12. 09. 2018 Çarşamba
Avusturya´da çok sayıda yazar, aktivist ve sivil toplum örgütü temsilcisi, Eğitim Bakanı Heinz Fassmann´ın ortaokul öğrencileri ve öğretmenlerini kapsayan başörtüsü yasağının tartışılması gerektiği yönündeki ifadelerine tepki gösterdi.
Ülkede Müslümanlar başta olmak üzere göçmen ve mültecilerin özgürlüklerini sınırlayıcı uygulamaları hayata geçiren aşırı sağcı hükümet, ilk ve anaokullarında yürürlüğe sokmak istediği başörtüsü yasağını, ortaokul öğrencileri ve öğretmelerini de içine alacak şekilde genişletmeyi planlıyor.
İslam´ın resmi din kabul edildiği ülkede, farklı dini grupların sembol ve kıyafetlerine yönelik herhangi bir tartışma ve düzenleme yapılmazken yalnız Müslüman azınlığın hedef alınması, bu topluluğa yönelik ayrımcılığın yanı sıra inanç özgürlüğü ve insan hakları ihlali olarak yorumlanıyor.
Avusturya´da uzun yıllardır yaşayan Müslümanlara yönelik ırkçı ve ayrımcı tutuma tepki gösteren yazar ve gazeteci Wilhelm Lagthaler, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, son 10 yıldır sistematik bir şekilde hayata geçirilen politikalar sonucunda ülkenin bu noktaya geldiğinin altını çizdi.
Özellikle ülkede yaşanan tüm sorunların yegane sorumlusu olarak gösterilen göçmen, mülteci ve Müslümanlar üzerinden toplumun gerçek sorunlarının ötelendiğine işaret eden Lagthaler, bu nedenle yapay gündemler oluşturulmaya çalışıldığını anlattı.
Lagthaler, yaşamın hangi alanında olursa olsun başörtüsünün yasaklanmasına karşı olduğunu ifade ederek, "Kılık kıyafet temel insani bir haktır. Kim nasıl istiyorsa, o şekilde giyinmesi evrensel bir haktır. Başörtüsünün takılması ya da çıkartılmasına yönelik bir baskı, nerede yapılıyorsa ben ona karşıyım." görüşünü paylaştı.
Bir devletin vatandaşlarına nasıl giyinmesi gerektiği hususunda yasalar, düzenlemeler yapmasının kabul edilmez olduğunu vurgulayan Lagthaler, Bakan Fassmann´ın öğretmenlere yönelik kamusal alanda çalışan kişilerin dini ve ideolojik sembolleri kullanmamaları gerektiği yönündeki ifadelerini de eleştirdi.
Lagthaler, "Öğretmenler, devleti temsil eden memurlardır. Müslüman kimliğiyle çalışan öğretmenler bu ülkenin bir parçası olan İslam dinine mensuplar. Doğal olarak devletin herhangi bir kademesinde kendi kimlikleriyle çalışmaları gayet normal. Örneğin Hindistan´da Sihizm dinine mensup kişiler türbanlarıyla polislik görevini yürütüyorlar, bunda ne gibi bir sorun olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
İkinci Dünya Savaşından önce Yahudilerin hedef alındığı gibi bugünde Müslümanların hedef tahtasına konulduğunu belirten Lagthaler, Müslümanlara yönelik bu tutumunun temel hakları ihlal eden, uyum ve barış içinde birlikte yaşamı temellerinden sarsan bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Avusturyalı aktivist Markuz Schulz da Eğitim Bakanı Fassmann´ın açıklamalarının şaşırtıcı olmadığını ifade ederek, bakanın hem Avusturya hem de Avrupa´daki yönetimlerin uzun zamandır azınlıklara karşı yürüttüğü olumsuz politikaları sürdürdüğünü, özellikle önceki hükümetin çıkarttığı İslam yasasıyla ayrımcılığa maruz kalan Müslümanların mevcut merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPÖ) hükümetiyle daha zorlu bir sınavdan geçtiğini anlattı.
Schulz, "Aşırı sağcı hükümet, başörtüsü yasağı, İslam, imamlar, ´siyasal İslam´ gibi konularla toplumun asıl sorunlarını örtbas etmeye çalışıyor." dedi.
Ortaokul öğrencilerinin ve iyi eğitimli öğretmenlerin başörtüsü kullanmalarının yasaklanmasının temel haklara aykırı olduğuna vurgu yapan Schulz, "Öğrenci ve öğretmenleri başörtüsü bahanesiyle eğitim ve öğretimden dışlayarak, sosyal hayattan koparmaya çalışıyorlar. Bunun uyumla hiçbir alakası yok, bu bizatihi ayrımcılıktır." şeklinde konuştu.
Aktivist Michael Pröbsting ise okullarda başörtüsü yasağının kabul edilmez olduğunu dile getirerek, aşırı sağcı hükümetin ülkenin önemli azınlıklarından olan Müslümanlara yönelik ırkçı ve İslamofobik bir tutum sergilediğini söyledi.
Pröbsting, "Başörtüsü yasağı, din, düşünce özgürlüğü ve insan hakları ihlalidir. Ben Müslüman değilim ancak burada konu kimin hangi dini görüşü paylaştığıyla alakalı değildir. Burada söz konusu olan insanların inançları doğrultusunda yaşayabilme özgürlüğüdür ve başörtüsünün yasaklanması, bu hakkı ayaklar altına almak anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.
Avusturya´da yaşayan Müslümanların yaşamlarının gün geçtikçe zorlaşacağından kaygı duyduğunu dile getiren Pröbsting, aşırı sağcı hükümetin Müslümanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığı değerlendirmesinde bulundu.