Ekmeğe, suya ulaşabilmek için çileli yollardan geçen Kenyalı bir ailenin en küçük ferdi Abdullah, her gün evinden çıkıyor, çıplak ayakları ile uzunca bir yolu kat ettikten sonra okula ulaşıyor ve burada hayatını kolaylaştıracak pratik bilgiler ediniyor. Boyundan büyük bir tahta parçasını almış itina ile okuyor, öğrenmeye hevesli Abdullah fakat burada her şey kısıtlı ve insanlar hayatlarını sürdürebilmek için büyük bir mücadele veriyorlar.
Köyde okul olarak kullanılan metruk yapı çocukları bir araya topluyor ve gerekli materyallerden mahrum olan çocuklar bilgiyi özel hazırlanmış tahta parçalarına yazıyor ve buradan ezberliyorlar. Luh denen tahta parçaları kitap ve defter işlevi görüyor. Çocuklar bu tahtalara yazılan bilgileri ezberledikten sonra silinip yeni bilgiler aktarılıyor. Teknolojinin hayatımızın her alanında etkin olduğu bir çağda kaynakları sömürülen Afrikalı çocukların en basit eğitim araçlarından dahi mahrum olmaları ve tahta parçalarını deftere dönüştürmeleri ne kadar ilginç değil mi?
Kapitalist ideoloji zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Afrikalının bütün servetini sömürerek onları mahrumiyete, açlığa terk ediyor. Yoksullukla mücadele eden Afrikalı halk gıda, ilaç ve beslenme gibi en temel ihtiyaçlara dahi ulaşamıyor ve bölgede çocuk ölümleri her geçen gün daha da artıyor. Yardım kuruluşları bölgeye ulaşıp gıda desteğinde bulunuyorlar ancak yapılan yardımlar yeterli gelmiyor ve insanlar ekmeğe, suya ulaşabilmek için büyük bir mücadele veriyorlar.
Açlığa, terör ve iç çatışmalara, salgın hastalıklara terk edilen Afrikalı, mevcut imkânları kullanarak çocukları okula yönlendiriyor. Eğitim açık alanlarda ya da şartlar dâhilinde oluşturulan mekânlarda yapılıyor. Çocuklar eğitim için gerekli olacak, kalem, defter, kitap gibi araçlara sahip değiller. Kur’an-ı Kerim’in ve temel bilgilerin yazıldığı luhları kullanıyor ve bu araçları itina ile saklıyorlar.
21. yüzyılda dünyada kullanılan eğitim araçları akıl almaz bir şekilde gelişti ve yaygınlaştı. Akıllı tahtalar, tabletler ve dijital araçlar bilgiye ulaşımı kolaylaştırıyor ve öğrenciye zengin imkânlar sunuyor. Çocuklar artık yanlarında defter, kitap taşımak zorunda kalmıyor, tabletleri kullanıyor ve istedikleri bilgiye istedikleri vakitte ulaşabiliyorlar. Ancak teknolojinin sunduğu bu imkânlar çocukları rehavete, durağanlığa ve hazırcılığa yöneltiyor ve eğitimciler ders motivasyonunu sağlayabilmek için ek çalışmalara ihtiyaç duyuyorlar. Açlığa terk edilen Afrikalı çocuklar ise birincil ihtiyaçlarına dahi ulaşabilmiş değiller ve dünya bu çelişkiler yumağı ekseninde dönmeye devam ediyor.
Ekmeğe ve suya ulaşabilmek için büyük meşakkatlere katlanan Afrikalı halk, mevcut şartları değerlendirerek çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Okul olarak inşa edilen metruk mekânlarda bir araya gelen çocuklar, imkânları zorlayarak bilgiye ulaşıyorlar. Okul burada oldukça lüks fakat bir o kadar da elzem. Anne-babalar kendi ihtiyaçlarından vazgeçiyor ve çocukları için çaba gösteriyorlar. Afrika’da birçok çocuk beslenme yetersizliğinden ve salgın hastalıklardan, tedavi olamadığından hayatını kaybediyor. Bütün bunlara rağmen insanlar umutsuzluğa kapılmıyor var olan imkânları değerlendirerek çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Yoksullaştırılan ve doğal tehlikelere açık hale getirilen Afrika’da, çocukların eğitimi ihtiyaçlara göre belirleniyor. Mesela Kenya’da öğrencinin başarılı olup olmayacağı bir aslanın karşısındaki tavrına, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gösterdiği çabaya göre ölçülüyor. Çocuklar küçük yaştan itibaren avcılık yapabilecek şekilde eğitiliyor ve doğadaki tehlikelere karşı dirençli hale getiriliyor.
Modern şehirlerde çocukların sorunları, konfordan ve taleplerine sınır getirememelerinden kaynaklanıyor. Çocuklar teknolojinin bütün imkânlarını kullanıyor, istedikleri her şeye kolay yoldan ulaşabiliyor ve hayatın öteki yüzü ile hiç tanışmıyorlar. Afrikalı çocuklar ise hayata bir sıfır yenik başlıyor ve omuzlarına binen ağır yükü taşımak zorunda kalıyorlar. Çocuklar evde, sokakta ve okulda gerekli olabilecek hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar ancak daha iyisinin ne olduğunu bilmediklerinden hallerinden şikâyetçi olmuyor, soruna değil çözüme odaklanıyorlar. Fakat bu onların hayallerinin ve beklentilerinin olmadığını göstermez. Hattı zatında o çocukların da güne tebessümle başlama hakları var…