Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın konuşmasından satır başları şöyle;
"Geçtiğimiz hafta yine yoğun bir gündemimiz vardı. Elektrik üretim tesislerinin toplu açılış törenini gerçekleştirdik. 1583 tesisi resmen ülkemize kazandırdık. Yıl sonuna kadar 1191 tesisi daha üretime sokacağız. Bu atılımlar sayesinde enerji maliyetlerimizde de ciddi azalma elde ettik. Güneş enerjisinde son ihalede 6.99 dolarlık bir rakam ortaya çıktı. Rüzgarda verilen 3.48 dolarlık teklif de bu alanda bir rekordur. Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 32´lik payla, Almanya, Fransa, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkelerin de önüne geçti.
Rusya´nın Soçi kentinde çok önemli bir üçlü zirveye iştirak ettik. Zirvede bölgemizde yaşanan hadiselerin geleceği konusunda çok önemli istişaretlerde bulunduk. Kritik kararlar aldık. Üç ülkenin anlayış birliği içinde olması bu zirvenin en mühim sonuçları arasındadır. Suriye´de barışın tesisi hususunda çalışmayı sürdüreceğiz.
Cuma günü ABD Başkanı sayın Trump ile görüşme gerçekleştirdim. Bu uzun zamandır ilk defa ABD-Türkiye ilişkilerinde ortak frekans yakalayabildiğimiz bir görüşmedir. Trump ile YPG´den FETÖ´ye pek çok hususu görüştüğümüz konuşmanın devamını önümüzdeki günlerde tekrar yapacağız.
Ana muhalefetin başındaki zatın iftiralarına aynı zamanda hanım kardeşlerimize yönelik iftiralarına da cevap verme fırsatı buldum. Kendisine ya iddialarını ispat etmesi ya da özür dilemesi çağrısı yaptım. İspat ederse benim siyaseti bırakacağımı ve Cumhurbaşkanlığı´ndan ayrılacağımı, ispatlayamazsa da kendisinden siyaseti bırakmasını söyledim. Biraz sonra güya belge açıklayacakmış. Geçmiş konuları ısıtıp ısıtıp yeniden gündeme getirecektir. Kendine bir yerlerden bir şey gönderiliyor. Benim yurt dışına milyonlarca dolarlık paralar gönderdiğimi söylüyor. Belgesi var mı? Yok. Bu çağrılarımın beyhude bir uğraş olduğunun farkındayım ama müfterilere meydanı bırakmamak gerektiğini de biliyorum.
Son zamanlarda daha sık kulağıma gelmeye başlayan bir hususu paylaşmak istiyorum. Nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan biri varsa hemen şu tarz ifadelerle sıyrılmaya çalışıyor; "Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle istiyor." Ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Peki bunu ispatı var mı, ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı? Yok. Daha önce ahkam kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim. Tekrarlıyorum. Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksen, tavır koyacaksam, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok. Bunu bizzat kendim yaparım.
Kafasında kırk tilki dolaştıran sinsi tiplerden, riyakarlardan hiçbir zaman olmadık, olmayacağız. Milletimizle aramıza kimseyi sokmamak için yedi düvele meydan okuduk. Birilerinin çıkıp milletimizle aramıza girmesine izin veremeyiz. Beyefendi, Cumhurbaşkanı böyle istiyor sözü, adeta bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüştü. Kim olursa olsun, sorun çözme makamında olduğu halde sürekli şikayet eden, bizi bahane ederek kendini temize çıkarmaya çalışan herkes benim gözümde başarısız kişidir. Bunu böyle bilin.
Bakan bakanlığını tıkayacak, bürokrat bürokratlığını tıkayacak ondan sonra da suçu bize atacak. Önüme getirilen tüm konularda kararımı muhataplarıma olumlu veya olumsuz olarak açıkça ifade etmişimdir. Arkadan başka işler çevirmek asla tarzım değildir. Tarzımız doğruya doğru yanlışa yanlış demektir. Yeni bir bürokratik oligarşi tesis etmeye çalışmaları asla kabul edilir değildir. Şahsımın adı kullanılarak kurallar kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem. Ben bir bürokratımı aramıyorsam babamın oğlu olsa kapıdan geri koyun.
Adımı kullanarak size kim geliyorsa benden bir telefon almıyorsanız bana sorun. Bunu teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin. Ne demek adımı kullanmak? Bu bizim siyaset etme anlayışımıza terstir. Bunu yapanlar hepsi sahtekardır, dolandırıcıdır. Bunlara yol vermeyin. İsmimi, unvanını kendi yanlışına alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem. Meclis´teki, partideki, Cumhurbaşkanlığındaki özel kalem görevlileri ile şahsıma iletmelerini rica ediyorum.
Bizim PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleyi Kürt kardeşlerimize mücadele gibi takdim eden kişi olsa olsa bu ülkenin Lawrence´ı olur. Bölücü terör örgütünü Kürt kardeşlerimizle ilişkili hale getirmek en büyük hakarettir. Alevi kardeşlerimize yönelik provokasyonları yapanlar da olsa olsa Lawrence misyonlu kişiler olur. Alevi kardeşlerimiz de bu ülkenin asli sahipleridir. Her türlü hakka ve imkana sahip bireylerdir. Asıl tehlike Alisiz Alevilik gibi sapkınlıklarla Alevi kardeşlerimizi köklerinden kopartarak bir başka dine yöneltmeye çalışan akımlardır.
Coğrafyamızdaki bölücülük faaliyetlerinin önüne geçmek zorundayız. Aksi hale zafer naralarının başka dillerde yapıldığı çarpık düzen kaçınılmazdır. Biz ne kadar kucaklayıcı olmaya çalışıyorsak ana muhalefet partisinin başındaki zat da işi üzülerek söylüyor ki müptezelliğe vurdu. Biz PKK´nın üzerine gideriz, o ise iyi çocuklar diyerek piknik yapan vatandaşlar, arkadaşlar diyerek teröristlere sahip çıkar. Biz FETÖ´nün üzerine gideriz, işi Ankara´dan İstanbul´a yürümeye getirecek kadar başımıza Fetoperest kesilir. Rabia işaretini terör örgütü simgesi sanacak kadar gözü perdelenmiş, beyni sulanmış bir zat var. AB ile anlaşmazlık yaşarız, karşı tarafın ağzı ile konuşuyor buluruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ü sıkça andığımız için CHP´den her an Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı açıklamalar yapılmasını bekler hale geldik. CHP bu zat eli ile hızla ana muhalefet partisi olmaktan çıkıp ana hıyanet partisi konumuna doğru sürüklenmektedir.
CHP´nin eski genel başkanı ile tartışırdık. Kendisine kızardık, atışırdık ama polemiklerimizin bir seviyesi vardı. Terbiyesizliklerini siyaset yapmak sanıyorlar. Açıkçası ne yapacağımızı biz de şaşırdık. Milletimizin önüne çıkacağız. Biz yaptıklarımız, yapacaklarımız anlatacak, sandıkta destek isteyeceğiz. Ana muhalefet de çıkacak heybesinde ne kadar yalan dolan, zehir varsa ortaya dökecek. Küp içindekini sızdırır. Bal varsa bal sızdırı. Balçık varsa balçık sızdırır. 2019 yılı bu muhasebenin bir kez daha yapıldığı bir imtihan yılı olacak.