“Bana iflas etmiş bir adam getirin”

Mehmet GÖKTAŞ ANALİZ ETTİ...

“Bana iflas etmiş bir adam getirin”

“Bakıyorum da şu ana kadar seninle evlenmek isteyenlerin hiç birini kabul etmedin. Son olarak bir fabrika müdürünün teklifini de geri çevirdin. Baban gibi zengin bir iş adamı mı arıyorsun?” dedi genç yaşta dul kalan arkadaşına.

Bu sözleri dinleyen dul bayan, arkadaşına hemen cevap vermedi, bir müddet sonra başını kaldırdı ve sakin bir şekilde;
“Bana bir fabrikanın müdürünü değil, iflas etmiş bir iş adamı, borca batmış bir fabrikatör getirin, hiç düşünmeden evlenirim” dedi.

Bu defa karşısındaki düşünmeye başlamıştı. Ümitvar olmaktan söz açılınca bu anekdot gelir aklıma. Doğru değil mi o dul bayanın düşüncesi?

İflas etmiş bir adamın yeniden ayağa kalkma ve mesafe alma ihtimali bir müdürden daha fazla değil midir?

İflas eden iş adamları, iş yerleri yanıp kül olan insanlar ve başlarına benzer felâketler gelenler hep dikkatimi çeker, onları uzaktan da olsa izlerim, değer veririm.

Onların geleceklerinden hep ümitvar olmuşumdur ve yanılmamışımdır.

Mümkün olsaydı en çok dinlemek istediğim kişilerin başında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gelirdi. Keşke zamanındaki insanlar bunu yapsalardı derim.

İnsan hayatının böylesi dönemleri onların yeniden düşünebilmeleri için, yeniden ve çok daha iyi bir başlangıç yapabilmeleri için önemli bir fırsat değil midir?

Yıkılmış ve yerle bir olmuş bir binanın yerine daha güzelini yapmak, var olan bir binayı güzelleştirmeye çalış maktan çok daha kolaydır.

Yeter ki siz bina yapmaktan anlayan birisi olun yeterlidir.

Varsın Timurlenk Yıldırım Bayezid’i yensin ve Osmanlıyı yıktığını zannetsin, değil mi ki geride bu işten çok iyi anlayan Çelebi Mehmetler var, problem yoktur.

Hepimizin gözleri önünde bölgemizde ciddi savruluşlar yaşanıyor.

Zihnimizdeki kodlar sarsılıyor, hiç bir şey artık dünkü yerinde değil.

Üzüleceğimiz hususlarla birlikte Müslümanlar için yeniden güzel baş langıçlara çevrilemez mi bunlar?

Şu ana kadar yaptıklarımızın ve kendimize hedef seçip yapmayı planladıklarımızın ne kadarının cevher ne kadarının köpük olduğunu görmüş ve çözmüş olmamız gerekmez mi?

Biraz acı da olsa böyle bir fotoğraf bizim için bir türlü çözemediğimiz karmaşık bir fotoğraftan daha iyi değil midir?