Tanzimat ile birlikte başlayan değişimden payını alan edebiyat dünyası; yeni akımlar, oluşumlar ile kendine bir yol çizmeye başlar. “Yeni” denen o albenili dünyada denenen türler, ortaya konan eserler de yeni olmanın bütün özelliklerini barındırır niteliktedir. Dergiler de edebiyat dünyamıza tanzimatla birlikte girer ve şairlerin, yazarların oluşturduğu edebi akımların bir nevi ev sahipliğini yapar.
Dergi, dermekten gelir. Derleyip toparlamaktır derginin bir işlevi de. Sadece yazıları, şiirleri değil aynı zamanda dergi ekibini de derleyip toparlar. Bir dergi etrafında toparlanmak demek disiplin olmak, kendini hizaya çekmektir.
Dergi, edebiyatın atan kalbidir. Dergiler edebiyatı canlı tutan en önemli etkenlerin başında gelir. Bizler edebiyat dünyasında olan bitenden dergilerin sayesinde haberdar oluruz. Güncel olandan geçmişe, oradan geleceğe gidip gelirken zihin de estetik bir jimnastik yapmış olur.
Dergilerin toplayıcılık özelliği önemli. Özellikle Anadolu’da dergi çıkarıyorsanız bu daha da önemlidir. Dergi adına bir araya gelmek, dergi için toplanıyor olmak yaşadığı şehri daha da anlamlı kılar dergi ekibine. Gelen çalışmaları değerlendirmek, şiirler, öyküler üzerine konuşmak dergi çevresinde bulunanlar için bir nevi atölye çalışması gibidir.
Dergisiz edebiyat olmaz. Dergileri takip etmeden, dergilerde yazmadan bir şeyler yapabilmek de imkânsız görünüyor. Günümüz edebiyatının kalbi dergilerde atıyorsa bu kalbin sesini duymak için dergilerin dünyasına girmek gerekir.
Mehmet Âkif, Necip Fazıl, İsmet Özel, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu gibi isimler çıkardıkları dergiler ile edebiyat dünyasına seslenirken bir düşünce yapısının oluşmasına da zemin hazırlamışlardır. Onların dergi tezgâhı bir mektep gibi işleyerek genç neslin zihnini de bir gergef gibi işlemiştir.
Bu kadar derinlikli bir durum varken ortada dergiler beklenen ilgiyi görmüyor. Adına sosyal medya denen gizemli karanlık insanı öylesine bir cendereye alıyor ki insanlar dünyaya kalplerinin hizasından bakamıyorlar. Dergicinin halinden yine dergicinin anladığı bir çıkmazı yaşıyoruz. Sanki dergiler yalnızca edebiyat adamları için çıkıyor gibi bir kuru gürültüyle dergiler çok da açılım yapamıyor.
Örneğin edebiyat öğretmenleri bile edebiyat dergilerinden bîhaberler. Hem de ne okuyan ne de yazan edebiyat öğretmenleri bunlar. Zaten sadece edebiyat öğretmenleri ilgilense, okusa, okutsa idi edebiyat dergileri şu an hayatımızın tam orta yerinde yer alıyor olacaktı.
Edebiyat fakülteleri de aynı vahameti yaşıyor. Ülkemizdeki edebiyat fakültelerinin sayıları düşünülünce insan hayıflanmadan edemiyor. Her üniversiteye dergiler girse, derslerde dergiler işlense, her öğrencinin hiç olmazsa bir dergiye abone olması teşvik edilse Türkiye’de hiçbir dergi sıkıntı çekmez, yayınını sürdürür. Günümüz edebiyat dünyasının hareketliliğini derslerine yansıtmak isteyen her akademisyenin dergilerle sıkı bağ kurması gerekiyor. Elbette hocalar dergilerden uzak durunca öğrencilerden bir yakınlık beklemek de gerçekleşmeyecek bir hayal olarak yer tutuyor hayatımızda. Müfredatın karanlık sokaklarında Servet-i Fünûn, Büyükdoğu, Sebilürreşad, Hisar gibi dergilerin adlarını ezberleterek günü kurtaranlar ne yazık ki zihinsel olarak da geçmişin siyah beyaz günlerinde yaşamaya devam ediyorlar.
Sosyal medyanın, iletişim ağlarının her yeri kapladığı bir zamanda dergilerin çıkıyor olması da sözün gücünün tesirinden olsa gerek. Şiirlerin, sözlerin, vakitlerin bir su gibi harcandığı sosyal medyanın aksine çıkışını sürdüren dergilerimizin olması umut ışığının sönmediğini gösteriyor.
Zamanla çehresi ve içeriği değişen bir yaşamımız var. Dergiler de bundan payını aldı elbette. Günlük hayatta bile söylerken imtina ettiğimiz birçok sözü dergilerde görüyoruz. Dergi isimleri de akıntıya kaptırdı kendini. Ruha şifa olacak dergi isimleri varken, çağrışımları ile okuyucuyu bir huzur ülkesine davet dergiler arz-ı endam ederken şimdi bir bakıyoruz markette, büfede, bakkalda, manavda bile dergilerle karşılaşabiliyorum. İsmi, cismi, içeriği özellikle genç okurları davet eden dergiler bunlar. Mevzu nihayetinde okumak olunca yine biz yelkenleri indiriyoruz ama dergilerin engin dünyasında buluyoruz kendimizi. Bu kadar imkân karşısında bu dergilerin edebî kaygıyı ön plana almalarını dilemekten başka bir şey de gelmiyor elden.
Günümüzde her türlü olumsuzluğa rağmen dergilerin başında bulunan isimler dergi işinin ciddiyetle yürütüldüğünü gösteriyor bize. Yediiklim dergisinde Ali Haydar Haksal, Karabatak dergisinde Ali Ural, Dergâh dergisinde Mustafa Kutlu ve Ali Ayçil, Edebiyat Ortamı’nda Sadık Yalsızuçanlar, Hece dergisinde Rasim Özdenören, Aydos dergisinde Sıddık Ertaş, Kadir Ünal örnekleri gösteriyor ki usta isimler dergilerin ayakta kalması için yüreklerini ortaya koymaya devam ediyor.
Bu tezgâhta yetişen gençlerin kazandıkları sadece yazma yeteneği değil elbette. Çünkü mevzu bahis olan sadece sözcüklere hükmetmek değil. Atölyeden çıkan bir ürün nasıl ki en nadide bir eser olarak yer alıyor hayatımızda bir usta ile edebi çalışmalarını yürüten gençlerden de beklenen edepli bir üslupla sözcüklerin dünyalarına girmeleri. Yazma yeteneği geliştirilir bir şekilde. Önemli olan duruştur.
Dergilerin çevresinde toplanan ve kendini bulunduğu dar çerçeveye kaptıranlara dikkat etmek gerek. Dergide birkaç şiir yayınlayıp, editörüne bir şeyh sadakatiyle bağlanıp kendinden ve bulunduğu çevreden başkasını tanımayan bir topluluk oluşmaya başladı. Aklını kiraya vermiş böyle tipler ne yazık ki akıntıya karşı kürek çektiklerini bile fark edemiyorlar. Şeyhlerinden emir almadan tek satır yazamayan bu mankurtlaştırılmış tiplerden şair de olmaz talebe de.
Mektep dergi, gelenek, hür tefekkürün kalesi, edebiyatın dışa açılan kapısı ve daha birçok özgün söyleme ev sahipliği yapan dergilerin etrafında olmak bir kişiliğin oluşmasında da önemli bir görevi üstlenmekte. Dergi için bir araya gelenler kendi kişisel gelişimlerini de tamamlayarak hayata hazırlamaktalar. Bugün birçok derginin yönetiminde olan isimler bir zamanların dergilerinin etrafında yer alan genç isimlerdendi. Büyükdoğu’da, Diriliş’te, Mavera’da olduğu gibi.
Dergiler çıkmaya devam etmeli. Hem de her şart ve durumda. Dergilerin her yeni sayısı bulunulan çevrede gündem oluşturacak bir hâle geldiği zaman yakındığımız ilgisizlik de azalmaya başlayacaktır.
Önümüzde yolumuzu aydınlatan güzel örnekler var. Dergiler günümüzde mektep dergi hüviyetini kazanarak gençlerin yetişmesine önayak olmalı. Bunu başaran Karabatak, Aydos, Şiar gibi dergilerin sayısının artması edebiyatımızın geleceği için de önem arz ediyor. Bir dergi çevresinde yetişen gençlerin edebiyatımızın geleceği adına umut vaat eden işler yapmalarını düşünmek hiç de hayal değil.
Atölye dergiler hem gençler için hem edebiyat dünyamız için bir umut kaynağı olabilir. İşlevi sadece eser yayınlamak olmayan dergiler, gençlere yol ve yordam öğreterek bir derginin çok derin anlamlar ifade ettiğine bir kez daha şahit tutmuş olur edebiyat dünyasını.
Kaynak: Özgün İrade Dergisi 2019 Aralık Sayısı(/oirade.zguncom)