18.08. 2018 Cumartesi
Ebeveyn rolünü öylesine göklere çıkarıyoruz ki, hepsinin ideal olmasını istiyoruz. Ebeveynlik gerçekten çok önemli ve hiç bir tercih kişiyi bu görevi yapmaktan alıkoyamıyor.
Yapmasanız da, yaptığınız tek iş!
Annesi, babası ile ilgili problem yaşamayan çok az insan tanıdım. Çoğu da, ebeveynleriyle olan kırgınlıklarıyla yüzleşmek istemeyen, yüzleşmekten korkan kişilerdi.
Nasıl ki, hayatımızın tüm faturasını ebeveynlere kesmek mantıklı değilse, onların bizi zorlayan, kıran, üzen davranışları olmadığını düşünmek de mantıklı değil.
Nihayetinde, ilişkili olduğumuz insanlarla her türlü durumu deneyimliyoruz. Kah mutluluktan uçmayı kah üzüntüden kahırdan yerlerde sürünmeyi.
Bireyselliğin öne çıkmasından mıdır, psikolojinin gittikçe artan popülerliğinden midir, nedendir bilinmez, herkes çocuk yetiştirmesini / kendisinin yetiştirilmesini inceliyor.
Kendimize karmakarışık hayatlar yaratmayı çok iyi başarıyoruz. Annem bana böyle böyle yaptı, ben böyle oldum, diye yakınıp kendi çocuğuna daha iyi bir çocukluk vermeye çalışanların sayısı azımsanmayacak ölçüde.
Babam beni hiç kucağına alıp sevmezdi, diye kendi çocuğunu öpücüğe boğanlar, sevgiyi öpücükle sınırlandırmak gibi gaflete düştüklerinin farkına varırlar mı?
Şu babalar var ya, bence en çok onlar alıyor nasibini bu durumdan. Hep ilgisiz, hep sorumsuz oluyorlar. Çok az kadından, eşinin çocuğu için çok iyi babalık yaptığını duydum. Genelde erkekler hep eksik, hep yetersizdir.
Üç farklı tip baba profili çizelim.
Birincisi, çocuğun bütün her şeyiyle ilgilenen, eksiğini bırakmayan, onu tüm sosyal alanlarda destekleyen, derslerine yardım eden, hayat kolaylaştırıcı baba olsun.
İkincisi, çocuğun sadece maddi finansmanını sağlayan, diğer tüm görevleri anneye bırakan bir baba olsun.
Üçüncüsü de, çocuğuna ne maddi ne manevi hiç destek sağlamayan, iskele babası denilen tipte bir baba olsun.
Anneyi sevgi, şefkat kucağı olarak kabul edelim. Yumuşacık, sarıp sarmalayan, sığınılan bir liman gibi konumlandırırsak, bir de kaldıraç görevini görmesi gereken biri lazım bize. Bu da baba oluyor, sanırım.
Sürekli bir limana sığınırsak, yaşamın neresinde olabiliriz ki?
Eh, bu düzlem üzerinde, birinci baba profili gümledi, gitti. Baba her şeyi sunuyor, çocuk nereye zıplasın? Kaldıraç kalktıkça kalkacak, indikçe inecek.
İkinci baba profili, biraz daha makul. Ortalama seviyede bir yaşamı garantiler. Az risk, az acı, az heyecan ve mutluluk.
Üçüncü baba profili, sağlamdır. Hem de çok sağlam, bu acınası çocuklar için yapacak tek bir şey vardır; sunulmayan her şeyi almak, gücüne sahip çıkmak, yaşamını finanse etmek, mutluluğunu yaratmak. Tam büyücüdür bu çocuklar!
Üçüncü yol, çok kolay değildir. Hatta oldukça zor, oldukça meşakkatlidir. Açmazları çoktur, yolun çeldiricisi çoktur. Rahatlık arayışı çok yüksektir. Güven arayışı çok yüksektir. Kolay mı yaşamın her oyununa siper olmak, her badirenin altından kalkabilmek.
Gelin görün ki, bu çocuklar, bu hengameleri atlatabilir, kendi merkezlerinde kalabilirlerse, korkusuz cengaverler, özgüven abideleri, yetenek şaheserleri olarak hayata yeniden doğarlar. Hayatın içinde, hayatla bir olmayı onlar öğrenirler.
Onların yaşamı zordur elbet, ama bu zorluklardan kahkaha atmanın hasını, sevmenin inceliğini, dolu dolu yaşamanın zerafetini öğrenirler.
Bizim kız, babasına bazen içeriliyor. Ona, ne düşünüyorsun, diye soruyorum. Çok konuşmuyor, tek bir yanıt veriyor:
?Baba, babadır.?
Haklı, baba babadır, anne annedir.
Hakikat hep ortadır, görmesini isteyen göze.