Ahmet Taşgetiren yazdı;
Bir büyükşehir başkanlık seçimi için 50-60 milyonluk bir harcamayı göze almak lazım. Seçim büroları, -mesela sadece Ankarada 800 büro açmak gerekiyor- orada istihdam edilecek kişiler, bilboardlar, afişler, otobüs kiralamaları, miting organizasyonları, yemeler içmeler, kamuoyu araştırmaları vs… Seçildiğinizde aldığınız maaş belli. Bununla o masraflar karşılanmaz. Kaçınılmaz olarak birilerinden yardım alırsınız. O yardımlar seçildikten sonra imar düzenlemeleri, kaçak katlar olarak fatura edilir…”
“Siyasetin finansmanı, partilerin finansmanı, adayların finansmanı… Bu üç konuda şeffaflık önemli. ABD gibi bazı ülkelerde bu konu yasalarla düzenlenmiş. Belli ölçüde şeffaflık sağlanmış.
“Biz geçmişte, Yeni Anayasa için dört parti arasında -Ak Parti, CHP, MHP, HDP- uzlaşma komisyonu kurulduğunda üç konu üzerinde çalıştık. Yeni anayasa, -59 madde için uzlaşma sağlanmıştı- İç Tüzük ve Siyasi Etik yasası. Siyasi Etik Yasası komisyonuna Ak Parti’den Köksal Toptan, CHP’den Oktay Ekşi, MHP’den Sümer Oral ve HDP’den Adil Zozani seçilmişti. 3-4 maddelik bir yasa öngörülüyordu. Bu ölçüler gelirse siyasette adam kalmaz, denilerek reddedildi”
Bu sözler her zaman kayıt-dışı siyaset, kayıt-dışı ekonomi, kayıt-dışı din üzerinde hassasiyetini dile getiren Cemil Çiçek’e ait. Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında bir siyasi etik yasası çıkarılması talebi üzerine aradı ve söyledi bunları. Şunları da ilave etti:
“Bu söz söylenmişse bir ihtiyaç olduğu için söylenmiştir. Ortalıkta siyasetçilerin araçlarına çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait. Bunu görmezden gelebilir misiniz?”
Bahçeli grupta şunu söylemişti:
“Bir çevre felaketiyle karşı karşıya olduğumuz açıktır. Çevre etiği ne kadar önemliyse, siyasi etik kuralları da bir o kadar önemlidir. İhlali düşünülemeyecektir. Dilek ve ümidimiz siyasi etik yasasının daha fazla gecikmeden, süratle çıkarılmasıdır.”
Siyasi etik konusunun Bahçeli tarafından seslendirilmesi, sadece “siyasetin temizlenmesi” boyutuyla ele alınmıyor kuşkusuz. Herkes böyle bir hamlenin Cumhur İttifakı’nda nasıl bir tepkimeye yol açacağı ile de ilgileniyor.
Şöyle düşünülüyor: Bu konu Ak Parti açısından hassas bir konu. Erdoğan – Davutoğlu ilişkisinin koptuğu bir konu. Nitekim Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı şeffaflık paketi kapsamında TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin grup başkanvekilleri, genel merkez yöneticileri, il ve ilçe başkanlarına mal bildiriminde bulunma zorunluluğu getirilmesine “Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız” sözleriyle karşı çıkıyor. Sonrası da malum, Davutoğlu’nun tasfiye tasfiye süreci başlıyor.
İşte Bahçeli böyle -hassas- bir konuda hamle yapıyor. Onun için de “acaba niyeti ne?” soruları soruluyor.
Bu sebeple konuya Ahmet Davutoğlu’nun “ilk defa Bahçeli ile aynı hassasiyet içinde buluşuyoruz” diye ilgi göstermesi son derece tabii. Şu sözler ona ait:
“Sayın Bahçeli bize karşı ağır hakaretlerde bulunmuş da olsa, Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan’dan bir adım öndedir. Çünkü en azından Sayın Bahçeli, “Bir Siyasi Etik Yasası’na ihtiyacımız vardır” demiştir. Başbakanlığımıza mal olan şeyi yeni fark etmiştir, bu da güzel. Erdoğan bunu da diyememiştir. Halen problem yok diyor ama ikna edici bir şey de söylemiyor, yapılan yollardan tünellerden bahsediyor.…Bahçeli “Siyasi Etik Yasası’na ihtiyaç var” diyerek en azından bir siyasi etik problemi olduğunu tespit ediyor.
“Evet Sayın Bahçeli, ortada bir siyasi etik ve siyasi ahlak faciası var ve siz bu facianın seyircisi değilsiniz, en önemli iki aktöründen birisiniz. Kenara çekilip de sütten çıkmış ak kaşık gibi davranamazsınız. Güç kullanmak icap ettiğinde İçişleri Bakanı’nın arkasında durup bakanı orada tutabiliyorsunuz. Siyasi Ahlak söz işi değil, hal işidir. Devlet adamı o kişidir ki, haliyle örnek olur, liderlik yapar. Ahlakçı değil, ahlaklı olmak lazım.
“Sayın Bahçeli ‘Siyasi Etik Yasası’ diyerek ne yapmak istiyor? Cumhurbaşkanı dürüstse bana verdiği cevabı ona da vermesi gerekiyor. “Sayın Bahçeli, İlçe Başkanı bile bulamayız” demesi lazım ve iplerin kopması lazım. Ya Bahçeli samimi ve gerçekten Siyasi Etik Yasası çıkarmak istiyor, o zaman buradan başlasın ve Sayın Erdoğan’la yol yürüyüp yürümeyeceğini tespit etsin. Ya da Siyasi Etik Yasası’nın onun yumuşak karnı olduğunu biliyor ve Sn. Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak istiyor. Bakalım hangisi? Göreceğiz. Cumhur İttifakı bu andan itibaren bir sınavdadır. Sayın Bahçeli sözlerinin arkasında duracak bir er midir, yoksa bir taktik mi yapıyor göreceğiz.”
Bahçeli hiç şüphesiz ilginç bir siyasetçi. En sert sözlerle suçladığı Erdoğan’a sürpriz biçimde tek belirleyici rolünü kazandıran o. Acaba bu hamlesinin ardından ne gelecek?