Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Avukatlık cübbesini ilk kez 50 yaşında giyebildi

Başörtüsü yasağı nedeniyle avukatlık mesleğini yapamayan gazeteci Sibel Eraslan, 103 sanığın yargılandığı 28 Şubat davasına müşteki avukatı olarak katılarak ilk kez cübbesini giydi.

Avukatlık cübbesini ilk kez 50 yaşında giyebildi

Başörtüsü yasağı nedeniyle avukatlık yapamayan gazeteci Sibel Eraslan, 28 Şubat dönemine ilişkin, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir´in de bulunduğu 103 sanığın yargılandığı davaya müşteki avukatı olarak katılarak ilk kez cübbe giydi.

Eraslan, AA muhabirine, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya verilen arada, 28 Şubat döneminde yaşadıklarına ve yargı sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra avukatlık stajını tamamlayıp İstanbul Barosuna kayıt için başvuruda bulunduğunda başörtüsü nedeniyle kabul edilmediğini anlatan Eraslan, bu sürecin kadın avukatlara başörtüyle avukatlık yapabilme hakkının tanındığı 2014´e kadar devam ettiğini belirtti.

"Bu yasak hukuk dışı bir şekilde uygulandı"

Eraslan, "Aslında avukatlar devlet memuru değildir. Böyle olmasına rağmen bu yasak, bir meslek grubuna hukuk dışı bir şekilde uygulandı. Barolar Birliği, barolar tarafından cezalandırıldık, disiplin cezaları aldık." dedi.

İstanbul Barosuna 2017 yılında 50 yaşında kaydolduğunu ve avukatlık belgesini aldığını ifade eden Eraslan, şunları söyledi:

"Bana bir telefon mesajı geldi. ´İstanbul Barosuna kayıtlı avukatlarımızdan oldunuz´ diye. Bu çok uzun süreli bir mücadeleydi. Ben İstanbul Üniversitesine Türkiye derecesiyle girmiştim. Son sınıfta başımı örttüm. Başımı örttükten sonra hayatım çok değişti. Belki akademisyen olarak devam edebilirdim. Çünkü okumayı, yazmayı seven bir insanım. Bugün bir gazetede köşe yazarıyım. 1999´dan beri köşe yazıyorum. Kadınların eğitim ve istihdam haklarına yönelik yerli ve uluslararası sivil inisiyatiflerde çalıştım. Zaman zaman televizyon programlarım oluyor. Kitaplarım var. Bu süreç içinde insanlar kendilerine farklı yollar buldular."

"Aynı suçları gerçekleştireceklerini gördüm"

28 Şubat davası sanıklarına ilişkin gözlemlerini aktaran Eraslan, "Bugün darbeyi yapanları dinlerken hiç vicdan azabı çekmediklerini, kendilerine dair, yaptıklarına dair bir üzüntü duymadıklarını ve ellerine bir imkan geçse bunu yeniden yapacaklarını, hiç irkilmeden, vicdanları ürpermeden aynı suçları gerçekleştireceklerini gördüm. Bu çok üzücü bir durum." diye konuştu.

Eraslan, başörtülü arkadaşlarıyla tarihi bir yargılamaya tanıklık için 28 Şubat davasına girdiğini aktararak, şöyle devam etti:

"50 yaşındayım ve bu benim katıldığım ilk dava, cübbemi ilk kez giyiyorum. Böyle önemli bir davaya, hayatımızı karartan, nesilleri yok eden bir darbenin yargılandığı duruşmaya girmiş olmak benim için tarihi bir öneme sahip. Biz tarihe şahitlik etmek üzere geldik. Bu çileyi çekmiş insanlarla sarmaş dolaş olduk, hepsiyle sarıldık. Çoğunun gençliğini hatırlıyorum. Hayat ne kadar çabuk geçiyor. Hayata anlam veren şey insanlık onuru. Siz insan onuruyla oynarsanız hayatın kendisiyle oynamış oluyorsunuz. Duruşmada herkes ağlıyordu. Kimi milletvekili olmuş, alanında başarılı insanlar, hepsi ağlıyordu."

"Bu mahkeme bir dirayet, bir duruştur"

Davada dönemin önemli isimlerinin yargılandığını hatırlatan Eraslan, şunları kaydetti:

"Kendilerine çok güveniyorlar. Fakat tüm salon onların kendilerine zulmettiğini düşünüyor. Onlar bunun farkında değiller. Çetin Doğan, yerine otururken ´Burada sahtekarlar dolu´ dedi. Tam bizim önümüzden geçerken. Bu mahkeme aslında halka topyekun savaş açılamayacağını gösteriyor. Bu mahkeme bir dirayet, bir duruştur. Toplumun adalete olan inancı mahkemeler sayesinde kanıtlanır, ispatlanır. Bu çok önemli bir teminat. Bugün bu adalet arayışıyla salonu hıncahınç doldurmuş, kalbi adalet için atan, heyecanlı insanları gördüm ama mahkemenin işleyişinde o heyecanı göremedim.

Büyük bir tedirginlik var. İnsanlarımız Ergenekon ve Balyoz davaları gibi sonuçsuz kalacağından, darbecilerin suçsuz kalacağından korkuyor. Bu, FETÖ´nün topluma yaptığı bir darbe, devlete güvensizlik, adalete güvensizlik. Bunu oluşturdular. Suçsuz bir sürü insan paralel yapının pençesinde haksızlığa uğradığı için bu davalar, toptan davalar çöktü ve Ergenekon ve Balyoz darbeleri sonuçsuz kaldı. Yaptıkları cezalandırılmadı. Suçsuz insanlar cezaevine atıldılar. 28 Şubat davası da böyle olmasın şeklinde ciddi bir tedirginlik var. Salonda herkes birbirinin gözünde adaleti arıyor ama büyük bir tedirginlik de var."



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER