DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, hükümetin reform yapılacağı söyleminin gerçeği yansıtmadığını söyledi. "Yapmayacakları bir şey varsa, o da hukuk reformu" diyen Babacan, Kürt sorununun da hızla büyüdüğünü ifade etti.
Ali Babacan, Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programının konuğu olarak soruları yanıtladı. Babacan konuşmasında şu başlıklar öne çıktı:
Kongre konuşmamda 1980 darbesinden başlıyorum. Arkasından 1990’lı yıllar, 28 Şubat süreci ve kendi kız kardeşimi örnek veriyorum. Daha sonra da diyorum ki, hani ilk defa zulüm gören, zamanında zulme uğramış insanlar devlet gücünü ele geçirince başkalarına zulüm etmeye başlıyor. Zamanında zulme uğramış ve o zulme bir isyan olarak ortaya çıkmış bir siyasi hareket, fakat dönüyor, dolaşıyor kendisi zulüm eden haline dönüyor. Buna dikkat çektiğim bir konuşma.
Her dönemin mağdurları, zulme uğrayanları oldu. Şu anda Türkiye’de benim özgürlüklerime hiç dokunulmadı, ben her türlü hakkımı doyasıya yaşadım, hayatım boyunca hiç hak ihlaline uğradım diyecek yoktur. İşte şu kadın cinayetleri bakın mesela, yazıktır günahtır… Yani şu son bir haftadır tartışmalara bakın. İnanın insan üzülüyor. Birisi çıkıyor yok ‘vitrin mankeni’ diyor, öbürü diyor vay öyle bir yargıç olursa ben onun kararına güvenmem diyor. Kadınların tercihine saygı duymak lazım, kadınlara herkesin saygı duyması lazım.
Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısında kelepçe var düşünebiliyor musunuz? Çünkü niye? Eğer bir kurum varsa, o kurum ya biat edecek, ya tamamen emrinde olacak ya da kapanacak, ezilecek, sıradanlaştırılacak, yönetim zihniyeti böyle. Böyle bir yönetim zihniyetinin olduğu ülkede toparlanma bekleyemezsiniz, düzelme bekleyemezsiniz. En başarılı insanları bu ülkenin kendi geleceğini şu anda yurt dışında, başka ülkelerde kurmaya hazırlanıyor, bir kısmı zaten gitti. Yani anne babaların yüzde 70-80’i imkan olsa ben çocuğumu yurt dışında okuturum diyor. Gençler, imkanım olsa giderim başka ülkede çalışırım diyor.
Parlamenter sistem istediğini söyleyen siyasi partilerin ve cumhurbaşkanı adaylarının geçiş süreciyle ilgili de açık taahhütlere girmeleri gerekiyor. Ne kadarlık bir süre olacak? Ve nasıl başlayacak, hangi kademelerden geçecek ve yeni sistem nasıl, hangi tarihte oluşacak? Seçim artı X süre, yani bu süre 180 gün müdür, 360 mıdır, 2 yıl mıdır nedir? Ama bunun tanımlanması lazım, çok açık taahhütlerde bulunulması lazım. Mutlaka bir geçiş süreci gerekiyor. Yani ben parlamenter sistem istiyorum ve cumhurbaşkanı adayıyım diye ortaya çıkan kişinin bir dakika ama yani parlamenter sisteme nasıl geçeceksin bunu bir anlat bakalım, yani bunun mutlaka ortaya konması lazım, aksi halde ilelebet geçilmez ben söyleyeyim. Bu gücü bir kere eline geçiren bir daha vermez. Ben bize ziyarete gelen bütün genel başkanlara bunun mutlaka gerekli olduğunu anlattım. Dedim biz çalışıyoruz.
Bu sistemin 2023 Haziran’ına kadar dayanmasını zor görüyorum açıkçası. Erken seçim yapmak cumhurbaşkanı tarafından tercih edilebilir, çünkü bir dönem daha hak kazanıyor biliyorsunuz. Şimdi yeni bir şeyler deniyorlar, tekrar reform demeye başladılar, hani ekonomi dibe vurunca bir ekip değişikliği yaptılar, işte bol bol ağızlarından reform kelimesi çıkıyor bu ara, bunun sonuçlarını, pandeminin etkisinin biraz azalmasını ve ekonomideki en azından bu yeni isimlerin ne yapıp, ne yapamayacaklarını görmeyi beklerler diye ben tahmin ediyorum. Ama ne olursa olsun sonuç olmayacak, yani çünkü şu andaki yönetim farklı alanlarda U dönüşü yapabilir, farklı alanlarda pragmatik davranabilir, zikzaklar yapar ama, yapmayacakları bir şey varsa o da hukuk reformu, böyle bir şey olmaz. Çünkü güçler ayrımına inanan ya da yargının bağımsızlığına inanan bir yönetim zihniyeti yok. Ekonomik problemler de, özgürlük sorunumuz da, adalet sorunumuz da hiçbirisi çözülmez.
Kürt sorunu tekrar büyüyor, hızla büyüyor. Alevi vatandaşlarımıza çok ciddi hak ihlalleri var. Şimdi hem ekonomik zorluklar hem yoksulluk hem de hak ihlallerini bir araya getirdiğinizde bu ülkenin bekasıyla ilgili çok dikkat etmemiz gerekiyor. Hele o siyasi üslup; ’haysiyetsizler, haysiyetsizler’ diye, ‘defolun, defolun’ diye bağırıyorlar. Eğer bu ülkenin gerçekten siyasi birliğini önemsiyorsak, toprak bütünlüğünü önemsiyorsak şu anki iktidarın kafasıyla olmaz.
İktidarın ortaklarına bakın Allah aşkına, bir yandan Bahçeli, bir yandan Perinçek. Bunlar mı ülkenin birliğini, bütünlüğünü sağlayacak? Bunlar mı bu ülkenin vatandaşlarını kaynaştıracak? Bunlar tamamen taraflı ve kutuplaştırma üzerinde çizgi izleyen siyasi kişilikler. AK Parti’yi de o tarafa doğru çekiyorlar, yani Cumhurbaşkanını da o tarafa doğru çekiyorlar. Ülkenin belli bir kesimini tamamen sistemin dışında bırakan, tamamen öteleyen bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Oysa bu ülkenin vatandaşlarının insan olmaktan doğan haklarını doyasıya yaşaması lazım. Bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü ancak böyle sağlayabiliriz.