Almanya sıcak hava dalgasını yaşarken, ülkemizde de başka bir sıcak dalga etkisini sürdürüyor. Andrew Brunson üzerinden devam eden pazarlıklar ve yaptırımlar tartışılan önemli bir konu.
Ayrıca Hakan Atilla olayı da var ve İran´a yapılacak yaptırımlar da hemen arkasında belirdi.
Tam bunlar olup biterken dövizde meydana gelen artış da işin cabası.
Dolar 5,26´yı buldu ve Euro 6,09.
Dövizde bu artış olurken ele alınan konular ve inanılan bir dogma da şöyle: ?Bunların hepsi ABD´nin oyunu ve bu oyunu bozacağız´.
Doların geçen zaman içinde artışını hepimiz biliyoruz. ?Dolar bozdurma´ kampanyası da işe yaramadı ve bugünlere geldik.
Ama benim anlamakta gerçekten ama gerçekten çok zorlandığım konu da, görünmez-baskıcı bir heyula gibi vatanseverlik pompalanması?.
Ekonomiyi uzun yıllardan beri elinde bulunduran, yöneten bir iktidar var. Bu iktidar zamanında ara dönem hükümetler de olmadı. Bugün gelinen nokta siyasi iktidarın hatası mı?
Bilmiyoruz, bilemiyoruz ya da bilsek de söylemek istemiyoruz.
Birincisi; Bu durum siyasi iktidarın hatası değildir dogmasından kurtulmak gerekiyor. (Dogma: Her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulan, doğruluğu denemesiz ve tartışmasız kabul edilen ve değişmez sayılan düşünce)
Ekonominin güçlenmesi için inşaat ve betonlaşma yolunun seçilmesi, büyük bir hataydı.
Piyasada artan para sebebiyle artan israf ekonomisi, ikinci büyük bir hataydı.
Silah sanayinde ilerliyoruz, üretiyoruz, ürettik diyerek bir ülke bir anda süper güç olmaz. Süper güç olduk diye ilişki içinde olunan bütün ülkelerle arayı bozarak, öfke tohumları serpmek, çok daha büyük hataydı.
Aklıma gelmişken.
Senelerce biz ABD´yi suçlamıyor muyduk kuzum.
Silah sanayisi var, silah satmak için savaşlar çıkarıyor, demiyor muyduk?
Neden Türkiye eleştirdiği ABD´nin aynısını yapıyor?
Neden ?silah sanayimiz müthiş ilerledi´ abartılı cümleleri ifade ediyoruz?
O silahlar nereye ve kimlere satılacak?
Sürekli eleştirdiğimiz ABD´nin aynısı olacaksak, Türkiye´nin farkı ne o zaman?..
Uzun yıllardan beri devam eden hatalar, başta Avrupa´ya ve ABD´ye meydan okumalar ve sonrasında da klasik dogmasal cümle: ?Bunlar bize dış güçlerin oyunu?..´
Şu açık ve nettir:
Eğer ekonominiz güçlüyse hiçbir DIŞ GÜÇ gelip size oyun oynayamaz.
İran ambargosu/yaptırımı ile ilgili konuda, alın size açık örnek. ABD´nin İran için ambargo konusunda AB ülkeleri tavırlarını açıkça sergilediler.
Bağırıp çağırmadan, asıp kesmeden direk bizim tavrımız bu dediler. Demek ki, güçlü ekonomi olunca ABD ne yaparsa yapsın farklı oluyormuş.
Daha önce de çok kereler ifade etmiştim.
Almanya ve Hollanda´yla ilgili restleşmelerde ve AB ile bütün ilişkileri koparmada?
Bütün bu fevri tavırlar Türkiye´nin zararınadır. Ve şimdi de zararları bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Ama şimdi de farklı bir taktik uygulanıyor: ?Baskıcı, dogmatik vatanseverlik´
Bütün TV kanallarında ve gazetelerde ağız birliği yapılmış gibi aynı cümleler. ABD ile restleşme ve yapılan yaptırımlar ulusal bir mesele´dir.
Ulusal mesele, bu ne anlama geliyor?
Üzerine konuşulamaz, eleştirilemez ve tek bir doğru gibi kabul edilmek zorundadır.
Bir konunun ?ulusal mesele´ olabilmesi için, bütün ulusu oluşturan partilerin bir araya gelerek politika oluşturmaları ve oluşturulan politika yönünde birlikte hareket edilmesi gerekir.
Şimdiye kadar yapılan bütün açıklamalar ve politikalarda tek bir parti (ve ona destek çıkan başka bir parti) konuşacak, karar verecek ve diğer partilere fikir sormadan hareket edip uygulamalarda bulunacak ve sonra buna ?ulusal mesele´ denecek?.
Doğru ve mantıklı düşünme yapısından bu kadar uzaklaşıldı mı Allah aşkına?
Ekonomiden illallah eden ve Başbakanlık önünde yazar kasa fırlatan gariban esnaf vardı hatırlar mısınız.
Bu esnaf yazar kasasını atarken, konu ?ulusal mesele´ miydi?..
O zaman bu duruma sevinerek, yıllarca örnek olarak sunulmadı mı? Ekonomi ulusal meseleydi madem, neden bu örnek siyasi rant için kullanıldı?.. Madem konu ulusal meseleydi, neden o zamanki iktidara haksızlık yaptık?..
Baskıcı, dogmatik ?ulusal mesele´cilik bakalım ekonomiyi kurtaracak mı?..
Sevgi ve Bilgiyle kalın
