Barış Pınarı Harekâtı, STK’lar ve sûfilik

ERGÜN YILDIRIMIN YAZISI;

Barış Pınarı Harekâtı, STK’lar ve sûfilik

Barış Pınarı Harekâtı, bütün halkın seferberliği ile yürüyor. Eskiden Türkiye, Kuzey Irak’a operasyonlar yaptığında halk buna dâhil edilmezdi. Ancak Ak Parti iktidarı döneminde Suriye’nin içine doğru yapılan hareketlerde ise oldukça farklı bir strateji izleniyor. Üçüncü hareket olan Barış Pınarı’nda da geniş-kapsamlı ve hareketle eş güdümlü olarak halk seferber ediliyor. Medya her dakikasını halka aktarıyor. Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları ve Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın talimatları ve yönetimi canlı tutuluyor.

10 STK da hareketi destekleyen bildiriler yayınladı. HAK-İŞ, MEMUR-SEN, KAMUSEN, TİSK, TOBB, TÜRK-İŞ… Açıklanan bildiride Türkiye’nin Suriye’ye yaptığı hareketin arkasında olduğu kuvvetle vurgulanıyor. Yine Yahudi Haham, Ermeni Patriği ve Süryani Kilisesi de destekleyici açılamalarda bulundular. Daha önemli olanı ise bir sufi şahsiyetin, güçlü bir dini STK’nın manevi şahsiyetinin hareketle ilgili yaptığı destek açıklaması. Osman Nuri Topbaş’ın yaptığı açıklamadan bahsediyorum. Nakşi Müceddidiye ekolünün önemli irfan insanlarından biri. Topbaş, İmam-ı Rabbani’den bir alıntı ile açıklamaya başlıyor: “Bir savaş, iki ordunun ittifakıyla kazanılır. Biri leşker-i gaza(serhat ordusu) diğeriyse leşker-i dua(dua ordusu) dur”. Sahabenin savaşa çıkarken ehl-i Suffeden de dua istediğine işaret ile devam ediyor.

Osman Nuri Topbaş, ordumuzun sefere çıktığı ve Mehmetçiklerimizin “muzaffer ve mansur” olmaları için bol bol dua okuma ve özellikle “Fetih Suresi’ni her gün okuyup ordumuza manen destek olmaya gayret gösterelim” diyor. Sonunda devletimizin evlerinden edilen milyonların ümidini temsil ettiği, ülkemizin İslam’ın son karakolu olduğu, milletimizin asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yaptığı ve nizam-ı âlem uğrunda çok şehitler verdiğini vurgular. Ordunun peygamber ocağı olduğu ve “hakkı tutup kaldırma davasında her daima muvaffak eylesin” diyerek hareketle ilgili son noktayı koyar.

Bu açıklamalar, Türkiye tarihi açısından da büyük önemi bir haiz. Devlet ve din, devlet ve sufilik, ordu ve sufilik ilişkileri açısından oldukça çarpıcıdır. Birincisi, Türklerin asırlarca İslam davasının sancaktarlığını yapan bir millet olduğunu yeniden hatırlatıyor. Şimdi yine İslam davasının bayraktarlığı ve nizam-ı alem davası için harekete geçen bir millet olduğumuza işaret ediliyor. İkincisi, Türkiye İslam’ın son karakolu düşüncesi öne çıkıyor. Hakikaten Türkiye’de bugün, “Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir” ve “Dünya beşten büyüktür” diyen bir siyaset var. Uluslararası bağlamda Müslümanlara sahip çıkan en yetkin konuma sahibiz. Müslüman mültecilere en fazla yardım eden, yoksul Müslüman ülkelere en büyük yardımlarda bulunan, 1 milyar 700 milyon Müslüman nüfusa BM’de eşit temsil talebinde bulunan devlet Türkiye’dir. Kim ne derse desin Türkiye, ümmet ruhunu ayakta tutan ve İslam’ın bölgesel ve dünya sözcülüğünü varlığını da tehlikeye atarak temsile yönelen bir konumda bulunuyor.

Topbaş’ın açıkladığı bildirisinin üçüncü önemli kısmı ise orduyu peygamber ocağı olarak tanımlaması ve “hakkı tutup kaldırma davasında muvaffakiyetler” dilemesidir. Bir irfan insanı orduya, Türk ordusuna bakışını ve ona verdiği anlam açısından önemli bu. Ordu, hakkı tutup kaldırırsa İslam’ın sancaktarlığını yapmada büyük bir rol oynar. Müslümanların çektiği acıların dinmesi için öncülük yapmış olur. Katliamlar, zulümler ve terörle bunalan Müslümanları yeniden huzura kavuşturmakla bir hak davayı yerine getirir.

Pınar Barışı Hareketi için bir Nakşi İrfan aktörünün bu açıklamaları, Türkiye’nin yeniden sufilikle, İslam’la, orduyla barış içinde var olmasının önemli bir göstergesi. Bu alanlar arasında yüzyıldır süren cebelleşmenin, çatışmaların ve ötekileştirmelerin aşılarak yeniden mana ve madde etrafında bir millet olmamız açısından büyük bir gelişme. Türkiye’de Kemalistler, İslamcılar, sufiler, muhafazakarlar, ülkücüler bu hareket etrafında yeniden bütünleşiyor. Bütün bunlar Pınar Barışı Hareketi’nin önemli bir sosyolojik işlev üstlendiğini gösteriyor. İç toplumsal bütünleşme yeniden inşa ediliyor.