Fotoğraf: AP
Trump’ı sarsacak sekiz şiddetinde siyasi bir deprem olmazsa, kasım ayında düzenlenecek seçim arenasında 15’inci raunttan önce, bütün arenalarda giriştiği düellolarda uzun yıllar ona eşlik eden vurucu darbesi ile kazanarak zaferini ilan edebilir
Eski Libya Dışişleri Bakanı
ABD Başkanı Donald Trump’ın, önümüzdeki başkanlık seçimleri kampanyasını, yumrukların konuştuğu, bel altı ve üstü, yüz ve ayaklara darbelerin yöneltildiği kapsamlı bir dövüş arenası haline getireceğine şüphe yok.
Demokrat Parti’den rakibi ile karşılaşması, küçümseyici sesli darbeler, baş hareketleri ve mimiklerin eşlik ettiği alaycı ifadelerin eksik olmadığı sahnelerle dolu olacak.
Teknik olarak önceden hazırlanmış bu televizyon senaryosunu, medya adamı, dövüşçü ve gürültülü ABD yaşam piyasasında vurgun yapmakta usta Trump çok iyi biliyor.
Ekonomik başarılarını ve geçen seçim kampanyasında verdiği sözleri ayrıntılı bir biçimde tekrarlayacak.
“Önce ABD” sloganı altında elde ettiği başarıları rakamsal kanıtlarıyla gösterecektir.
Başkanlık yarışının ikinci turunda bu sloganına “her halükarda” kelimesini de ekleyecek.
Diğer bir deyişle sloganını “Her halükarda ABD” şeklinde değiştirecek.
Donald Trump, en başından itibaren ve yaşamının tüm evreleri ile tam anlamıyla bir ABD ürünüdür.
Kökenleri, ABD ağır sanayisini geliştiren ve nükleer bombayı icat eden bilim adamları, büyük generaller, ABD’nin birleşmesinden bu yana tarihinde önemli bir rol oynayan politikacılar sunan Almanya’ya uzanmaktadır.
Bu sarışın genç, askeri okulda ve üniversite öğrencisi olarak Yeni Dünya’nın eyaletleri arasında dolaştı.
Daha sonra zengin babasının işlerini yürüttü. ABD’de emlak sektörü, sanayi, ticaret ve aynı zamanda yaşamdır.
İflas ile macera ayrılmaz ikilidir. Ancak aynı zamanda diğer pazarlara akmasını sağlayan bir dövüş okulu da olmuştur.
Kardeşleri arasında gerçek bir yıldız olan Trump, televizyon ya da medya alanında düellolara katılmaktan kaçınmadı.
Katıldığı düellolarda kazandığı puanlarla yetinmezdi çünkü her düelloyu vurucu bir darbe ile kazanmakta ve zaferini ilan etmekte ısrarcıydı.
Kişisel yaşamında bile sadece büyük işlerde risk aldı. Sevgilileri ve eşi herkesin dikkatini çekecek kadar güzeldi.
Emlak projeleri dev gökdelenler ve zenginleri cezbeden özel eğlence ve dinlenme alanlarıdır.
Bugün başkanlık yarışının ikinci turunu ve Demokrat Parti’den rakibi, Kongre üyesi ve eski Başkan Barack Obama’nın danışmanı Joe Biden’i bekliyor.
Biden, partisinin adayı olması halinde Trump ile girişeceği düellonun parti içinde Bernie Sanders ile arasında geçen yarıştan daha şiddetli olacağını çok iyi biliyor.
Başkan Trump’ın, Biden ile canlı yayındaki tartışmaları, tarihi tartışmalardan olacak.
Hatta John Kennedy ve Richard Nixon arasında yaşanan, Katolik ve Demokrat genci başkanlık koltuğuna taşırken, Nixon gibi deneyimli bir politikacıyı deviren, ABD tarihinde adaylar arasındaki ilk televizyon tartışması olan ünlü tartışmanın bile önüne geçebilir.
Trump’ın azılı rakibi Biden, kendisi ile daha önce Ukrayna konusunda erken bir çatışmaya girişmişti.
Bunun sonunda Başkan Trump, Senato’da soruşturmaya maruz kalmıştı. Hiç kimse John Biden'in çarpıcı ve baskın bir üsluba sahip Trump ile gireceği bir söz düellosunda onu alt etmesini sağlayacak çatışmacı bir formda olduğunu söyleyemez.
Oysa partisinin bir önceki aday adayı yarışında Hillary Clinton’a karşı kapsamlı bir seçim programı sunmuştu.
İç ve dış hedeflerinin çıtasını yükseltmişti. Rakibiyle rakamlar, vaatler ve tehditler ile savaşmıştı.
Kendi deyimiyle yabancı devletlerin ellerinin uzandığı ve Demokratik idarenin geri almaya çalışmadığı ABD’nin finansal haklarını geri alma sözü vererek aşırı milliyetçi vurgularda bulunmuştu.
Demokratlar, Joe Biden’ı saflarını birleştirecek, Afrika, Latin Amerika ve Asya kökenli tüm Demokrat renkleri mobilize ederken Avrupa kökenli beyazların da desteğini alabilecek ılımlı bir ses olarak görüyorlar.
Yarıştan çekilen Bernie Sanders toplumcu solun sesiydi. Ancak Demokrat Parti’nin adayını belirlemek için eyaletler düzeyinde gerçekleşen seçimlerde Biden karşısında çok erken bir dönemde sallanmaya başladı.
Benimsediği sıcak sloganların cezp ettiği gençlerden bir destekçi gücü bulunuyordu. Sosyal adalet, kapitalizm ve sömürü gibi ifadeleri, kapitalizm ve liberalizmin köklü ve kalıtsal oluşumunun bir parçası sayılan ABD toplumunda bir köke sahip olmayan sloganları kullanıyordu.
Yahudi asıllı olmasına rağmen Sanders, Trump’ın, İsrail’in Filistinlilere karşı politikalarını körü körüne desteklemesine şiddetle karşı olduğunu gizlemedi.
Bernie Sanders münazara arenasında Trump’a karşı Biden’den daha iyi bir rakip olabilirdi ancak hitabet açısından formda olsa da sağlık olarak formu o kadar iyi değil.
Bütün göstergeler, ABD ufkunda çokça tekrarlanacak bir eski ile başkanlık seçimleri arenasında daha önce görülmemiş bir yeniye şahit olunacağına işaret ediyor.
Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerden her birinin ekonomik, sosyal ve dış politika alanlarında benimsedikleri farklı politikaları var.
Adaylardan her birinin diğer partinin adayının programı ile genel olarak uzlaştığı ve ayrıldığı noktalar var.
Parti içindeki aday adayı yarışlarında adayların her biri kendi programları ve uygulama mekanizmaları hakkında ayrıntılar sunarlar.
Cumhuriyetçi Parti’nin bazı sabiteleri var ki onlar da, muhafazakarlık, sağcı eğilim, seçim kitlesinin beyazlardan olması ve kapitalist ekonominin yasalarına bağlı kalmaktır.
Demokrat Parti’ye gelince, özellikle Afrika ve Latin Amerika kökenli azınlıkların siyasi kabını temsil etmekte ve devleti alt sınıflara karşı daha sorumlu kılan sosyal programlar sunmaktadır.
Önümüzdeki başkanlık seçimlerinde öne çıkacak yenilik, Trump’ın kişiliği, iç ve dış politikası ile seçimlere kattığı yeniliktir.
Trump, “Önce ABD” sloganını iç ve dış politikada eyleme dönüştürdü. Büyük iş fırsatları yaratmayı ve işsizlik oranlarını azaltmayı başardı.
Yakın ve uzak ülkelerle, ABD’nin Çin ve Avrupa ile ticaretinin yol haritasını yeniden çizmek için savaşlar yürüttü.
Meksika sınırında bir duvar inşa etme, göçü azaltma, Meksika ve Kanada ile imzalanan NAFTA Anlaşmasını gözden geçirme, NATO’nun finansmanı konusunda verdiği sözlerini tuttu.
İklim anlaşmasından çekilmesi dışarının aksine ABD içerisinde olumlu yankı buldu.
Donald Trump, medya organları ile savaştı. Onlarla açıkça çatışmalara girdi ve askeri komutanların yaptığı gibi düşman saflarının arkasına sızma politikasında başarılı oldu.
Twitter’ı on milyonlarca kişiyi kendisine çeken bir medya aracına dönüştürdü.
Buna ek olarak, Demokratlar kendisini azletmeye çalışarak ona sınırsız bir hizmet sundular.
Kendisine yöneltilen suçlamalardan aklandıktan sonra suçsuz bir kurbana dönüştü.
Önümüzdeki aylarda Başkan Trump’ı sarsacak sekiz şiddetinde siyasi bir deprem olmazsa, kasım ayında düzenlenecek seçim arenasında 15’inci raunttan önce, bütün arenalarda giriştiği düellolarda uzun yıllar ona eşlik eden vurucu darbesi ile kazanarak zaferini ilan edebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish
HAKKINDA DAHA AYRINTILI: ABD