Tarih: 12.05.2019 06:37

Aynı Düşünen Değil, Aynı Hisseden İnsanlar: Eliaçık ve Usta ile Sahurda Neler Konuştuk?

Facebook Twitter Linked-in

Aynı Düşünen Değil, Aynı Hisseden İnsanlar: Eliaçık ve Usta ile Sahurda Neler Ko

 
 
 

İstiklal Caddesinde olmamdan mıdır nedir çok geniş bir yelpazenin de hep ortasında oldum. Parti gözetmeden dostlara sahibim. Millet gözetmeden arkadaşlara. Dil gözetmeden yarenlere ve tabii din gözetmeden Allah kullarına.

Salı gecesini yani ramazanın ikinci sahurunu İhsan Eliaçık ve Sadık Usta ile beraber geçirdiğimi yazmış idim. Ramazanın ilk iftarını polis otosunda açmak zorunda kalan Eliaçık ustaya ikinci sahurda eşlik etmez onu misafir etmezsem bir yanım eksik kalacaktı. Bu buluşmaya dair yazımda konuşulanları da anlatmaya sözüm vardı.

İhsan Eliaçık´i nasıl tarif edebiliriz bilmiyorum. Din alimi desem uygundur herhalde. O kendine bunu uygun görmez belki ama kendini dine nazaran tarif eden bir ülkede Eliaçık hocaya da alim demezsek elekte kim kalır zaten.

Bir tarafta din alimi İhsan Eliaçık, diğer tarafta felsefeci yazar ve kendini ?dinlere felsefi açıdan yaklaşan biri? olarak tanımlayan Sadık Usta. Yanlarında da bendeniz.
Üçümüzün birleştiği noktalar o kadar çok ki, ayrıldığımız noktayı anımsamıyoruz bile.

Sohbet tabii ki bir gece önceye dair başlıyor. Eliaçık Hocanın engel olunan sofranın başında bayılma görüntüsüne bütün Türkiye şahit olmuştu. Hocanın samimi anlatımında öğrendik ki soluk borusu normal insanın %30´u kadar açılıyor. Stres anlarında kalp ritmi artınca bu daha da azalıyor. Neticede; üzerine gelen onca güvenlik görevlisi bir an için de olsa stresi artırınca İhsan Hoca kendini yere kapaklanmış vaziyette buluyor. Bunu gören güvenlikler ?ne oldu şimdi buna ? endişesi ile bir an dağılıyorlar. Bütün gün susuz kalmış beden ve fizyolojik vaziyet İhsan Hocanın toparlanması için biraz vakit gerektiriyor.

Hocanın ve yeryüzü sofrasının diğer katılanlarının polis otosunda giderken ve emniyette görevlilerden duyduklarını anlatması ise Sadık Usta´yı taraf olarak doğrudan ilgilendiriyor.
Sizi demiş polisler ?ateistlerden korumak için geldik biz?. Eliaçık hoca ?biz yeryüzü sofrasında rızkı paylaşıyoruz? ; bu sözleri söyleyenlerle ?bir asır mesafede hissettim kendimi? diyor. Sadık Usta ise merak ve ilgiyle bu acaip geceyi, ateistlerin iftar sofrasına ne zarar verebileceklerini zihninde canlandırmaya çalışıyor.

Ateistleri Müslümanların düşmanı olarak tahayyül eden zihnin bu seviyeye inmek için neler yaptığını ise hep beraber merak ediyoruz.
İhsan Eliaçık; kendilerine burada ?basın açıklaması, protesto yapamaz; bildiri dağıtamaz, slogan atamazsınız? diyen polislere biz bu kategorilerin hiçbirine girmiyoruz diye mukabele ettiğini anlatıyor. Sonuna dek haklı; iftar etmek ne zaman siyasi eylem oldu?

Konuşma yağmur fonunda devam ediyor?
Eliaçık hoca yağmur üzre konuşuyor ve dinin usaresini yani özünü paylaşıyor. Yağmur´un bir gök olayı olarak tarif edilmesi ile onu bu bilgiden mahrum olan eski insanların konumladıkları yeri mukayese ediyor. Onun ve yanında duranların felsefesini tane tane anlatıyor.
İbni Rüşt´ten, Kındi´den alıntılıyarak felsefe ile dinin süt kardeş olduğunu ifade ediyor. Bu sayede her bir yağmur tanesini tek tek gökyüzünden yeryüzüne indirdiğine inanılan meleklerin eksik istihdam problemini de çözebiliyoruz diyor.

Dine felsefi açıdan yaklaşan Usta ile inançlı Eliaçık, dürüstlüğün geçer akçe olduğunda ortak paydaya varıyor.
Dürüst ol diyor.
Varsa da yoksa da kârdasın diyor.

Ahlakın tüm dinler için ortak ve geçer önşart olduğunu ve din olmasa dahi ahlak üzerine işleri bina etmek gereğini anımsatıyor.

Bir zamanda, bir toplumda, bir kişiye o toplumun sorunlarını çözmek için gelen Kuran´ın tarihselliğini anımsatan İhsan Eliaçık bunu hemen inanç filtresi ile tamamlıyor: Evrensel mesaj olan adaleti, dürüstlüğü doğruluğu peşine ekliyor.

Dünyanın tüm toplumlarına bu evrensellik hitap etmektedir.
Dinin tarihsellikle malul edilmiş halinin bu günlerin zavallığındaki katkısı bir kez daha kendini ifade ediyor.

Evrensellik için öze, bölmek için şekle önem verin.
Formül bu kadar basit.
Konu biraz daha detaylanıyor ve dallanıyor. Herkesin merak ettiği sorular ardı ardına geliyor. Bizim ibadet, ya da ritüel dediğimize Eliaçık Nusuk diyor. Bunlar(ı) (yapmayanlar) Kuran´da (cehennemi) cezaya tabi değildir diyor. Allah kimseyi Nusuk için cehennemde yakmayacak diyor. Hocanın daha önce de zikrettiği o şekilleşmiş dine dair tanım ve tabirler ardı ardına sıralanıyor. Namazın meditatif özelliğine vurgu yapıyor.
Kendisine ait İnşa yayınevinin üst katında bir yoga merkezinin hem reklamını yapıyor hem de bunlar da (Diyanet gibi) işin içine ticaret koyuyor diyerek saptamasını tamamlıyor.

Yandaş ve İslami bir gazetenin kendisine reva görülen son eziyeti de ?Gezi imamına operasyon yapıldı? çıkarımı ile servis ettiğini ifade ediyor. İftar eden insanlara yapılan şiddeti kendisine Müslüman diyenlerin iştiyak ile nasıl benimsediğini bizler hayretle dinliyoruz.

Beyoğlu Ramazanın ikinci sahurunda yağmur altında ve gecenin örttüğü çirkinlikler ile gözümüze daha bir güzel görünüyor.
Ben Eliaçık hocaya nazaran daha klasik bir Müslüman olarak kendimi bildim bileli tuttuğum oruçlarımdan birine daha niyet ediyorum.
İhsan Hoca varsa da yoksa da kârdayım diyor.
Sadık Usta iyi ki bu geceyi geçirdim diyor.
İhsan Eliaçık ile Balat´ta buluşmaya yogaya ya da felsefi sohbete sözleşiyor.
İhsan Hoca buyur gel diyor örgütsüz toplantımıza kim olursa olsun gel dedik diyor.
Bizde olmayan şeyler para, silah ve örgüt .
Devlet bunları arıyor ama bizde yok.
Hadi toplanın diyoruz 1 Mayısa gidiyoruz.
Olmazsa yeryüzü sofrasına gidiyoruz.
Biz aynı düşünen değil aynı hisseden insanlarız.(*)

(*) İftarımı yine Sadık Usta eşliğinde dün Mustafa İslamoğlu´na konuk olarak yaptım.
İslamoğlu Eliaçık´a Eliaçık İslamoğlu´na köprüler kurar. Bu köprüler bizi gri beton ormanından yeşil ağaç ormanına taşıyor.
İslamı şekilde yaşayıp camileri AVM misali dikenlere inat çayırdan seccadeyi, tepemizde yaprak denizinden kubbeyi hayal ediyoruz.
Çok şey istemiyoruz?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —