BAŞIMIZDA KULAK İSTİYORUZ!

Yazarımız Mehmet M. Gülaçar; bir toplumun sağlıklı ve her yönden gelişmesi gerektiğini belirterek "Başımızda Kulak İstiyoruz" yazısını kaleme aldı.Yönetici şahsiyetlerin üretken insanların sesine kulak vermesi gerektiğini belirtti.

BAŞIMIZDA KULAK İSTİYORUZ!

Toplumların kendilerine ait medeniyet inşa etmeleri, şüphesiz genelde evreni, özelde ise dünyadaki değerleri doğru okuyarak yön almaları ile sağlanabilir. Medeniyetlerin beslenme kaynakları bilgidir, teknolojidir, insani değerler olan, marifet, estetik, özveri, vefa gibi değer yargılarıdır. Kısacası eski deyimle medeniyet, tamiri Bilad ve terfihi ibaddır. Yanı, yaşadığımız evreni iyi okumak, ondaki maddi değerleri ortaya çıkarmak, insanların ihtiyaçlarını karşılamak, geleceklerini aydınlık ufuklara taşımak, diğer yandan insanı, insan yapan, namus, Şeref, haysiyet, doğru inanç ile en üst  değerlere kavuşturmakla olur.
       Türkiyenın medeniyet yürüyüşüne katkı vermek, her vatandaşımızın boynunun borcudur. Eğer uluslararası araneda onurlu bir birey olarak algılanmak ve insanlık için alınacak kararlarda sözü dinlenen bir ülke olmak istiyorsak, bütün güç ve enerjimizi medeniyet yürüyüşümüze göre   devrede tutmalıyız. Medeniyetin temel taşı olan ögeler için seferber olmak zorundayız. Bu ögelerin başında olması gereken en öncelikli özellik, karar vericilerin yeterli donanıma sahip olmaları noktasında kararlı olmaktır. Gelişimi sağlayan fikirlerin ve tekniklerin ne olduğu, bünyemizde onlara nasıl yer verileceğini bilmektir. Yeni dünyanın, hakkaniyet üzere kurgulanmasını arzulayan heyecan dolu, birbirleri ile hak için kenetlenmiş bir ekibin oluşmasıdır. İşte tamda bu noktadan hareketle, benimde içinde bulunduğum İOSB´de bulunan 37 kooperatif yöneticileri ile, yine içimizden çıkmış olan İOSB yöneticilerine büyük bir görev düştüğü kanaatındeyim. Bu kutlu görev, üretim alanların başında yönetici olmamız hesabıyla bir kat daha önem arzetmektedir. Bundan dolayı, bizim sorumlu olduğumuz İOSB içinde bulunan tüm değerleri, en ince teferruatına kadar nasıl değerlendirmemiz gerektiği, hangi metodlarla verimliliklerini artıracağımız konusunda aynileşmek zorundayız.
        Bölgemizin fiziki yapısı büyük bir fecaat arzettiği hepimizin malumudur. Mevcut imar mevzuatı ile bu durumun çözümü mümkün değil ise, yetkililerin dikkatini çekecek gerçekçi öneriler öne sürerek, olması gereken imar mevzuatının yeniden ele alınması sağlanmalıdır. Mevcut iktidar, bu tür ülke gelişimini talep eden görüşlere sonderece ilgi duymakta, bu görüşlere saygı duymaktadır. Bu ülke 2023 hedeflerine lüks konut projeleri devreye sokarak ulaşamaz. Katma değeri yüksek ürünlerin üretildiği işyerlerin artması ile hem istihdam sorunumuzu çözecek, hemde 2023 hedeflerimize ulaşabilmemiz mümkün olacaktır. Sanayicilerimizin ürettikleri ürünlerini, dünyada marka konumuna getirmek için, Kamuyu, üniversiteleri ve sanayi alanında organize görevleri ile yükümlü olan kurumlarımızı, fonksiyonel hale getirmeliyiz. Katma değeri yüksek ürünlerin bölgemizde üretilmesi için neler yapmamız gerekiyorsa onlar tesbit edilmelidir.. Bu ve buna benzer sorunlar gündem konusu yapılmalı ve gerekli mercilerle çözüm yolları bulunmalıdır. TOBB´nın, Sendikaların, Sanayı Odaların, Ticaret Odaların, OSBölgelerin, Birliklerin vb kurum ve kuruluşların katrilyonlara varan paraları, hiç bir getirisi olmadan, özel bankalarda yattığını hepimiz biliyoruz. Bu birliklerin hizmet vermek zorunda oldukları, sanayici ve tüccarlar ise, işlerini sürdürebilmeleri için çok yüksek faizlerle özel bankalardan kredi kullandıklarınıda yine hepimiz bilmekteyiz. Bankalara yatırılan paralar sanayıcı ve tüccarlarımızın ise bu nasıl bir iş geliştirme anlayışı, bu nasıl bir akıl körlüğüdür ki, kendi kaynaklarını transfer ettiğin ve gelişimin için çaba ve gayret göstermesi ümidi ile kurduğun bu birimlerin başına getirdiğiniz yetkililer, ülkenin üretici güçlerinin paralarını, üretici ve tüccarların ihtiyaçları için kullanmıyor, hiç bir getirisi olmadan bankalara yatırıyorlar. Sanayicilerimiz herşeylerini, yine o bankalara ipotek vererek bankada bulunan kendi paralarını, yüksek faizlerle kredi olarak alıyor, yatırımlarını bu yolla yapabiliyorlar. ....Söyleyin Allah aşkına bu nasıl bir durumdur. Başka bir yol varmıdır diye sorduklarınızı duyar gibi oluyorum. Evet var, hemde çok kolay bir yolu var.  Sorunu entegre ele almak ve her yönü ile kurumların gelişimine endeksli olmasını sağlıyacak işin ehli yöneticilerle işleri yönetmeyi düşünmektir. Anlamsız ve neticesiz toplantı yapma alışkanlıklarımızdan vaz geçip, netice veren ve ülkemizin 2023 hedeflerine katkı veren, pratiğe yönelik iş geliştirme proğramlarına odaklanan anlayışlara kulak vermek gerekiyor.
       Fakat ne hazindir ki, bu ve buna benzer konuları gündemimize taşımıyoruz. Bunların dillendirilmesindende hoşnut olmayan yöneticilerle ülke hedeflerine ulaşamaz. Üretmekten korkan, ülkemizin nasıl gelişeceği hakkında fikri olmayan, sadece mevcut statükoyu tatbik etmekle kendilerini görevli bilenlerle hedeflere ulaşılamaz. Görevlerinin müfettişlikten ibaret olduğunu zanneden, hapishane gardiyanlarının pisikolojisine sahip yöneticilerimizle neyi, nasıl ve ne biçim halledeceğimizi, daha doğrusu hiçbirşeyi halledemiyeceğimizi fark etmemiz gerekiyor. Bu konularda aktif rol oynamak zorunda olan yöneticilerimizin, kulaklarını sesimize vermeleri gerektiği kanaatındayım. Onun için büyük mütefekkir, üstad Necip Fazıl Kısaküreğin bir cümlesini konuma başlık olarak seçtim. "BAŞIMIZDA KULAK İSTİYORUZ". Umarım dikkate alınır ve ülkemize hizmete odaklanabiliriz.