‘Bakkal amca’ diye bir şarkı vardır, bilir misiniz?
Yağın var mı, unun var mı, şekerin var mı diye sorarlar Bakkal amcaya; o da “var var” diye cevap verir tüm bu sorulara. E ne duruyorsun helva yapsana, diye karşılık verirler Bakkal amcaya. Sonrası mı? Sonrası yoktur, şarkı burada biter. Zira tüm sorular sorulmuş, tüm cevaplar alınmıştır. Artık soru sormaz yurttaş; yapsana der! Eylem ister.
Ama sizde laf çok icraat yok Sayın Başkan. “Hak yemem hakkımı da yedirmem” dediniz. Bizi buradan yakaladınız. Bakın bu “Adalet mülkün temelidir” kadar ağır bir cümle, büyük bir iddia. Ve bunu inanarak söylediniz. İnanarak söylediğiniz için millet arkanızda durdu ve hatta durmakla da kalmadı durduğunuz yeri tahkim etti.
Ama siz bu iddianın hakkını vermediniz, veremediniz. Çıktığınız bu seviyeye bir daha yaklaşamadınız. Bunun yerine sizi “kahraman” statüsüne çıkaran kitaplara önsöz yazarak, kendi yazmadığı kitapları yayınlayanlara benzemeyi ve kendinizden üçüncü şahıs olarak bahsetmeyi tercih ettiniz. Kibir zulme giden yolun taşlarını döşer Ekrem Bey. Yapmayın, millete zulmedenlere öykünmeyin.
Amacınız ne? Artık bir karar verin. Ne yardan geçiyorsunuz ne serden. Türkiye’ye talipsiniz ama İstanbul’u bırakamıyorsunuz. Neden? 2023’e giderken İBB meclisinde çoğunluk AK Parti’de dediniz, şimdi böyle bir durum yok. O halde? Ne demişti Atatürk: “Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır”. Mesuliyet almaktan korkmayın, yüksünmeyin, kaçınmayın.
Bakın 2023’de “Değişim” dediniz. Ne güzel söylediniz. İkinci büyük çıkışınızdı. Zira bu rejim değişmeden, bu bozuk düzenin çarkları kırılmadan, bu adaletsiz taksime son vermeden hiçbir şey değişmez değil mi? Koltuk aynı koltuksa, düzen aynı düzense Erdoğan gider İmamoğlu gelir; dün o yedi, bugün bu yer, yarın da öteki değil mi? “Değişim” dediniz ama hani nerede değişim? Hiç kimse değişimden bahsetmiyor. Neden? Çünkü iddianın sahibi iddiasına sahip çıkmıyor Ekrem Bey?
Selahattin Demirtaş ve Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte millette doğrudan karşılığı olan üç liderden birisiniz. Ama siz illa delege, illa parti, illa koltuk dediniz. Olmadı rejimin dehlizlerine göz kırpıp durdunuz. Oysa ki millet sizi sevdi. Size millet yeterdi Ekrem Bey. Bunu ne zaman idrak edeceksiniz?
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim çıkışından sonra sudan çıkmış balığa döndünüz. Neden? Çünkü memleket meselelerine sığ ve popülist yaklaşıyorsunuz. Kafanızda bir Türkiye tahayyülü yok. Olsa idi Bahçeli’nin çıkışının en çok size yarayacağını, en çok sizin önünüzü açtığını bilirdiniz. Tabii hamasete değil de siyasete talipseniz. Ama siz konformizmin dayanılmaz hafifliğinden bir türlü çıkamıyor, “muhalefetin” konforlu alanını bir türlü bırakamıyorsunuz.
Erdoğan karşıtlığı üzerinden sandıkta sörf yapmak kolay Ekrem Bey. 2019 halkın isyanıydı, tıpkı 2024 gibi. Peki yerel olanı neden genele inkılap ettiremiyorsunuz? Çünkü Erdoğan’ı aşamıyorsunuz. Siz de düzenin dişlilerinden birisiniz. O korkulara oynuyor, kötülük yapıyor millete ama siz de rızaya dayanmıyor, dayanamıyorsunuz.
Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’ dediği eskinin devamı; Çankaya’yı Beştepe’ye taşıdı Cumhurbaşkanı, hepsi bu. 2017, 1982’nin revize edilmiş, güncellenmiş halinden başka bir şey değil. Rejim aynı rejim, düzen aynı düzen. Erdoğan Kemalizm’in yaşayan efsanesi. Peki ya siz Ekrem Bey?
Size vuruyorlar evet, ama neden? İki sebebi var. Birincisi milletin rızasına dayalı siyaset yapma ihtimaliniz az da olsa var ki bu sizi rejimin gözünde potansiyel tehdit yapıyor. İkincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alternatifi olabilirsiniz ki bu da sizi iktidarın gözünde potansiyel tehdit yapıyor. Yani rejim için küçük ama iktidar için büyük bir tehditsiniz. Lakin Devlet Bey 27 Ocak’ta yaptığı yazılı açıklama ile 22 Ekim’in üstüne bir hamle daha yaptı ve sizin adaylığınızı engellemek isteyenlere şerh düştü, karşı çıktı.
Ve gördüm ki Ekrem Bey yine iddialı bir laf etmişsiniz. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” demişsiniz. Yine güzel demişsiniz. Ama bu üç oluyor artık Ekrem Bey. İlk ikisinin arkasında durup içini dolduramamışken bu sefer yapabilecek misiniz? Ak budun tarafından iltifat görmeyi bu kadar severken bu lafın hakkını verebilecek misiniz?
Zira herkesi yani halkı oyuna dahil etmek için resmî ideoloji ile çatışmaya girip, müesses nizama meydan okumanız gerekecek. Rejimin 2017’de değil 1925’de kurulduğunu dile getirmeniz gerekecek. Tanzimat’tan bu yana Cumhuriyet inkılapları dahil yapılan her ne varsa halkın yararından çok ehli örfün çıkarına hizmet ettiğini kabul etmeniz gerekecek. Yapabilecek misiniz?
Bırakın Ankara’nın Bizans oyunlarını, bırakın CHP’nin adaylık kavgalarını, bırakın İBB koltuğundan nemalanan asalakları. Kolaya değil zora talip olun. Eğer gerçekten halkın dertleri ile dertleniyorsanız iktidara değil rejime muhalefet edin ve halkın derdi ile hemhal olun, halka karışın. Tüm renkleri ve kimlikleri ile milletin kollarına bırakın kendinizi, merak etmeyin bu millet sizi yere düşürmez bilakis omuzlarında taşır.
Siz hakkı gözettiniz, hakikati konuştunuz, halk ile beraber oldunuz da millet sizi yarı yolda mı bıraktı? “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” öyle mi? Peki o halde soralım bakkal amcaya; sefalet var mı, zulüm var mı, millet var mı? Madem var diyorsunuz, demezler mi adama Sayın İmamoğlu; ne duruyorsunuz o vakit!
Kaynak: serbestiyet.com