Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi´nde "150. Yılında Yargıtay Sempozyumu ve Yeni Yargıtay Binası Temel Atma Töreni"nde yaptığı konuşmada, 19. yüzyılda Osmanlı´nın başlattığı ıslahat hareketlerinden en önemlilerinden birinin de Yargıtayın kuruluşu olduğunu belirtti.
Başbakan Yıldırım, 1868´de Divan-ı Ahkam-ı Adliye adıyla Sultan Abdülaziz tarafından kurulan ve köklü bir geleneği temsil eden Yargıtayın, cumhuriyet döneminde de varlığını devam ettiren önemli bir devlet kurumu olduğunu bildirdi. Yıldırım, günümüzde bu kurumun temyiz makamı olarak yargı sisteminin en güçlü teminatı görevini sürdürdüğüne dikkati çekti.
Yıldırım, adalet duygusunun zedelendiği yerde devletin bekasının da tehlikede olduğunu ifade etti.
"Bizim medeniyetimizin esası da adalettir"
Adaletin, temel insani özgürlüklerin, toplumsal barışın ve milli birliğin en güçlü teminatı olduğuna işaret eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bizim medeniyetimizin esası da adalettir. Kamu iradesi kullananların birinci görevi adaleti tesis etmektir. Tarihimizde adaletle davranan devlet adamlarının daima hayırla yad edildiğine şahit oluyoruz. Batı tarihindeki özgürlük ve demokrasi anlayışı da adalet ekseninde var olmuştur. Bu sebeple yöneticiler olarak bizlerin gerek kanun yaparken gerekse kanunları uygularken en başta gözetmemiz gereken adalettir. Bu anlayışla 16 yıldır adaletin tam anlamıyla tesisi, toplumun huzur ve refahı için gayret ediyoruz. Hukuk sistemimiz güçlendirecek ve değişen ihtiyaçlara cevap verecek önemli birçok reformu gerçekleştirdik. Ulusal Yargı Ağı´nın (UYAP) kuruluşu ile vatandaşların hukuki konulardaki takibini kolaylaştırdığımız gibi yargılamada objektifliği ve şeffaflığı da tesis ettik."
Yıldırım, Anaysa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı ile vatandaşın hak, hukuk arama yollarını daha da genişlettiklerini, kamu denetçiliği kurumunu kurduklarını, mahkemelere gitmeden vatandaşların kamu ile olan anlaşmazlıklarına çözüm imkanı getirdiklerini vurguladı.
Sürekli "Geciken adalet adalet değildir" dediklerini hatırlatan Yıldırım, sayısı 9´a ulaşan İstinaf Mahkemeleri ile iki dereceli yargılama sistemine geçerek yargılama sürelerinde önemli tasarruf sağladıklarını belirtti.
Temyiz mahkemelerine giden dosya sayısının süratle azaldığını vurgulayan Yıldırım, geçtiğimiz yıl Yargıtaya gelen dosya sayısının bir önceki yıla göre 700 bin azaldığını, bunun da İstinaf Mahkemelerinin ne kadar etkin çalıştığını gösterdiğini söyledi.
Temel kanunları yenilediklerini, yargı sisteminin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) nedeniyle kaybettiği insan kapasitesini karşılamak üzere hakim ve savcı sayısını yüzde 72 oranında artırarak 9 binlerden 16 bin seviyesine çıkardıklarını anlatan Yıldırım, yardımcı personel sayısını yüz 24 oranında arttırarak 58 bin 800´e ulaştırdıklarına değindi.
Arabuluculuk müessesesi
Yıldırım, arabuluculuk mekanizmasını hayata geçirdiklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"2016-2017 yıllarında toplam 25 bin 272 dosyadan 22 bin 138´i arabuluculuk müessesi vasıtasıyla çözüme ulaştırıldı. 223 bin 469 dava dosyası da uzlaşma ile sonuçlandı. Bugün 81 ilimizde modern adli tıp merkezleri var. 238 adalet sarayı ile yargıçlarımız, hakimlerimiz çok güzel, standardı yüksek binalarda hizmet veriyor. Adliyelerimizin güvenliği için gereken neyse eksiksiz yapma gayreti içindeyiz. Adalet teşkilatımızın fiziki altyapısını iyileştirmeye ve talepler doğrultusunda reformlar yapmaya bundan sonra da devam edeceğiz. Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirdik ancak çeşitli kamu kurumlarında ve yargıda örgütlenen FETÖ terör şebekesinin hile ve kumpas ile hukuku nasıl katledeceğine de bu arada şahit olduk. FETÖ´nün devletin can damarlarından biri olan yargı sisteminde ne büyük bir tahribata yol açtığı bugün çok daha iyi anlaşılıyor. İftiharla söylemeliyim ki onca tahribata rağmen 4 bin 500 FETÖ mensubu hakim ve savcının bir anda mesleğin dışına atılmasına rağmen yargı sisteminde hiçbir hizmet kesintiye uğramadan devam etmiş ve yargı 15 Temmuz gecesi büyük bir iş başarmıştır."
Başbakan Yıldırım, esasen 17-25 Aralık darbe girişiminin yargıdaki FETÖ yapılanmasının açık ve seçik bir şekilde ortaya çıkardığını, bugünün Türk yargı sistemi açısında bir milat olduğunu ifade etti.
"Yargı, zararlı unsurları ayıkladı ve tek vücut oldu"
Bu süreçten sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın ortaya koyduğu güçlü irade ve destekle yargı teşkilatında büyük bir toparlanma ve değişiklik başladığına değinen Yıldırım, "Değerli hukuk adamlarımızın gayretiyle yargıda birlik ve çalışma barışı tesis edildi. Bütün teşkilatta başta FETÖ olmak üzere terör örgütleri ile mücadele iradesi çok daha güçlendi. Yargı, zararlı unsurları ayıkladı ve tek vücut oldu. Yargının örgüt vesayetinden tam olarak kurtulması, şüphesiz 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki etkin mücadeleyle mümkün hale geldi." dedi.
Yıldırım, darbe girişiminin anlaşıldığı saatlerden itibaren ülkenin vatansever savcı ve hakimlerinin hemen harekete geçtiğini, darbeciler hakkında soruşturma başlatıldığını, gözaltı emri verildiğini, şehit olan ve yaralanan vatandaşların haklarının korunmaya alındığını anımsattı.
Yargılanmanın hızlanması
Geçmiş darbe dönemlerinde milletin iradesini gasp eden darbeci anlayışın 15 Temmuz darbe girişimi ile tarih olduğunu vurgulayan Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:
"Darbecileri cesaretlendiren, onlara meşruiyet kazandıran, vesayete karşı koyamayan hukuk anlayışı da artık yok olmuştur. O günler, bu güzel ülkemizde bir daha yaşanmayacaktır. O karanlık günleri özleyenler hiçbir şekilde hukuk sistemimiz içinde kendilerine yer bulamayacak. Yargı kararlı ve hukuktan taviz vermeyen duruşuyla ülkemize kazandırmaya devam edecek. Şimdi yargının en önemli gündem maddesi olan yargılanmanın hızlanması meselesi, toplumsal huzurumuz ve yargı sistemimize güven açısından en önemli husus olarak karşımıza çıkıyor. 15 Temmuz darbe davaları başta olmak üzere yargılamaların neticelenmesini bekleyen bütün vatandaşlarımızın bu beklentilerini karşılamak hukuk devletinin en temel gereğidir. Bizler hukukun üstünlüğü ve adaletin tecellisine yönelik adımları milletin ve devletimizin bekası için atıyoruz. Adaletin devletin esası olduğu ilkesini uygulamalarımızda asla aklımızdan çıkarmıyoruz. İnanıyorum ki adalet sisteminin güçlenmesi ve hukukun tam tecellisi için atılan adımlar bundan sonra da devam edecek, Türkiye, evrensel değerlere sahip çıkan, uluslararası hukuka riayet eden modern yüzüyle vatandaşların hukukunu azami derecede koruyan ülke olma yolunda emin adımlarla ilerleyecektir."