Barış Pınarı Harekatı kapsamında Türkiye ve ABD arasında yapılan anlaşmalardan biri olduğu iddia edilen 'DEAŞ'lı teröristlerin himayesi' konusu kimi noktalarda belirsizliğini koruyor.
Türkiye'nin askeri harekatını kapsayan derinlikte bilindiği üzere tek bir DEAŞ hapishanesi bulunuyordu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, "Bölgemizdeki tek DEAŞ hapishanesinin boşaltıldığını gördük. Bunu fotoğrafladık ve muhataplarımıza ilettik" açıklaması "Eğer DEAŞ'lılar harekatın ilerleyen günlerinde yakalanırsa süreç nasıl işleyecek?" sorusunu beraberinde getirdi.
-
AA
Hulusi Akar, DEAŞ'lıların bulunduğu hapishaneyle ilgili yaptığı açıklamada,
Öncelikle 'vatandaşlık' meselesi netliğe kavuşmalı
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran, Yenisafak.com'a yaptığı açıklamada DEAŞ'lı teröristlerle ilgili en önemli konulardan birinin 'vatandaşlık' olduğunu anlattı.
Bu teröristlerin çoğunun kendi ülkelerince vatandaşlıktan çıkarıldığını ve bu nedenle hukuk önünde 'vatansız kişi' olarak kabul edileceklerini anlatan Kuran, Avrupalı ülkelerin kendi teröristlerini kabul etmek istemediklerini hatırlattı.
Türkiye sadece kendi bölgesindeki DEAŞ'lılardan sorumlu
Kamuoyunda Türkiye'nin Suriye'deki tüm DEAŞ'lılardan sorumlu olduğu gibi yanlış bir inanışın kabul gördüğüne dikkati çeken Kuran, şöyle devam etti:
"Bu bilgi doğru değil. Türkiye, sadece kendi güvenliği sağladığı alanlardaki DEAŞ'lılardan sorumlu. Kaldı ki Sayın Milli Savunma Bakanı, bu bölgede yer alan hapishanenin boşaltıldığını ve DEAŞ mensuplarının, YPG'li teröristlerce kaçırıldığını açıkladı.
BM sözleşmesi herkes için bağlayıcı olur
Vatandaşlıktan çıkarılma gibi durumlar söz konusu olsa da Türkiye için en önemli çıkış noktasının BM antlaşması olduğuna vurgu yapan Kuran, şöyle devam etti:
"BM sözleşmesi vatansız kişilerin statüsüne yönelik bir sözleşmedir. Avrupalı devletler de biz de buna tarafız. Bu anlaşmaya göre; vatansız suçluların hukuki statüsü ikametgahlarının olduğu ülkeye tabi. Eğer resmi ikametgah yoksa oturdukları ülkenin yasalarına göre yargılanırlar.
Ancak burada karşımıza farklı bir nokta çıkıyor. Suriye merkezi hükümetinin, ülkenin kuzeyinde kontrolü yitirmiş durumda. Türkiye, askeri harekatla burada kontrolü sağlamak istiyor. Eğer kontrolü Türkiye sağlarsa, buradaki suçluları da kendi ceza hukukumuza göre yargılama hakkımız olur.
“Cihatçı John” ya da gerçek adıyla Muhammed Emwazi, IŞİD'li cellat. Emvazi; bilgisayar programcılığı eğitimi aldı. Suriye'de DEAŞ'ın en çok tanınan militanıydı.
Türkiye'ye karşı suç işledikleri ispat edilirse ülkemizde yargılanır ve ceza alırlar
"Harekatın ilerleyen dönemlerinde Türkiye'nin hakimiyet sağladığı alanlarda bir DEAŞ mensubu yakalanırsa hukuki süreç nasıl işler?" sorusuna da yanıt veren Kuran, şunları söyledi:
"Bu teröristler ülkemize yönelik suç işlemişlerse, ki alana hakim oldukları dönemde Akçakale ve Ceylanpınar'daki saldırıları bunların yaptığını biliyoruz.
Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, siyasi egemenliğine ve ülkesel bütünlüğüne ve Türk vatandaşlarına karşı suç işlemiş DEAŞ'lı teröristleri Türkiye yargılayabilir.
İnsanlığa karşı suç gündeme gelebilir
Prof. Dr. Selami Kuran, DEAŞ'lı teröristlerin 'insanlığa karşı suç işledikleri' tezinin de hayata geçebileceğini anlatarak, "O zaman uluslararası bir yargı yetkisi söz konusu olur ve uluslararası ceza mahkemesinde yargılanırlar. Bu mahkemelerde vatandaşlıktan çıkarılmayan teröristler ülkelerine iade edilir. Söz konusu ülkelerin 'Almıyorum' deme hakkı bulunmaz." ifadesini kullandı.