Dünyamızın aynı zamanda global bir köy olduğu söylenir. Küresel köy şimdilerde bir telefona sığıyor.
Önceki gün Erdoğan AİHM’in Batasuna kararını öne sürüp, kendi uygulamalarının ne kadar doğru olduğuna dair ifadelerde bulunduğunda, bu köyde yalnız olmadığımızı bir kez daha hatırladık.
İspanya’yı yönetenler; ülkenin batısında Bask, doğusunda Katalanlarla uğraşmaktan yorgun düştü. Bask derdi bitmişti, Katalanlar daha sert çıktı. Onlar doğrudan ülke istediler. Sonuçta konumuz Bask. Katalanlara belki sonra bakarız.
Önce Erdoğan’ın sözlerine dönelim :
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önemli bir karara imza atmıştır. İspanya’da Batasuna partisinin kapatılması kararı, mahkeme tarafından doğru bulunmuştur. Bu karar terör örgütleriyle aralarına mesafe koyamayan, terör örgütlerinin eylemlerini kınamayan partilerin demokrasilerde yeri olmadığının kanıtıdır.”
Aynı AİHM’in Demirtaş’a dair kararlarına omuz silken bir iktidarın, en tepesinden gelen AİHM’e yönelik yıllar öncesinde alınmış bir karara dair memnuniyet ifadesindeki çelişkiyi bir kenara koyalım.
Gerçekten Batasuna partisi kapatılınca meydan Madrid’den atanan kayyuma mı kalıyor onu anlayalım.
Daha önce de yazı konusu etmiş ve hemşehrim AKP’li Orhan Miroğlu ile tartışmıştım. Ne yalan söyleyeyim bu Bask analojisinin arkasında da Miroğlu’nun olduğu kanaatindeyim.
Ancak Miroğlu’nun benimle olan polemiğinde de dikkatinden kaçan gerçek şu ki, Batasuna partisinin yasaklandığı Bask bölgesindeki diğer partiler de, Bask milliyetçisi ve görüşleri Batasuna’dan detaylarda ayrışıyor.
HDP hiçbir zaman PKK’nın siyasi örgütü olduğunu ikrar etmedi. Bununla beraber tıpkı Batasuna ile aynı köke dayanan yasaklanmamış partiler gibi varoluşunu bölgesel gerçeklere dayandırdı.
Batasuna adını dahi ETA’nın kurucusundan almışken, ETA ile organik bağını bırakın reddetmeyi her daim hatırlatmaktadır.
İstanbul yenileme seçimlerinde HDP’nin Öcalan’ın muhalefetine rağmen iktidar karşıtı blokda yer alması dahi partiyi temize çıkarmadı.
HDP’nin öncesinde bir çok kapatmaya ve cezaya maruz kalan siyasi oluşumlar var oldu.
HDP daha önce kapatılan bu oluşumların boşluğunda kendine yer buldu.
HDP ile PKK’nın benzer kökenden gelmesi sürekli cezalandırılırken, Bask bölgesinde Batasuna partisi ile Bask milliyetçiliği konusunda farklı düşünmeyen partilerin, serbestçe faaliyet göstermesi arasındaki derin çelişkiyi teşhis etmek şart.
Zaten özerk bir yapıyı haiz olan Bask ülkesinde yerel yönetimde güçlü bir seçenek olan partinin adı EH Bildu. Bu partinin arka planına bakıldığında Batasuna’cı siyasetle gayet yakın olduğu görülüyor.
Bu parti yasağa tabi değil. Tam tersine güçlü bir iktidar alternatifi oluşturuyor.
Bask Milliyetçi Partisi ETA’ya karşı pozisyonu ile yer almakla beraber adından anlaşılacağı üzere niyetini hiç de gizlememiş. Bölgede en büyük gücü haiz parti olarak yer almış.
Bask’ta İspanya genelinde rekabet eden 2 büyük parti 75 sandalyenin sadece 20’sini alabilmiş. Geri kalan sandalyeler yukarıda 2’sini zikrettiğimiz Bask bölgesinin partilerine ait.
Bask’ı Güneydoğu ile, HDP’yi Batasuna ile ve AKP’yi de İspanya’yı yöneten iktidar anlayışı ile mukayese etmek; fillerle fareleri, güllerle pırasaları, kartallarla kanaryaları karşılaştırmak gibi.
AİHM’in Batasuna’ya karşı hoşgörüsüz tavrı üzerinden HDP’nin seçilmişlerine yapılan muamelenin hiçbir makul açıklaması bulunmuyor.
Tam tersine legal ve meşru bir zeminde devletin kendi kurduğu ve koyduğu kural ve kurumlara riayet ederek; seçimlere katılan bırakın kendi dar bölgesini ülke genelinde oy alan bir partiye, reva görülen muamele savunulacak bir temel taşımıyor.
HDP’nin öncülerinin kapatılmış olması ve kuruluş sürecinin yasa ve düzenlemelere uygun olduğu gerçeği AKP’nin tüm argümanlarını çürütüyor.
Teknik terimle söylemek gerekirse.
Büyük başarısızlıklar söz konusu.
Sadece kendinin inanacağı argümanlara inanmak temelden yoksun bina yapmak gibi. Ortada bina var ama sadece görüntüde.
Not:
Konuya dair Muharrem Sarıkaya’nın yazısı da farklı bir perspektiften de olsa beni teyit etmektedir.