Tarih: 19.12.2021 18:43

Ayhan Bilgen neyi öner(m)iyor?!

Facebook Twitter Linked-in

evrensel.net yazarı Vedat İlbeyoğlu’nun konuya dair analizi…

HDP’den milletvekilliği, parti sözcülüğü, MYK üyeliği yapmıştı Ayhan Bilgen. En son Kars’ta belediye başkanıyken tutuklanmış, yerine kayyım atanmıştı. Epey zamandır partisine yönelik eleştirel açıklamalarıyla gündeme geliyordu. Nihayet cezaevinden çıktıktan sonra noktayı koydu ve HDP’den istifa etti. Şimdi istifasıyla konuşulan Bilgen, yeni bir hareket/parti çalışması içinde olduğunu söylüyor.

Yaptığı açıklamalardan nasıl bir arayış içerisinde olduğunu anlamaya çalışıyoruz Ayhan Bilgen’in. Öncelikle, sosyal medyada tezahür eden ve çoğu rasyonaliteden ve asgari nezaketten uzak sığ tepkilerin, rencide edici nitelemelerin, “hapiste hidayete erdi” vb. saçmalamaların kabul edilemez olduğunu söyleyelim. Az çok bildiğimiz Bilgen’in saygınlığını tartışmak eleştirinin ötesine geçmek oluyor. Bunları geçelim.

Yine ayrıca, tartıştığı başlıkların bazıları esas itibariyle HDP’yi ve Sayın Bilgen’i ilgilendirecek ölçüde spesifik. Anlıyoruz ki epey öncesine dayanan fikir ayrılıkları ve tartışmalar. Dışardan o topa girmek de üzerimize vazife değil. Ama çizdiği eleştirel çerçeveden bazı boyutlar var ki sadece ‘Türkiyelileşemedi’ dediği HDP’yi değil, bütün bir muhalif siyaseti ilgilendiriyor. Bunu konuşmak gerekiyor işte.

İKTİDAR VE MUHALEFET AYNI MESAFEDE

Yeni bir siyaset tarzı iddiasında bulunuyor Bilgen. Artık kanıksanmış ve ‘vasat’ halne gelmiş populizme, lider kültüne, vs. itiraz ediyor. Katılıyoruz elbette. Kutuplaştırıcı siyaset tarzını reddediyor ayrıca. Güzel de söylediklerinin toplamından, onun önerdiği çizginin, siyaset yapma biçimi ya da tarzının muhalefet/iktidar bölünmüşlüğünün hangi tarafında tarif edildiğini anlayamıyoruz mesela. Bu bölünmüşlüğün kendisine karşı bir yeri işaret ediyor. Nedenler ve sonuçlar babında iktidar ile (genel anlamda) muhalefeti aynı terazide tartıyor sanki. Kutuplaştırıcılığa karşı olmaktan hareketle, iktidara da muhalefete de aynı mesafedeymiş hissini uyandırıyor. Kutuplaşma ya da kutuplaştırıcı siyaset meselesi de dahil, birçok sorunda iktidar ve muhalefetin nerdeyse aynı oranda sorumluluğu olduğunu ima ediyor. Yaptığı eleştirilerde kendi yaklaşımını ‘tarafsız ve adil bir hakem’ gibi tarif ediyor.

İKTİDAR DEĞİŞMİYORSA SEN DEĞİŞ!

Yine anladığımız bir diğer şey, Bilgen’in önerdiği siyaset tarzında, iktidarla diyaloğa özellikle önem verildiğidir. Eksik olan, iktidar/muhalefet ilişkisi, diyaloğu ona göre. Siyaseti bu ilişkiyi sağlama aracı olarak görüyor olmalı. Mealen şöyle anlaşılıyor: İktidar değişmiyorsa muhalefet kendisini değiştirmelidir; iktidar değişime ancak böyle zorlanabilir!

En son Halk TV’de katıldığı programda bugünkü ekonomik krizde muhalefetin temel eksikliğini şöyle saptıyor mesela: ”Siyasette bir kurucu tarza ihtiyaç var. Örneğin bugünkü ekonomik kriz konusunda, ister muhalefette ister iktidarda olsun ateşi söndürmek, bu yangını durdurmak için daha diyaloğa açık bir hamle geliştirilmesini beklerdim.” diyor ve “İktidarın karar vericileri ile muhalefetin bu konudaki uzman isimlerinin aynı masaya oturtulması” gerektiğini söylüyor. Ekliyor sonra: “Ama iktidar bunu yapmıyorsa, sorunu görmek istemiyorsa muhalefet bu yaklaşımı boşa düşürecek bir jest yapsın...”

Bugünkü koşullarda Bilgen’in karşılık bulamayacağını kendisinin de bildiği bu “jestçi” siyaset tarzının nasıl bir ‘özgünlük’ barındırdığını anlamak zor doğrusu.    

Muhalefetin değişerek iktidarı değiştireceğini öngören aynı mantık, demokratik siyaset alanının giderek daralması konusunda da tekrarlanıyor. İktidar ve HDP/Kürt siyasetini aynı sorumluluk terazisinin kefelerine koyuyor Bilgen. Demek istiyor ki HDP’nin PKK’ye karşı açık ve net bir pozisyon takınmaması ile belediye başkanlarını, vekilleri, siyasetçileri içeri atan iktidarın politikası karşılıklı birbirini tetikliyor. Yine o ‘adil hakem’ yaklaşımı değil mi bu? Meşruiyeti sorgulamıyor, daha doğrusu vurguyu meşruiyete yapmıyor. Kürt siyaseti değişmedikçe devletin dili de tarzı da değişmiyor deniyor: Sen değiş ki devlet de değişsin!

Böyle mi kurulmalıdır bu denklem? Demokratikleşmeyse sorun, pergelin ucu devlete mi onun hedefindekine mi batırılmalıdır öncelikle?

JESTÇİ TARZLA İKTİDARI YUMUŞATMAK!

Söz konusu iktidarın yani tek adam rejiminin sıfır diyaloğ ya da sıfır müzakereciliğinin aslında bir tercih de değil mevcut koşullarda zorunluluk olduğunu, bu katı gerçekliği jestçi tarzla yumuşatılamayacağını söylemeye gerek var mı acaba? Aksini önermek, hadi komik demeyelim ama en azından naiflik olmuyor mu? Siyasetten ideolojik kültürel kodlarına kadar tepeden tırnağa otoriter ve faşizan bir hatta yol almaya çalışan bir iktidar ittifakından bahsediyoruz. Bilgen diyalog öneriyor, jest öneriyor. İktidarı kuşatan ve onu mecbur kılan nesnelliği gözardı ediyor.

7 Haziran sonrası süreci de böylesi bir yaklaşımla eleştiriyor olmalı. Ki bu sürecin demokrasi güçleri bakımından nasıl değerlendirildiği ayrı bir tartışma konusu. Sürecin sunduğu olanakların iyi okunup değerlendirilmediğini biz de düşünüyoruz. Bu eleştirimiz, tek başına iktidarını kaybetmiş AKP’yle ittifak ya da işbirliğinin gerekliliği imasını yapan Bilgen’in yaklaşımını doğrulamıyor ama. Yani o dönem AKP’nin girdiği MHP’li mecra, öyle HDP’nin yumuşak ve diyaloğcu siyasetiyle de değiştirilemezdi. Aksini ise sadece Bilgen değil, başkalarından da duyduk. Saray rejiminin bugünkü otoriterliğini ‘Seni Başkan yaptırtmayacağız’ çıkışıyla simgelenmiş ‘uzlaşmaz ve katı’ HDP çizgisine bağlayan Nagehan Alçı vb. iktidar yazarları mesela... Bilgen’in diyaloğu ve jesti öne çıkaran ‘tarzından’ da benzer bir  tını duyduğumuzu kaydedelim.  

ÖNERİLMEYEN ŞEY; MÜCADELE

Uzatmayalım; sonuçta Bilgen’in önerdiği ‘tarz’, iktidarla uzlaşma dahil birçok şeyi ima edip içeriyor ama tek şeyi önermiyor: Mücadele! Tesadüf olmasa gerek, bütün açıklamalarında bir kez bile ‘mücadele’ sözcüğü geçmiyor. Mücadeleyi modası geçmiş, sıklıkla tekrarladığı “yeni kuşakların” yüz vermeyeceği bir siyaset kavramı olarak mı görüyor acaba? Abartıyor muyuz? İktidar ve muhalefet arasındaki siyasal mücadele alanında iki tarafa da eşit mesafede bir adil yol gösterici pozisyonu tarif eden Bilgen’in önerdiği tarz ı siyasetle örtüşüyor aslında bu mücadeleden imtina etmiş muhalefet tarzı.

“Kimlik mücadelesi söyleminin yeni kuşaklarda heyecan uyandırmayacağını, benimsenmeyeceğini düşünüyorum.” diyor ama yerine örneğin sınıf mücadelesini de önermiyor. “Ortak payda siyasetine ihtiyaç var” diyor sadece. Anladığımız o ki ortaklıktaki sınırlar da iktidara kadar uzanabilecek kadar esnek.

İstifasına yönelik HDP’den gelen, “Temenni ederiz ki fikirleri iktidara payanda olmasın” açıklamasının içerdiği kaygının çok da abartılı olmadığını belirtelim. Aynı şeyi temenni ediyoruz. Bu temenninin Bilgen tarafından, “İktidarla muhalefet arasındaki keskin iletişim kopuşunun” göstergesi olarak eleştirilmesi de kaygımızı destekler nitelikte. Tartışma derinleştirilebilir ama biz Bilgen’in şikayetçi olduğu bu “keskin kopuş”un daha da keskinleşmesinden yana olduğumuzu söyleyerek bitirelim.

Vedat İlbeyoğlu, Gazeeci

Kaynak: evrensel.net




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —