Aydınlığa ve Merhamete Yöneliş

Ali Haydar HAKSAL

Aydınlığa ve Merhamete Yöneliş

Söz insanın ikrarı ve eylemi. Ağızdan çıkan ses toplamı. Anlatma ve anlaşılma aracı. Söz sahibinin bilinç dünyası veya sıradanlığı sözcüklere anlamlar yükler ya da öylesine bir savuruş olur. Asıl ve öz olan hakikat üzere olanı. Her hâl ve durumda kendisini bağlayacak bir sorumluluk dili oluşu. Anlam yüklü sözlerin, sözcüklerin bileşimi ve toplamı güzelliklerle olunca insana zevk verir. Huzur duyulur. Anlam ile incelikler sözün söyleyişinden anlaşılır.

Her insan bir âlem, kâinatın özü veya bileşimi. Güzellikler dünyası incedir, naiftir, insan ruhuna ve kalbine dokunur. Karşılığını oralarda bulur.

Derdi olanın merhameti olur, derdi olanın davası olur. Derdi olanın sorumlulukları var. Dert sahibinin bin bir yükü ve ağırlığı olur ondan asla kaçamaz. O, onun gerçeğidir. Merhameti olan dünyaya bambaşka bir gözle bakar. Onun gözlerinde sevgi ve içtenliğin yansımaları bulunur. Merhamet insanî olanı. İnsandan kaçmayanı, insanla birlikte ve dert ortaklığı. Sorumluluk ve bilinç ile ne yapacağını bilir. Hesabi değil. Bir çıkar peşinde olmaz. Hırs ve tamah onun uzağındadır.

 

 

 

Dert ile aşk hali onun hüzünlü yüzüdür. Hüzün, ah hüzün, Sevgili´nin yüz sıması, acı ve merhamet ışığı. Kalplerin ve gönüllerin hakiki yansıtıcısı. Oradan insana erilir, insana varılır. Orada aşk hâli belirir. Acı ve merhamet ancak orada anlaşılır.

Sözcükler insanın yüz kamçısı değil. göze gönle dokunan gülümseyiş, gül bakışlı, gül yüzlü dokunuş. İnsanın kendinden geçtiği vecd hali. Sevginin sevgiyle buluşması. Ellerin birbirini tutabileceği, dayanabileceği güzellikler bütünlüğü.

Gönülden doğan sesler insana yol ve ışık olur. Kalbi ve ruhu yormaz. Enginliklere doğru açılmasını sağlar. Denizlerin sularındaki derinliklerdeki ruh okşayışı görünen yüzüdür. Onun bin bir nimet ve bereketi olur. Güzel insanların anlayacağı dilin yansıması.

Şiir dili gönül dilidir. Aşk ve vecd halinin özüdür.

Bakışı güzel olanın ruhu güzeldir, kalbi güzeldir. Onda merhamet ve sevgi olur. Sözcükleri kudurmaz, insanı dövmez, insana hakaret etmez. Doğrudan ya da dolaylı güzellikler sunar. Dert ve sevda sahipleri acı yüklü olduklarından ne yapacaklarını bilirler. Nasıl konuşacaklarının, yürüyeceklerinin, davranacaklarının bilincindedirler.

Sözcükleri topuz, kopuz, değnek, sopa olanlar acımasızdırlar. Merhametten yoksundurlar. Sözcükleri onların azılı dilleridir ve hatta zulümlerinin silâhıdır. Bunu mu söyleyecektik, asıl sözümüz bu muydu? Hakikatin güzellikleri dururken ne diye bu yola saptık? İyilik ve güzellikleri ille de zıtlarla mı izah edeceğiz? Karanlık dünyanın bu yüzünden uzak durmak gerekmez mi? Bu da bize bir ders olsun.

Aydınlık yüzlü çocukların güzel geleceğine bakmalı ve yönelmeliyiz. Karmaşık ve bunalımlı olanı değil aydınlık ve huzurlu olanı bulmada yarar var. Sözün de bir tartısı var. Ağırlığı ve gücü. Söz var öylesine kulak verilir, söz var dinlenince insanda yer edinir, iz bırakır. Gelecek oluşturur. Hatırlı ve nazlıdır.

Sözcüklerin anlamını ve amacını kavramayanlar yüzeye bakarlar. Takıntılı olurlar. Zamanın dilinden ve bakışından uzaktadırlar. Geçmişin ağır ve anlaşılmazlıklarına kendilerini adarlar. Bir adım beriye gelmezler bir adım ileriye atılmaz. Bulundukları koca izinde kendilerini avuturlar, avunurlar. Küçücük bir dünya içinde olmayı yeğlerler.

Sözler ve bakışlar günün havasını solur, günü belirler. İnsanın kim ve ne olduğunu tanımlar. Kimin nerede ne yaptığını gösterir. Aşk ve vecd dilinden olan yoksunluklar insanı kuraklaştırır.

Kur´an kâinatın özüdür, bütünü ve toplamıdır. Onda bir fazlalık yoktur. İnsanın hem geçmişi hem geleceğidir. Ondan beslenenler merhamet, sevgi ve hüzün diline sahip olurlar. Onun aşk dili başkadır. Her hâli insanı kendine getirir, kendini buldurur. Söz de hakikat de odur, ondan doğanıdır.