sanat tarihçisi İsmail Erdoğan, "İslam sanatı" diye bir sanatın olması için çeşitli ilkelerin gerekli olduğuna dikkati çekerek, "Batı dünyası o ilkelere vurduğunda -ki bu ilkeleri kendileri belirledi- ´Topyekün bütün Müslümanları ihata eden ve İslam coğrafyasının tamamındaki görünümlerini bir araya getirdiğinizde yekpare bir dili veya üslubu ifade eden bir sanat yoktur.´ diyorlar. Kendi sanatları için de kesinlikle ´Hristiyan sanatı´ diye bir kavramsallaştırmayı kabul etmiyorlar. ´Batı sanatı´ demeyi tercih ediyorlar. Çünkü tabiri caizse sanat onların tekelinde. Dolayısıyla onu bir dinle irtibatlandırmak yerine ´Zaten bu hikaye bizim hikayemizdi.´ diyorlar." dedi.
İsmail Erdoğan ve sanat eleştirmeni Samed Karagöz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Kültür Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen "İslam Dininde Resim" başlıklı seminerde konuştu.
Etkinlik, daha önce "İnsan Niçin Resmeder?", "Antik Çağ´da Resim" ve "Hristiyanlıkta Resim" konularının ele alındığı, her hafta düzenlenen "Sanatın Süper Kısa Serüveni" seminer dizisi kapsamında Atatürk Kitaplığı´nda gerçekleştirildi.
Erdoğan, "İslam sanatı"yla alakalı kapsamlı bir kitabın yazılması gerektiğini belirterek, "İslam nedir? İslamın nasıl bir iddiası vardır? Önce bunun fıkhi ya da tasavvufi yönden ve tarihsel seyri üzerinden görünümlerini ortaya koymak, daha sonra da sanat meselesini ele almak gerekir. Çünkü tek bir sanat yok. Sadece 20. yüzyılda Batı´da sanatla ilgili akımlar üzerinden 500´ün üzerinde manifesto yayınlanmış. Dolayısıyla sanatla ilgili tek bir görüş de yok. O açıdan sanatın ele alınacağı, sonrasında İslamla sanatın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan şeyin inceleneceği, tarihin ve yolculuğun seyrinin ortaya konulacağı bir kitap olabilir." ifadelerini kullandı.
"İslamda resim yasağının olduğuna dair mutlak bir ilke ya da bir kabul söz konusu değil"
Sanatlar üzerinde tam cevaplar bulunamasa da bütün meselelerin ortaya koyulması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"´İslam sanatı´ diye bir sanatın olması için gerekli olan çeşitli ilkeler var. Batı dünyası o ilkelere vurduğunda -ki bu ilkeleri kendileri belirledi- ´Topyekün bütün Müslümanları ihata eden ve İslam coğrafyasının tamamındaki görünümlerini bir araya getirdiğinizde yekpare bir dili veya üslubu ifade eden bir sanat yoktur.´ diyorlar. Kendi sanatları için de kesinlikle ´Hristiyan sanatı´ diye bir kavramsallaştırmayı kabul etmiyorlar. ´Batı sanatı´ demeyi tercih ediyorlar. Çünkü tabiri caizse sanat onların tekelinde. Dolayısıyla onu bir dinle irtibatlandırmak yerine ´Zaten bu hikaye bizim hikayemizdi.´ diyorlar. Mesela gotik sanatı ifade ederken, Hristiyan sanatının bir parçası olarak ifade etmek yerine Batı sanatı diyoruz."
Erdoğan, İslam sanatıyla ilgili temel bazı kitapların olduğuna dikkati çekerek, "Resmin yasak olduğuna dair bir ayet yok. Bazı Hadis-i Şerifler var ama onları doğru dürüst tercüme etmezseniz, Peygamber Efendimiz´in asıl kastının ne olduğuna dikkatle eğilmezseniz, o zaman vardığınız sonucu bir ilkeye ya da kurala dönüştürebilirsiniz. İslamda resim yasağının olduğuna dair mutlak bir ilke ya da bir kabul söz konusu değildir İslam dünyasında." diye konuştu.
Samed Karagöz de "İslam sanatı"nın, üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram olduğu değerlendirmesini yaparak, "Bizde yazı-resimler vardır, harflerle yapılan resimler. Daha önce çoğunlukla dini referanslı metinlerin yer aldığını görüyoruz yazıda ama bugünün şartlarında herhangi başka bir şey de bu eserlerin konusu olabiliyor." dedi.
Bir sonraki programda "Rönesans" konuşulacak
Batı´nın sanat alanında Antik Çağ´dan ve mitolojiden beslendiğini vurgulayan Karagöz, şunları kaydetti:
"Bu beslenmeyi devam ettirmeleri lazım. O yüzden ´Hristiyan sanatı´ olarak adlandırmıyorlar. Bizde ise İslam öncesi ve İslam sonrası diye keskin bir ayrım var. Daha öncekileri kabullenmemeyle alakalı bir ayrım bu. Belki de bu yüzden ´İslam sanatları´ diye bir adlandırma yapılmıştır. Bir kitap üzerinde çalışıyorum. ´Orta Doğu çağdaş sanatı´ diyeceğim ama tam olarak değil. Çünkü içinde Türkiye ve İran da var. ´Arap dünyası´ deseniz olmuyor. ´İslam coğrafyası´ deseniz o zaman Hindistan´ın güneyini de dahil etmeniz lazım ama gayrimüslim sanatçılar da var. O yüzden tam bir isimlendirme yapamıyorum. O bölgenin tamamına dair bir terim yok."
Karagöz, doğrudan tasvir meselesini ele alan kitapların olduğuna değinerek, "Özellikle tasvirle alakalı uzman yok gibi ama çok fazla yorum var konuyla alakalı. Hem İslam fıkhını çok iyi bilen, Arapça birincil kaynaklardan bu işi özümseyen hem de sanatın ne olduğuna dair eğitime ve bilgiye sahip birinin olması gerekiyor. Böylelikle İslam ve tasviri bir arada değerlendirebilecek kapsamlı bir eser ortaya çıkar." şeklinde konuştu.
Erdoğan ve Karagöz, "Sanatın Süper Kısa Serüveni" seminer dizisi kapsamında 18 Ocak´ta "Rönesans, Rönesans Dedikleri!" başlıklı bir konuşma yapacak.