Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, geçmişte başörtüsüyle eğitim görmenin yasak olduğunu hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi laikliği, temel hak ve özgürlüklerin aslında tam karşısında konumlandırmıştı ve temel hak ve özgürlükler karşısında laikliğin yıpratılmaması gerektiğini ifade etmişti. Hatta ifade şöyleydi; 'Laiklik ilkesi, özgürlüklere kıydırılamayacak kadar değerli bir ilkedir.' Hiç kuşkusuz laiklik, anayasamızın kimliğini oluşturan temel ilkelerden biridir ama bu yaklaşım yanlıştır değerli gençler" dedi.
Arslan, Rize'de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nde (RTEÜ) düzenlenen 'Anayasa Mahkemesinin Temel Hakların Korunmasındaki Rolü' konulu panele katıldı. Panelin açılışında konuşan Arslan, Anayasa Mahkemesi'nin 60 yıldır kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen, son 10 yıldır da aynı zamanda bireysel başvuruları inceleyen yüksek yargı organı olarak görev yaptığını söyledi.
10 yıl öncesine kadar başörtüsü meselesi olduğunu belirten Arslan, "Üniversitelerde başörtüsüyle eğitim öğretim görmek yasaktı ve maalesef Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla bu yasayı tahkim edici ve meşrulaştırıcı bir işlev görmüştür. 1989'dan itibaren başlayan süreçte önce başörtüsünü serbest bırakmaya yönelik bir kanun düzenleme laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmişti. Daha sonra bir yorumlu retle bu yasak tahkim edilmişti. 2008 yılında başörtüsünü serbest bırakmaya yönelik bir anayasa değişikliği yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bütün bunların gerekçesi ideoloji eksenli bir yorumla yapılan laiklik ilkesiydi. Yani Anayasa Mahkemesi laikliği, temel hak ve özgürlüklerin aslında tam karşısında konumlandırmıştı ve temel hak ve özgürlükler karşısında laikliğin yıpratılmaması gerektiğini ifade etmişti. Hatta ifade şöyleydi; 'Laiklik ilkesi, özgürlüklere kıydırılamayacak kadar değerli bir ilkedir.' Hiç kuşkusuz laiklik, anayasamızın kimliğini oluşturan temel ilkelerden biridir ama bu yaklaşım yanlıştır değerli gençler" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin 2014 yılında çok önemli bir 'Tuğba Arslan kararı' verdiğini hatırlatan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Laiklik daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı yorumlarda ortaya çıktı, hak eksenli yorumla bu kavramı, bu ilkeyi Anayasa Mahkemesi yorumladı ve dedi ki, 'Laiklik, temel hak ve özgürlüklerin karşısında değildir, yanındadır. Sınırlandırılması için kullanılan bir gerekçe değildir, tam tersine güvenceye alan, onu koruyan bir ilkedir.'
Peki bunu nasıl yaptı Anayasa Mahkemesi? 2012'den başlayarak yaptı. Önce Kur'an-ı Kerim ve siyer derslerini okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını öngören kanun değişikliğini denetledi ve bunun anayasaya uygun olduğuna karar verdi. Ve ilk kez bu kararda Anayasa Mahkemesi, laiklik ilkesinin özgürlükçü yorumunu, hak eksenli yorumunu yaptı.
c"Tuğba Arslan' kararı sadece Türkiye anayasa yargısı tarihinin değil, dünya anayasa yargısı tarihinin en önemli kararlarından birisi"
'Laikliğin özellikle din ve vicdan özgürlüğünü, din eğitiminin öğretiminin bir güvencesi' olduğunu ifade etti. Norm denetimindeki bu yaklaşım bir süre sonra bireysel başvuruya yansıdı. 2014'te çok önemli bir karar verdi, 'Tuğba Arslan' kararı. Bana göre sadece Türkiye anayasa yargısı tarihinin değil, dünya anayasa yargısı tarihinin en önemli kararlarından birisidir. 11 Aralık 2013 günü Ankara'da bir boşanma davasında başörtülü bir avukat duruşma salonuna giriyor. Hakim diyor ki, 'Bu şekilde siz avukatlık yapamazsınız. Çünkü AİHM kararları var, Anayasa Mahkemesi kararları var. Başörtüsünün laiklik ilkesine aykırı olduğuna dair kararlar varken siz burada başörtüsüyle bulunamazsınız, avukatlık yapamazsınız.' Müvekkile de 'Gelecek celseye kadar kendine yeni avukat bul' diyor ve duruşma salonundan çıkartıyor. Bu avukat Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru yoluyla geliyor ve Anayasa Mahkemesi orada çok önemli bir karar veriyor. Diyor ki 'laiklik temel hak ve özgürlüklerin güvencelerinden biridir, din ve vicdan özgürlüklerinin bir güvencesidir. Belki de temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejiminde en önemli hususlardan biri, temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlandırılabilir. Ne üniversitelerde, ne duruşma salonunda, ne kamu kurumlarında başörtülü bulunamayacağına dair herhangi bir kanun yoktur. Dolayısıyla burada bir ihlal vardır.' Bu kararla birlikte Anayasa Mahkemesi hem laikliğe ilişkin bakış açısını bireysel başvuru zemininde radikal bir şekilde değiştirmiş oluyor hem de bireysel başvuruda başörtüsüyle ilgili çok önemli dönüm noktası sayılabilecek bir karar verdi. Bu kararı daha sonraki süreçte başka kararlar takip etti. Mesela bir üniversitede öğrencinin başörtüsünden dolayı atılmasıyla ilgili yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi aynı tespitleri yaparak ihlal sonucuna ulaştı."
"AYM sadece başörtüsü konusunda değil özellikle son 10 yılda benimsediği bu hak eksenli yaklaşımla, yaşama hakkından ifade özgürlüğüne kadar önemli kararlar verdi"
"Anayasa Mahkemesi, sadece başörtüsü konusunda değil özellikle son 10 yılda benimsediği bu hak eksenli yaklaşımla, yaşama hakkından ifade özgürlüğüne kadar, adil yargılanma hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar, özel hayata saygı hakkından mülkiyet hakkına kadar bütün anayasal hak ve özgürlüklerle ilgili, bütün bu hak ve özgürlükleri güvenceye alan çok önemli kararlar verdi ve vermeye devam etmektedir. Buradan baktığımızda Anayasa Mahkemesi, anayasanın üstünlüğü ilkesini hayata geçiren, varlık nedeni olan temel hak ve özgürlükleri koruyan bir mahkeme olarak yoluna devam etmektedir"
Panelde, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan ile Anayasa Mahkemesi üyeleri Yıldız Seferinoğlu ve Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez konuşma yaptı.