Tarih: 11.11.2022 21:55

“Bana helal ama sana haram”

Facebook Twitter Linked-in

AK Parti’nin kendine helal gördüğünü başkasına haram gören bir siyaset tarzı var. Misal, AK Parti dış dünya ile ilişki kurmaktan imtina etmez, bunu dünya ile bağları güçlendirmenin bir yolu olarak tasvir eder. Hele bu görüşmelerde nezaketen de olsa Türkiye ya da Erdoğan hakkında bir-iki övücü söz edilse, bu sözleri Türkiye’nin gücünün ve Erdoğan’ın dünya liderliğinin bir nişanesi olarak sunmaktan geri durmaz.

Fakat muhalefet kazara bir dış ziyaret yapsa ya da dışarıdan bir aktörle görüşse, AK Parti yeri göğü inletir ve muhalefetin dışarı ile en küçük temasını dahi anında bir suçlama konusuna dönüştürür. Zaten gayri-milli bir karakter taşıyan muhalefetin kendini dışarıya beğendirme hevesinden girer, dış güçlerin maşası olmasından çıkar. Muhalefet partilerinin sırtına birçok damga yapıştırır; onları yabancıların dümen suyuna girmekle ve icazeti halktan değil Türkiye düşmanlarından almanın peşinden koşmakla itham eder.

Bu “bana helal ama sana haram” siyaseti hemen her sahada devreye sokulmakla birlikte en çok Kürt meselesinde iş görür. AK Parti yeri geldiğinde, HDP bir yana PKK ile bile görüşür. Yurt içinde ve yurt dışında, İmralı’da ve Kandil’de PKK ile bazen doğrudan bazen de HDP’yi aracı kılarak masaya oturur. Siyaseten riskli olsa da ülkenin huzur ve güvenliği için herkesle konuşmak gerektiğini savunur ve bu çerçevede PKK ile müzakere etmelerini de sorumluluğun ve cesur siyasetin bir göstergesi olarak lanse eder.

Lakin söz konusu muhalefet olunca durumlar değişir. PKK şöyle dursun, muhalefet, Meclis’in üçüncü büyük partisi olan HDP‘ye az buçuk yanaşmaya görsün, AK Parti kıyameti kopartır. HDP ile resmi ya da gayri-resmi olarak yan yana gelen muhalefete karşı hemen her yönden bombardıman başlar. Ne terör seviciliği kalır muhalefetin ne de terör yardakçılığı! AK Parti HDP ile bir araya geldiğinde, bu mesuliyet ve fedakârlık ambalajına sarılır; ama muhalefet aynı işi yaptığında bu doğrudan teröre destek, PKK’nın hedeflerine hizmet olur.

Muhalefetin emir eri

Mamafih, konuları kendine yontma, kendi yapıp ettiklerini hep haklı ve başkalarını hep haksız bulma tavrı bir tek iktidarda yok. Muhalefet de aynı hastalıkla malul. AK Parti ile HDP arasında en son anayasa değişikliği münasebetiyle gerçekleşen görüşmeye gösterilen tepki, bilhassa Akşener’inki, bunun somut bir misali. Her vesile ile iktidarla konuşmakta bir beis görmeyen bazı muhalifler, HDP’nin AK Parti’ye bir selam vermesine bile tahammül edemiyorlar; hemen tırnaklarını çıkarıp taarruza başlıyorlar.

Muhalefetin HDP’ye bakışında ciddi bir arıza var. Kaba olacağı için dile getirilemiyor tabii ama HDP’yi bir nevi muhalefetin emir eri görme gibi bir anlayış hâkim. Buna göre, HDP’nin AK Parti ile hiçbir irtibatı olmayacak, daima muhalefetin çeperinde kalacak. HDP muhalefete destek verecek ama çok da ortalarda görünemeyecek. Muhalefetin bazı parçalarının onun meşruluğunu kabul etmemesine itiraz etmeyecek ve sadece kendisine biçilen rolü oynamakla yetinmesini bilecek.

Hülasa iktidar muhalefete, muhalefet de HDP’ye sınır çiziyor. Ve eğer HDP, muhalefetin zihnindeki bu sınırları az biraz ihlal ederse, ona karşı kaşlar çatılıyor. HDP, iktidarla bir bağlantı kurduğunda, muhalefetten “Neden AKP ile görüşüyorsun?” diyen sesler meydanı kaplıyor. En küçük bir hadiseye bile haddinden fazla anlamlar yükleniyor: Mesela son AK Parti-HDP görüşmesinin ardından olduğu gibi “yeni çözüm süreci başladı, açılım masası kuruldu” çığlıkları yükseliyor.

İspat mecburiyeti

HDP ucundan kenarından siyaset yapmaya başladığında bazı muhalifler rahatsız oluyor. Hiç vakit kaybetmeksizin HDP’nin iktidarın değirmenine su taşıdığı ve muhalefeti sattığı/satacağı senaryolarını piyasaya sürüyorlar. Bugüne kadar HDP aleyhine alınmış her kararda iktidarla birlik olduklarını göz ardı edip, iktidarla görüşmesi üzerinden HDP’yi bir de ahlak testine tabi tutuyorlar.

Artık muhalefetin anlaması gerekiyor ki, HDP’nin kendini onlara ispat etme mecburiyeti yok. Keza muhalefetin kendine helal kıldığını HDP’ye haram kılmakla varabileceği bir yer de yok. Bu üstenci üslup, olsa olsa HDP’nin ve seçmenlerinin muhalefetten uzaklaşmasına yol açar. Dolayısıyla muhalefetin bir an önce bu tutumu terk etmesinde, kendi açısından, büyük bir fayda var.

Hazır AK Parti HDP ile görüşerek önlerini açmışken muhalefet, bari bu fırsatı değerlendirme basireti göstermeli, HDP ile meşru ve eşit bir aktör olarak sağlam bir siyasi müzakere sürecini başlatmalıdır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —