‘Avrupalı oyun nihayet sona erdi, başka bir şey bulmak zorundayız’ demişti Frantz Fanon. ‘Başka bir şey’ bulduklarından emin pek çok iddia gerçekliğin sarsıcı koşullarında anlam ve özgüven yitimine uğradı malesef. ‘Başka bir şey’ iddiasının gereksiz, anlamsız ve önemsiz olması ile ilintili bir durum değil bu. Veya mevcudun ‘başka bir şey’ arayışını bir tür ergen macerasına çevirmiş olması ile de ilintili değil. Tersine mevcut gerçeklik, küresel ölçekte işleyen hegamonik düzen, tüm ideolojik-politik dayanaklarıyla yerkürenin pek çok yerinde değişik kimlik ve aidiyetten gelen insanlar için başlı başına ‘başka bir şey’ bulmanın en makul ve meşru gerekçesi. Lakin mevcudun ‘başka bir şey’ için arayışı zorunlu kılması ile ‘başka bir şey’in bulanacak olması arasında bir zorunluluk ilişkisi yok. Koşullar mevcut olanın dışında ‘başka bir şey’ bulmamızı icbar ediyor ancak biz o ‘başka bir şey’i bulabilecek miyiz, bulabilecek donanımda mıyız? O ‘başka bir şey’ mevcut olanın dışına çıkıldığında dört başı mamur bulunabilecek bir şey midir? Bir yerlerde uygulanmaya hazır şekilde bizim onu bulmamızı mı bekliyor?
Çoğunlukla kendimize, kimlik ve aidiyetimize atfettiğimiz bir takım ilkesel ve ahlaki duyarlılıkların ‘başka bir şey’i doğrudan temin etmeye yeterli olduğuna inanırız. Elimizde bizi ve bizim dışımızdakileri ikna eden bir takım veriler üzerinden söylemiyoruz bunu. Biz elimizde delillerimiz olduğu için iddia etmiyoruz, inandığımız için iddia ediyoruz. Dolayısıyla kendi gelişimizin ‘başka bir şey’ için hem gerekli hem de yeterli olduğu iddiasındayız. Böyle bir iddia kendinden olanları, kendisi gibi olanları ikna etmede bir noktaya kadar işe yarayabilir. Kendinden olmayanlar nezdinde de ancak ‘oynanan oyuna’ ilişkin eleştiri ve itirazları makul bir düzeyde ise, ikna edici bir formülasyonla ve dile getirenlerin performansıyla desteklenmişse ikna edici olabilir. Bunun yanında ötekini ikna edebilmeyi mümkün kılan, kolaylaştıran belirli şartlar dah var: ‘Oynanan oyun’da sürekli dışlanmış, ‘oynanan oyunun’ işleyişinde rol almamış ve yarattığı tahribattan etkilenmiş olmak. Bu şu demektir: Mevcut düzene ilişkin birikmiş eleştiri ve itirazları derli toplu dile getiriyorsanız daha doğrusu bunu eleştiri ve itirazların sözcülüğünü başarabilmişseniz ve tarihsel-toplumsal konumunuz hem bu sözcülüğe müsait hem de yaptığınız eleştiri ve itirazların üretim ve aktarım süreçlerinde rolünüz yoksa ve daha da önemlisi bu üretim ve aktarım sistematiğinin en büyük hedefi ve mağduru sizseniz konumunuzdan kaynaklanan bir ‘konjonktürel durum’ nedeniyle ‘başka bir şey’ için umuda dönüşebilirsiniz.
Ancak ‘başka bir şey’ için bunların gerekli ancak çok yetersiz olduğunu yaşadıklarımızdan görebiliyoruz. Olan ‘bir şey’i beğenmemek, eleştirmek başka bir şey, ‘başka bir şey’i bulmak ve hayata geçirmek ise bambaşka bir şey. Fanon ‘Avrupalı oyun nihayet sona erdi’ dediğinde sanırım bu oyuna ilişkin eleştiri ve itirazların, sistemin kodlarındaki yanlışlıkların, işleyişindeki tutarsızlıkların, savunanların çıkarcılığının ve ikiyüzlülüğünün, yarattığı hadsiz-hesapsız tahribatın, neden olduğu patolojilerin, anlam krizlerinin, ilke ve değer aşınmalarının vs. büyüklüğünü gerekçe gösteriyordu. Koşullar ‘başka bir şey’ için pekala uygun görülebilir bu açıdan bakıldığında. Ancak sanırım bu aynı zamanda koşulların ne kadar da zor olduğunun göstergesi sayılmalıdır. Zira bu ölçekte işleyen bir ‘oyunun’ sadece müntesiplerini değil aynı zamanda içine aldığı tüm kesimleri ciddi bir tedrisattan geçirdiği gerçeğidir. Yaşayarak öğrenme, yaşadıklarımızdan ders çıkaran rafine bir öğrenme olmaktan ziyade çoğunlukla söylenen ne olursa olsun gördüklerinin aynısını/özünü aktartan, yaptırtan bir yaptırımcı öğrenme oluyor. Ekonomiden mimariye, hukuktan eğitime, tüketim alışkanlarından boş zaman etkinliklerine uzanan devasa bir alanda ‘başka bir şey’ söyleme iddiasında olanların nasıl örtük bile olmayan ‘Avrupalı bir oyun’ sergilediği gerçeğine bakılırsa bunun ne demek olduğu görülecektir. Mesele ne Fanon’un belirttiği ‘Avrupalı oyun nihayet bitti’ şeklindeki bir basitlikte ne de bu ‘başka bir şey’ üretmenin yığılmış eleştiri ve itirazları sıralayarak gerçekleşeceğini düşünen naiflikte. Ne ‘Avrupalı oyun’ bu kadar kolay bitiyor ne de ‘başka bir şey’ bu kadar kolay bulunup hayata geçirilebiliyor.
Kaynak. Farklı Bakış