30. 08. 2018 Perşembe
Zamanın moda akımına kapılarak bir kule dikmek istiyorsunuz, ya da istiyorlar. Yerli emek gücüyle kazmaya başlamak, zaman itibariyle ipe un sereceğinden, temel hafriyatında mecburen yabancı emeğin makinasıyla işe başlayacaksın. İlk harcaman hafriyatçılara olacak...
Tabii, temelin ve inşaatın makinalı işlerinden hasıl olacak katma değer, yabancı işçilerin...
İkinci büyük ödeme, malzemecilere yapılacaktır. Demir, çimento ve hazır betona...
Şantiyede birkaç bölük asker misali canlı emeğin işe koyulduğu andan itibaren, hizmetler sektörünün teknik elemanlarına kadar ortalıkta görünenlerin hepsi hesaba katılacak...
Kayıt dışı iş bitirici ödemeler, tanzifat, tenvirat ve sıhhi tesisat masrafları, ayrıca beklenmedik harç ve haraçlar, maliyeti ödeme gücünüzün üzerine çıkardığında ya da kazanç nispetini düşürdüğünde, yardım aramak zorunda kalacaksın. Sizin gibi daha yüzlerce inşaatçı bu duruma geldiğinde, başvuracakları yardım kapısında bankalar sıralanacak...
Şimdi, kendine ait kredisiz öz sermayesiyle kule diken inşaatçı var mı?
¥
Gayrimenkul değerlerin alım satımı ana toprak üzerinden parçalara ayrılmış olarak tapu siciline kayıt düşülerek yapılıyor.
Gayrimenkulün metrekare alanı ve sınırları belirtilerek satılan toprak, satın alan kişinin hukuken malı mülkü sayılıyor. Arap almışsa Arap´ın, gâvur almışsa gâvurun el konulamaz malı oluyor...
Usulden olduğu kadar gerçektir de, üretimdeki bolluk, o nesnede enflasyon yaratır. Enflasyon, pazara çıkan mal ve hizmetlerin değerini düşürdüğünden, satışa hazırlanan yekûn mal, inşaatçının bidayette bankalardan aldığı kredi borçlarını karşılayamaz. Mecbur kalır haczedilip kara listeye girmektense, fiyatlarını düşürmeye...
Bu arada ödemelerinde istenmese de uzun kısa, büyük küçük gecikmeler olacağından, bu sıkıntılar, alacaklı tedarikçilerine de yansıyabilir. Bu yansımalar iyi kötü kriz habercisidir. Kulelerin sayıca çokluğu ve elde kalan gayrimenkul birimlerinin de tahminleri aşan anormal fazlalığı, krizi büyüterek genele yayar...
Şimdi hükümet böylesi bir tehlikeyi peşinen önlemek amacıyla sektörün el açtığı destek arzusunu karşılamaya yöneldi. Liberalizmin serbest pazarına müdahale ederek elde kalan değerlerin mülke dönüştürülmesini kolaylaştırmak istiyor...
Kemal Derviş´ten devralınan ?Devlete pazardan el çektirme? politikasına kontra, piyasaya karışıyor. Kule pazarının mal fiyatlarında yüzde yirmibeşlere kadar indirim, faizlerine narh, vs, vs, gibi...
Kötü mü? Zahiren değil tabii..
¥
Bizler susamı Çin köylüsünden satın alıyoruz. Yağlı tohumlardan ayçiçeği de yarı yarıya dışarıdan ithal. Mutfaklarımızda patates kızartmak için kullandığımız sıvı yağın katma değeri yabancıların kasasına akıyor. Bendenize gelince efendim, ?tıkınmak için? canım baklava çektiğinde dükkâncısına, şekerinin yerli ve milli olup olmadığını sormaktan korkuyorum...
Ya üzerime yürür de ağzımı burnumu kırmaya kalkışırsa!..
¥
İnşaatlarda kullanılan malzemenin % 35´i yerli imiş, gerisi ithalattan!
Manzarayı daha da çirkinleştiren bir başka yalın gerçek daha var. Mülk veya enval denilen tapulu kıymetler, ticaret meta´ı değildir. Özelleştirmelerden gelen para gibi kâr, kazanç ve gelir de değil...
?Gelir?, kiradan gelenlere denildiği gibi, tarım mahsulleri ve kullanıp, eskitip bitirilen sarf malzemeleri gibi yerlerine yenileri ikame edilen nesnelerin alınıp satımından doğan sürekli akıp gelenlerdir ki, halk dilinde de bunların kimine ?akar? kimine de ?ticari ?kâr? denilir...
¥
Hükümetin inşaat sektörüne pazarı ısıtıcı destek ve yardımcılığına kötü demedik. Vergi ve harç yüklerini hafifletiyor, faiz hadlerinde narha gidiyor ve taksitlendirmelerde de geniş ferahlamalara yol açıyor...
Güzel de, şeker sanayiinde yerli ve milli süslemelerle kendilerini süsleyen bizim Türklerle birlikte yabancıların yine dışarıdan ortaklaşa ithal mısırından ürettikleri zararlı şekeri destekleyen hükümet, yerli şeker fabrikalarımızı sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarıp satıyor?
Başbakanlık evvelinin ilk yıllarındaki canlı halk toplantılarında dinlediğim Recep Tayyip Erdoğan, simidi konu edinerek açmıştı iktidar yollarını. Bugün Devlet Başkanıdır. Kimi ?susam sokakçılara? göre ?Reis aşağı Reis yukarı?. Fakat simit, susam da hem Çin köylüsünden, hem de fiyatı da iki-ikibuçuk lira!
Neden?...
¥
İki hafta oluyor. Cuma için Bursa´nın ?Hamamlıkızık? köyüne gitmiştim. ?Bakkal? ?market? olmuş. İçeride, ikiye birbuçuk ebatlarında iki kapılı büyük bir camekân vitrin-dolap, sigara paketleriyle tepeleme doldurulmuş. Hepsi de Amerikanca ve Amerikalı!...
Bakmayın siz bunlar için ?Türkiye´de üretiliyor? diyen toprak satıcılarına...
Utandım ve kahroldum bu çirkin gerçeklerin karşısında...