Tarih: 10.12.2020 13:27

Ayşegül Doğan ve DTK davaları

Facebook Twitter Linked-in

IMC Tv, Kürt duyarlılığını, taleplerini, Doğu ve Güneydoğu’nun halini dile getiren bir televizyon kanalıydı. Hem farklı bir bilgi kaynağı, hem muhalefetin sesinin duyulduğu bir mecraydı. Entelektüel bir enerjiyi de kendisine çekerdi. Dikkat çekici programlara, tartışmalara sahne olurdu. 15 Temmuz 2016 Darbe girişiminden sonra bir kararnameyle kapatılan kanallardan birisi oldu.  

FETÖ’yle, darbe girişimiyle yakından uzaktan ilgisi olmayan HDP çizgisindeki yayınların durdurulması, muhalif mecraların susturulması, yeni oluşan siyasal düzenle ilgili göstergelerinden birisiydi. Ülke, 2016’dan itibaren, darbe gidişimi vesile edilerek, başta Kürt meselesi olmak üzere tüm kritik konularda resmi politikalar dışında her tür fikir, yapı ve aktörün siyasetle bağının koparıldığı, bu kopma işleminin tasfiye ve cezalandırma yoluyla yapıldığı sistematik gelişmelere tanık oldu. Kanun düzeni una uyarlandı, olmadı mevzuata yeni parçalar eklendi. Yargıç hiyerarşisi sadakat anlayışına göre yeniden düzenlendi.  

Devleti, basın, sivil örgütler ve üniversiteler takip etti. Her tür muhalefet, muhalif veya kritik bakış, itiraz, rahatsızlık veren ses, iktidar için risk oluşturan yapı tasfiye edildi. İş sonunda, malum eski iç kaleye, Şehir Üniversitesine kadar uzandı.  

Mevcut siyasal rejim otoriter sıfatını böylece ve hakkederek elde etti.  

Son zamanlarda kimi konularda sıkışan iktidar, reform kelimesini dilinden düşürmez oldu. Reformun ne olacağına dair soru ve tartışmalar, iktidar tarafından çizilen açık sınırlara rağmen, bir umut arayışıyla hala ortada dolaşıyor.  

Bu “sınırlar”, kimi somut gelişmelerle de kendisini gösteriyor. 

İMC TV’nin program sunucularından gazeteci Ayşegül Doğan, iki gün önce, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) üyesi olduğu iddiasıyla Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Doğan ilk örnek, bir toplantıya katıldığı için mahkum olan ilk gazeteci, ilk sivil toplum örgütü temsilcisi değil değil, KCK davaları olarak bilenen bir seride, otomatiğe bağlanmışçasına, benzer bir durum yaşanıyor. Yargılanan kişilerle ilgili ceza süresi standartlaşmış halde, lehte deliller veya aleyhte delil yokluğu hemen hiç dikkate alınmıyor.  

Doğan’ın avukatı Ahmet Özmen, “Ayşegül Hanım, tüm beyanlarında dile getirdi, DTK’ya herhangi bir üyeliği yok, sadece gazetecilik sıfatıyla yapılan toplantılara gitmiş. Gazetecilik ile siyasetin farklı kulvarlar olduğunu ve herhangi bir partiye üye olmadığını her seferinde ifade etti. Ayrıca (savcılık tarafından delil olarak gösterilen) ses kaydının da ona ait olmadığı (teknik analizle) tespit edildi, dosyada başka bir delil de  yok. Bu kararı hukuki açıdan ele almak mümkün değil. Maalesef bu karar yargının geldiği son durumu gösteriyor.” 

Aynı durum, Diyarbakırlı iş adamı, PKK’yla mesafesi herkes tarafından bilinen, sivil toplum faaliyetlerinin içinde olan Şah İsmail Bedirhanoğlu ve Filiz Bedirhanoğlu’nun da başına gelmişti. Boş dosyalarla aynı cezayı aldılar. 

2016’da başlayan bu davaların bir çok anlamı var. 

İlkini yukarıda söyledik: Kürt meselesine “karışma ve temas etme” yasağını ifade ediyorlar. 

İkincisi, sistemin, polis kayıtlarından, özellikle bir dönemin FETÖ’cü istihbaratçılarının kayıtlarından hareketle, fişlenmiş ve riskli görülen etkili isimlerin sistematik olarak kriminalize etmesini ifade ediyor. 

Üçüncüsü bu mekanizmanın geriye çalışması ve AK Parti’nin açılım dönemi politikalarını da mahkum etmesidir.  

DTK Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne katkı niyetiyle 2007 yılında kurulmuştu. Toplantılarına sivil toplum örgütü temsilcilerini, akademisyenleri davet eder, milletvekilleri, belediye başkanları bu toplantılarda hazır bulunurlar, doğal olarak basın bunları yoğun bir ilgiyle takip ederdi.  

‘Söz’ün hala değerli ve önemli olduğu günlerdi bunlar. 

2005 Açılım politikası, 2008 Oslo görüşmeleri, 2009 Habur, 2013 Çözüm sürecinin art arda yaşandığı, siyasi iktidarın kurucu ve oyuncu olduğu bir dönemden söz ediyoruz.  

Bugün o toplantılar ve onlara katılanlar, en azından kimi “seçilmişleri” cezalandırılıyor. 

Umarız bu ülkede hala yargıçlar vardır ve bu davalar üst mahkemelerden döner. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —