Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Alman Die Welt Gazetesi´ne verdiği mülakatta Türkiye´nin AB´ye üyelik süreci ve Suriye politikası üzerine değerlendirmelerde bulundu.
´´Türkiye´nin açık hedefi 2023 yılına kadar AB´ye üye olmaktır.´´ ifadesini kullanan Başbakan Yardımcısı Akdağ, ´´Bu tarih sembolik bir tarihtir. Çünkü 5 yıl sonra Türkiye´nin 100. kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. 1959´dan bu yana üyelik yolundayız ve artık zamanı geldi. Bu hem AB hem de Türkiye için siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan kazanç olacaktır. Üyelik müzakerelerinin yeniden başlatılması, Türkiye´de yeni bir ivmeye ve gelişmelere yol açacaktır. Şu anda top Avrupalıların alanında.´´ dedi.
AB´nin genişleme konusunda tamamen haksız davrandığını vurgulayan Akdağ, ´´Türkiye, Avrupa Birliği´ne (AB), diğer tüm adaylardan daha önce girmeyi hak etti. Ancak siyasi sebepler bunu engelliyor.´´ diye konuştu.
Darbecilerin Avrupa´da olması kabul edilemez
Başbakan Yardımcısı Akdağ, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine karışan birçok ismin Avrupa´da ve özellikle Almanya´da bulunduğuna dikkati çekerek, ´´Türkiye, gerisinde bir darbe girişimi bıraktı ve düzenli olarak teröristlerin saldırısına uğradı. Bu nedenle geçici olarak OHAL var. Avrupalılar bizi şaşırtıyor. Biz onlardan kendi ödevlerini yapmasını bekliyoruz. Avrupa ülkesinde bir terör saldırısı olsa tüm ülkeler dayanışma gösteriyor. Biz 2016 Temmuzunda darbe girişimine maruz kaldık, 251 kişi o gece hayatını kaybetti. Birçok darbeci şu anda Avrupa ülkelerinde ve Almanya´da. Bu kabul edilemez.´´ değerlendirmesinde bulundu.
Almanya´nın Türkiye´yi teröre karşı mücadelede desteklemesini ve teröre karışanları iade etmesini isteyen Akdağ, ´´Tabii ki üyelik müzakerelerinin devam etmesinde Alman hükümetinin güç vermesi iyi olacaktır. Aynı şekilde Gümrük Birliği´nin genişletilmesinde de. Gümrük Birliği´nin yenilenmesi ve üyelik müzakerelerinin ivme kazanması konusu 2016 yılındaki AB-Türkiye anlaşmasında mevcut. Biz taahhütümüze bağlıyız ve şimdi AB´nin de sözünü tutması gerekiyor.´´ ifadelerini kullandı.
Akdağ, AB tarafından verilen sözlerin tutulmaması durumunda Suriyeli sığınmacıların Avrupa´ya gitmeleri için Türkiye´nin sınır kontrollerini gevşetip gevşetmeyeceği sorusuna ise, ´´Şu anda bir şey söylemem. Ama her zaman aşılmaması gereken bir sınır vardır.´´ cevabını verdi.
Türkiye´nin Suriye politikası
Türkiye´nin Suriye politikasını da anlatan Akdağ, Suriye´de Türkiye´nin belirgin ana iki amacının olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
"İki amacımız var. Birincisi hem sınırlarımız hem de Suriye halkının güvenliği ile Türkiye´nin güvenliği. İkincisi ise Suriye´de özgür seçimlerin olduğu demokratik bir yapı ve sürdürülebilen bir kalkınma. Bence Suriye´nin Esed ile bir geleceği yok. Özgür ve demokratik bir Suriye sadece Esedsiz kurulabilir. Kendi vatandaşlarını öldürttü ve bir çoğuna çok acılar çektirdi.´´
"Zeytin Dalı Harekatı"
Akdağ, Türkiye´nin Afrin´i Esed rejimine verip vermeyeceğinin sorulması üzerine, "Afrin´i Esed rejimine vermek söz konusu olamaz. Demokratik bir iktidar değil ki. Biz Afrin´de uzun süre kalmak istemiyoruz. Tek amacımız, YPG gibi terörist gruba karşı mücadele ederek Türkiye´nin güvenliğini sağlamak ve hızlıca bölgeyi Suriye halkına teslim etmek. Biz Afrin´in kendi kararlarını alabilecekleri yerel halka vermek istiyoruz. Yerel Afrin Konseyi yani içinde Kürtlerin ve yerel temsilcilerin olduğu bir yönetim.´´ diye konuştu.
Kürtlerin Afrin´de kalıp kalmayacaklarına ilişkin soruya Akdağ, ´´Neden olmasın. Operasyon PKK ile iş birliği yapan terör grubu olan YPG´ye karşı yapılıyor. Bizim orada birlikte yaşayan Kürtlerle, Araplarla veya Türk kökenli gruplarla problemimiz hiç yok.´´ ifadesini kullandı.
Akdağ, Afrin´de insani durumun kötü olduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığını vurgulayarak, ´´Ben Afrin´e tüm tarafları davet etmeye hazırım, orada ne oldu hep birlikte görmek için. Biz oraya sadece askerimizi göndermedik, Türkiye´den yardım kuruluşlarını gönderdik. İnsanlara yardım ediliyor. Biz insanların iyi olmalarını istiyoruz. Biz ülkemizde 3,5 milyon Suriyeli misafir ağırlıyoruz. Bizim amacımız Türkiye´yi terörist saldırılara karşı korumaktır. Siz ülkenize terörist saldırı olsa ne yapardınız? Siz de korurdunuz. Bizde bundan başka bir şey yapmıyoruz.´´ dedi.
YPG´ye karşı verilen mücadelenin DEAŞ´a karşı verilen mücadeleyi zayıflattığı iddiasına ilişkin olarak Akdağ, ´´Bazı bölgelerde terör örgütü DEAŞ var diğer bazı bölgelerde ise DEAŞ ile beraber bize karşı birleşenler var. Bunlar terörist. Bugün karşılıklı savaşıyorlar, yarın beraber sana karşı savaşıyorlar. Biz bunu proje ilişkili terör grupları olarak tanımlıyoruz.´´ değerlendirmesinde bulundu.