Mete Sohtaoğlu yazdı...
Azerbaycan’daki güvenlik kuruşluları İran’ın Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde gücünü nasıl artırdığına dair uzun bir süre önce hükümete bir rapor sunmuştu. Güvenlik organları, ülkede bazı kişilerin İran’ın etkisi altında olduğunu değerlendiriliyordu.
Azerbaycan, 2013 yılında İran’la bağlantılı dini şahsiyetlerin kamu alanlarında vaaz vermelerini engelleyen gayri resmi yasakları azaltmıştı. Şiilere yönelik bu taktiksel açılım, kişilerin IŞİD’e, Suriye ve Irak’taki çatışma sahalarına katılmalarını önlemeyi amaçlıyordu. Bu hamle her ne kadar iyi niyetli olsa da tam tersi bir etki yaratıp İran’ın nüfuzunun artmasına sebep oldu.
Resmi açıklamalara göre ülkedeki 150 Şii okulundan 22’si, Azerbaycan Turan Haber Ajansı’nın ifadesine göre tamamı İran’ın kontrolü altında bulunuyor.
Azerbaycan sokaklarında şu an için yüksek sesle dillendirilmese de vatandaşlar artan bu faaliyetlerden rahatsızlık duyuyor.
Çocukların geçen yıl Eylül ayında Aşura etkinliklerinde kendi kendine dövünmenin de yer aldığı törenlere katılması tepki toplamıştı.
Bu endişelerle birlikte uyumlu olarak Irak’ın da endişeleri bulunuyor. Örneğin, Iraklı yazar Rağd Abdürrıza el-Cabiri, “Iraklılar, bölgede vurucu bir güçtü. Bunun için İran, yıllar boyunca Iraklıların hayatını hüzün ve mateme çevirmeye çalıştı. Hz. Hüseyin’in ölüm matemi biter bitmez Hz. Hüseyin’in kırkı başlıyor. Hz. Hüseyin’in kırkı biter bitmez Zehra, ardından Abbas, Zeynep, Kazım, Şabaniye, Seccad ve el-Musevi’nin matemi başlıyor. Bu şekilde bu matem, her yıl Muharrem ayında Aşura matemi adı altında yıl boyu düzenleniyor” diyor.
El-Cabiri, “Iraklılar, yıl boyu Necef’ten Kerbela’ya, mahzenin olduğu Samarra’ya, kabirden kabre ve matemden mateme koşuşturmaya devam ederken İran’ın güçlü bir ordu inşa etmeye ve özellikle de askeri silah imalatına yoğunlaştığını görüyoruz. İcatlar, nükleer silah üretme yolunda ilerliyor. İran’ın kurnazlığı sayesinde Irak’taki İran taraftarları Iraklıların hayatını bu kötü duruma dönüştürdü. Hatta İran’ın Irak’taki taraftarları, İranlı ziyaretçiler Hz. Hüseyin’in kabrine giderken onların ayaklarını yıkamanın ve ovmanın kendilerini cennete yakınlaştıran bir amel sayıldığı konusunda Iraklı Şiileri ikna ettiler. İranlılar, 8 yıl zafer kazanana kadar kendi karşılarında duran Irak ordusunu yok ederek onun yerine bir kısmının Hz. Hüseyin’i ziyaret edenleri koruduğu ve diğer rütbeli kısmının ise Tahran’ın icat ettiği törenleri ve Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret etmek için İran’dan gelenlere et ve pirinç dolu kapları başlarında taşıdığı bir ordu tesis ettiler” diye ekliyor.
Azerbaycan’ın Irak gibi olmasından endişelenildiğinden ve çocukların Aşura kutlamalarına katılmasından dolayı Aile, Kadın ve Çocuk İşlerinden Sorumlu Hükümet Komisyonu geçen yıl Ekim ayının başında çocukların Aşura etkinliklerine ve benzer dini törenlere katılmasını yasaklayan bir kanun tasarısı önermişti.
Şu ana kadar bu kanun tasarısı için oylama yapılmadı. Fakat İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, geçen geçen yıl Kasım ayında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i Tahran’da ağırladığı esnada bu kanun önerisini eleştirerek şöyle dedi, “Bu büyük fırsatı ve kutlu matem merasimlerini Azerbaycan’daki Şiilere sunmalıyız. Çünkü bu büyük fırsat, Azerbaycan halkının ve ülkenin kimliğini sağlamlaştıracaktır.”
Azerbaycan, İran’a karşı teyakkuzda kalmaya devam ediyor. Zira Bakü, İran’ın dini etkisinden endişeleniyor. Buna karşılık Tahran da İran’ın kuzeyindeki nüfusun üzerinde Azerbaycan’ın muhtemel etkisinden endişe duyuyor.
Gene ilginç olan iki devlet de birbirlerinin düşmanlarıyla, yani, Azerbaycan İsrail’le ve İran da Ermenistan’la sağlam ilişkilere sahip.
Hükümet bağlantılı bir site geçen yıl Aralık ayının başında Irak’ın Kerbela şehrini ziyaret eden Azerbaycan vatandaşlarını askeri anlamda görevlendirmeye çalışmakla İran’ı suçladığı bir makale yayınladı. Makale, bu yıl 30 bin Azerbaycan vatandaşının Kerbela’yı ziyaret ettiğini yazıyordu ki bu bir önceki yıla göre yüzde 33’lük bir artış anlamına geliyor.
Makale, İran Devrim Muhafızlarının ve Haşd-i Şabi bağlantılı Azerbaycan’daki Şii milislerinin istihbari bilgiler toplamak ve Bakü’de hükümet karşıtı propaganda yapmak üzere bazı kişileri görevlendirdiğini belirtiyordu. Aynı makale, söz konusu propagandanın Azerbaycan’da Nardaran bölgesine yoğunlaştığına dikkat çekiyordu.
Azerbaycan güvenlik güçleri, 2015 yılında Nardaran’da bir dizi operasyonlar yaparak rejime yönelik komplo kurmakla suçlanan bazı dini kimlikli şahısları tutuklamıştı.
İran, Nardaran olaylarını eleştirerek Şiilerin haklarının ihlal edildiğinin ve Şiilere baskı yapıldığının altını çizmişti. İran basınında o dönem Azerbaycan’da muhaliflerin ilk defa örgütlenmeye başladığı ve bastırıldığına dair ifadelere özellikle yer verilmişti.
Gene Azerbaycan’da yayınlanan resmi raporların bazılarında hayli ilginç bölümler de var. Örneğin, Azerbaycan devleti raporlarında geçen yıl 15 Kasım’da Tahran’da yapılan ve Karabağ’la ilgili olan bir konferansta İran’ın Uluslararası Araştırmalar Derneği’nin Ermeni bilim adamları tarafından Azerbaycan’a karşı propaganda yapma platformundan ibaret olduğu yazıyordu. Söz konusu derneğin kurucularından birisi de İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif olduğunu hatırlatmakta fayda var.
İran, yaklaşık 40 yıldır Ermenistan’la yakınlaşma politikası güdüyor ve “Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterme” söylemleriyle yetiniyor.
İran her yıl “sözde Ermeni soykırımı” bahanesi ile başkent Tahran’da düzenlenen gösterileri himaye etmeye devam ediyor. Tahran siyasetinin Azerbaycan’dan ziyade Ermenistan’a daha yakın olduğunu hatta Bakü’yü baskılamak için çaba sarf edildiği de söylenebilir.
Komşularıyla sorun yaşayan İran ve Ermenistan arasındaki ilişkide şüphesiz Türkiye-Azerbaycan arasında hızla gelişen enerji iş birliğinin de önemli bir etkisi var. Azerbaycan’ın Hazar Havzası enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara taşınmasının İran’ı rahatsız ettiği söylenebilir.
İran’ın bölgesel stratejisinde Ermenistan’la geliştireceği enerji iş birliği en önemli konulardan biri haline geliyor. Ermenistan ekonomik ve siyasi olarak Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için fırsat bulurken İran da Ermenistan üzerinden Avrupa pazarına açılmayı hedefliyor.
Dünya genelinde güçlü bir diasporaya sahip olan Ermenistan, bu gücünü dış politikasında etkin olarak kullanıp İran siyaseti içinde kendi lehine bir ortam yaratabiliyor.
İran-Ermenistan yakınlaşması konusunda Rusya’nın gizli rolünü sorgulamak ve unutmamak gerekiyor.
Yazıyı geçmişten bir hadise ile bitirmek istiyorum.
İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi’nin 16 Ağustos 2011 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Azerbaycan’ı üstü kapalı tehdit etmesini bir kez daha hatırlatmak isterim.
Bir basın toplantısında konuşan İran Genelkurmay Başkanı, ‘Azerbaycan’ın İslami kurallara göre yönetilmesi ve İslam devletlerine daha yakın olması gerektiğini’ söyleyerek Azerbaycan’ın İsrail’le mevcut ilişkilerini işaret etmiş, ‘aksi halde, Azerbaycan hükümeti halkının uyanışını bastıramayacağı için karanlık bir gelecekle karşı karşıya kalacak’ demiştir.
Dip not: Azerbaycan Devlet Raporu detayları Lübnanlı gazeteci-yazar Hüda Hüseyni’nin yazılarından alınmıştır.
Kaynak: dunyabulteni.net