Başbakan Binali Yıldırım, "Sistemler değişir, asıl olan değerlerdir. Hukuka dayalı, insan haklarını önemseyen, önceleyen demokrasi, ülkemizin, hepimizin ortak paydasıdır." dedi.
Yıldırım, Çankaya Köşkü bahçesindeki resmi tören alanında düzenlenen veda programında yaptığı konuşmada, tarihi bir an ve köklü devlet geleneğinde büyük bir dönüm noktası yaşandığını söyledi.
Başbakanlık personelinin bu ana tanıklık ettiğinin altını çizen Yıldırım, gelecek haftadan itibaren cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin fiilen yürürlüğe gireceğini hatırlattı.
Bunun millete, devlete ve ülkeye hayırlı olması temennisinde bulunan Yıldırım, "Sistemler değişir, asıl olan değerlerdir. Hukuka dayalı, insan haklarını önemseyen, önceleyen demokrasi, ülkemizin, hepimizin ortak paydasıdır." diye konuştu.
Türkiye´nin 140 yıllık demokrasi tecrübesi olduğunu hatırlatan Yıldırım, parlamenter sistemin bir gereği olarak, başbakan ve başbakanlık kurumunun yürütmenin ana eksenini oluşturduğunu aktardı.
TBMM´nin kurulmasıyla yasama ve yürütme yetkilerinin Mecliste toplandığını hatırlatan Yıldırım, süreci şöyle anlattı:
"20 Ocak 1921´de kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanunu´nda yürütmeye ait yetkilerin kullanılması için bir icra vekilleri heyeti oluşturulmuştur. Bu heyetin başkanlığını yürütmek üzere de icra vekilleri heyeti başkanının, bugünkü anlamda başbakanın seçilmesi takip etmiştir. 1924 Anayasası´nda bakanlar kurulunun, dolayısıyla başvekilin icra gücü artırılmıştır. 1961 Anayasası, bakanlar kurulu üyelerinin belirlenmesi, görevden alınmalarında başbakanı belirleyici hale getirmiştir. Ayrıca başbakana, bakanlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlama görevini vermiştir."
"Darbe anayasası yürütmede iki başlılığın doğmasına sebep oldu"
Yıldırım, 1980 askeri darbesiyle sistem üzerinde askeri ve bürokratik vesayetin hakim hale geldiğine işaret ederek, "1982 Anayasası cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler vermiş ancak siyasi sorumluluğu hariç tutmuştur. Böylece darbe anayasası yürütmede iki başlılığın doğmasına sebep olmuştur. Bu durum cumhurbaşkanı ve siyasi sorumluluk sahibi başbakan arasında çoğu kere anlaşmazlık çıkmasına sebep olmuştur. Bu anlaşmazlığın en belirgin örneği, 2001 ekonomik krizinin ana sebeplerinden biri olan anayasa kitapçığının fırlatılması olayıdır." ifadesini kullandı.
1982 Anayasası´nın yasama ile yürütme birlikteliği üzerine kurulduğu için kuvvetler ayrılığı prensibinin uygulanmasını imkansız hale getirdiğini hatırlatan Yıldırım, parlamenter hükümet sisteminde başbakanlığın, diğer bakanlıklardan farklı bir koordinasyon birimi olarak konumlandırıldığını söyledi.
Yıldırım, başbakanlığın icracı kurumların en üst organı olarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinde önemli görevler üstlendiğini vurguladı.
Cumhuriyet döneminde 65 hükümet kurulduğunu ve kendisinin dahil olduğu 27 başbakanın görev yaptığını dile getiren Yıldırım, "Başbakanlık, birçok alanda kamu kurumları, kuruluşları tarafından yapılmakta olan hizmetlerin koordine edilmesinde ve kurumlar arasındaki uyumun sağlanmasında önemli bir görevi ifa etmiştir. Birçok reformlar, düzenlemeler başbakanlığın bürokrasiyi iyi şekilde sevk ve idare etmesi sayesinde mümkün hale gelmiştir. Kanun, kanun hükmünde kararname (KHK) ülke ihtiyacına uygun bir şekilde burada hazırlanmış ve bakanlar kurulunun ve Meclisin gündemine taşınmıştır." şeklinde konuştu.
Yıldırım, başbakanlığın hukuk alanında da çok önemli reformlara imza attığını hatırlatarak, "İdarenin yeniden yapılanması, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması ve bu konuda gerekli yasal düzenlemelerin çıkarılması gibi işler, hep bu müessesenin hizmetleri arasındadır." dedi.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası FETÖ ile mücadele amacıyla yürürlüğe konulan KHK´ların başbakanlık koordinasyonunda ele alındığını ve olaya hukuki alanda anında müdahale edildiğini anımsatan Yıldırım, o gece başbakanlığın sabaha kadar darbeyle ilgili önlemleri ve yapılacak işlemleri koordine ettiğini söyledi.
"Başbakanlık, bakanlar kurulunun mutfağı şeklinde hizmet vermiştir"
Bakanlar kurulu kararları, yönetmelikler, tüzükler gibi işlemlerin Resmi Gazete´de yayımlanmasının da başbakanlığın yaptığı işler arasında olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Tabiri caizse başbakanlık, bakanlar kurulunun mutfağı şeklinde hizmet vermiştir. Milli güvenlik, kamu yönetimi reformu, e-devlet çalışması, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, kamu etik kurulu çalışmalarının yürütülmesi de yine başbakanlık bünyesinde gerçekleşmiştir. Devletin hafızası, devlet arşivleri hizmetlerini bünyesinde barındıran başbakanlıkta gerçekleşmiştir. Başbakanlığın bu görevleri etkin bir şekilde yerine getirmesi, güçlü bir idari yapılanma, donanımlı, ehliyetli personel sayesinde mümkün olmuştur. Yani sizler sayesinde bu işler başarılmıştır."
Başbakanlığın 1982 Anayasası´nın ruhu gereği siyasi sorumluluğu fazla, yetkileri sınırlı bir kurum haline geldiğini belirten Yıldırım, 1982 Anayasası´nın getirdiği bu iki başlılığın yeni bir hükümet sistemine geçilmesini zorunlu hale getirdiğini vurguladı.
Başbakan Yıldırım, 2007´de yaşanan cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili 367 icadının cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi sonucunu doğurduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, aslında cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk habercisi olmuştur. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, kendisine siyasi sorumluluğu da beraber getirmiştir. Sistem, kriz üretiyorsa çözüm üretemiyorsa artık onu değiştirmek farz haline gelmiştir. Küresel rekabetin yoğunlaştığı, her gün yeni ve çok önemli gelişmelerin yaşandığı dünyada, krizlere gebe bir yönetim sistemiyle Türkiye yol alamazdı. Bu dönemde daha etkin, daha güçlü bir yönetim sistemi için Türkiye´nin olmazsa olmazı olarak gördük. 10 Nisan 2017´de hatırlayacağınız üzere, yapılan halk oylamasında milletimiz, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kabul etmiş ve böylece demokrasiye, milli iradeye direnç gösteren vesayet sistemi, millet eliyle sona erdirilmiştir."