Yeni Şafak Gazetesi'nden gazeteci yazar İdris Saruhan'ın "konu ile ilgili" izlenimlerini içeren yazısı...
Keşmir nedeniyle Pakistan ve Hindistan büyük bir çatışmanın eşiğinde bulunuyor. Endişeli olmamız için önemli sebepler var.
Çünkü 1947’deki bölünmede 1 milyondan fazla insan hayatını kaybederken on milyon kişi yer değiştirmek zorunda kaldı. İki ülke ilerleyen yıllarda birçok kez savaştı ve sınır çatışmaları yaşadı.
Dünyanın dikkatleri bu krizdeyken Türkiye’den bir grup gazeteci olarak Hindistan Dışişleri Bakanlığı’nın davetiyle başkent Yeni Delhi, olağanüstü güzellikteki Tac Mahal’in şehri Agra ve ülkenin “silikon vadisi” olarak nitelendirilen Bengaluru’daydık.
İdris Saruhan’ın Hindistan izlenimleri
KÜRESEL GÜÇ İDDİASI
Hindistan Büyükelçiliği daveti Keşmir krizinden önce yapmıştı. Küresel bir aktör olmayı hedefleyen ve ABD, Rusya, Çin gibi BM Güvenlik Konseyi’nde “veto” kartına sahip olma arzusu taşıyan Hindistan değişimini, gelişimini ve iddiasını göstermek istiyor.
Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu Keşmir’de Pakistan’ın öfkesini çeken ve BM kararlarına aykırı olarak atılan son adımın bir amacı da benzer biçimde “yükselen Hindistan”ı dünyaya ilan etmek.
Tac Mahal
İLİŞKİLER DOKUNULMAZ
Baştan söylemek lazım. İki devletin 70 yıldır süregelen krizinde Türkiye hep Pakistan’ın yanında yer aldı.
Bir Dışişleri yetkilisinin deyimiyle Türkiye-Pakistan ilişkileri “dokunulmaz”dır.
Hükümetler, bürokratlar değişir ama bu “dokunulmazlık” durumu değişmez. Türkiye’nin KKTC ve Azerbaycan’dan sonra -ki bu ikisi Türk devleti- dünyada en yakın olduğu ülke Pakistan.
“Yükselen Hindistan” ise Asya, Ortadoğu ve Avrupa’da etkisi artan “Yükselen Türkiye” ile işbirliğini kaçınılmaz olarak görüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki yıl önceki ziyaretinden bu yana ticaret hacmi gittikçe artan bir trend yaşıyor.
Halihazırda iki ülke arasındaki ticaret yıllık 9 milyar dolara ulaştı. Şimdi Hindistan Başbakanı Modi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi bekleniyor.
Agra’daki ustalar mermeri Tac Mahal’de kullanılan yöntemle süslüyor.
TÜRKİYE’NİN ASYA AÇILIMI
Türkiye’nin de aslında Hindistan’a “Pakistan” dışında bir rezervi yok. Hatta Türkiye’nin Ağustos başında duyurduğu “Yeniden Asya” açılımının, nüfusu 1 milyar 370 milyona ulaşan ve 5-10 yıl içerisinde Çin’i geçip dünyanın en kalabalık ülkesi haline gelecek Hindistan’ı gözardı ederek olamayacağını görmek için uzman olmaya gerek yok.
Hindistan son yıllarda ortalama %7 büyüyen 3 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip. Hedefleri bunu 5 yılda 5 trilyon dolara kadar çıkarmak.
Delhi’de Nizameddin Evliya türbesinin avlusunda birçok kişi sufi müziği “kavvali” icra ediyor.
MÜSLÜMAN KİMLİĞE VURGU
Hindistan, Türkiye’nin “Pakistan rezervine” rağmen işbirliğinin yollarını arıyor. Peki bu nasıl olacak?
Öncelikle Hindistan-Pakistan geriliminin Hindu-Müslüman gerilimi olarak görülmesini istemiyorlar.
Bu nedenle Hindistan’ın Müslüman kimliğine sürekli vurgu yapılıyor. Ülkedeki Müslüman nüfusun oranı yüzde 14 ve bu yaklaşık 200 milyon demek. Yani Hindistan dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip ülkelerden biri aynı zamanda.
Hindistan’da ilk görüştüğümüz yetkili Ulusal Güvenlik Danışmanı ve eski İstihbarat Şefi Seyyid Asaf İbrahim bir Müslüman’dı.
İslami hareketler, Mevlana, sufilik temalı konuşmasında bir dönem Türkiye’de İslamcıların tartıştığı Medine Vesikası’na özel vurgusu dikkat çekiciydi. Hint toplumunun Medine Vesikası’nı temel aldığını söyledi.
“Bizim Müslümanlar arasındaki köklü sufi geleneği aşırılıkları önledi. Hindistan Müslümanlarının El Kaide ve DEAŞ’a katılmamasından gurur duyuyoruz” diye ekledi.
DEAŞ’TA İŞBİRLİĞİ YAPTIK
İbrahim’in verdiği bilgiye göre Hindistan, DEAŞ’a katılan 4 vatandaşı Türkiye üzerinden Musul’a gidince Ankara’dan yardım istemiş.
Özellikle THY’den tek yön/sadece gidiş bileti alanlar yakın takibe alınmış. Türkiye’nin bu şekilde 30 kadar vakayı Hindistan’a bildirdiğini anlattı.
“Sufi İslam’ı teşvik mi ediyorsunuz?” sorusuna İbrahim’in cevabı “Böyle bir politikamız yok. Sufilerin buna ihtiyacı yok” oldu.
Geçmişi 1200’lü yıllara dayanan Çiştiyye tarikatını ve Muinüddin Hasan el-Çişti’yi hatırlattı.
Biz de program kapsamında Çiştiyye tarikatının önde gelen şeyhlerinden Nizameddin Evliya’nın türbesini ziyaret ettik.
Delhi’deki türbe ve civarında büyük bir izdiham vardı. Bunaltıcı sıcakta kalabalığı yarıp türbe bölgesine girmek ve çıkmak için büyük çaba göstermek zorunda kaldık. Avluda Pakistan ve Hindistan’ın sufi müziği “kavvali” icra eden gruplar vardı. Ziyaretçiler, seyyar satıcılar ve dükkanlardan satın aldıkları gül yapraklarını kabirlerin üzerine serpiyorlardı.
Türbe hakkında bilgi veren yetkili İstanbul’a seyahat etmiş, heyecanla görüp gezdiği semtlerden bahsetti.
Nizameddin Evliya “iktidar ve güç sahiplerinden uzak durmaya özen gösteren biri” olarak biliniyor. Yazılı bir eseri yok ama kendisine ait olduğu belirtilen bir hutbenin zaman zaman Hindistan’daki camilerde okutulduğu belirtiliyor.
PEK DİPLOMATİK DAVRANMADI
Savunma Etütleri ve Analizleri Enstitüsü’nün direktörü Sujan R. Chinoy, Türkiye-Hindistan ilişkileri üzerine bir sunum yaptı.
Hindistan’ın Müslüman kimliğine vurgu bir sonraki durağımız olan Savunma Etütleri ve Analizleri Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunda da vardı.
Hükümete yakın enstitünün genel müdürü Sujar R. Chinoy, Hindistan’ın sadece Hindulardan oluşmadığını ülkede 200 milyon Müslüman yaşadığını belirtti.
Fakat Chinoy, eski istihbarat şefi İbrahim’den farklı olarak pek diplomatik davranmadı ve Türkiye-Pakistan’ın yakın dostluğunu kendince eleştirdi.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın etkili üç ülkesinden İran ve Suudi Arabistan ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu ama Türkiye’nin tavrını hep Pakistan’dan yana koyduğunu söyledi.
Chinoy’un bir diğer ifadesi de şu oldu: “Bağdat Paktı’nı vs. anlıyoruz ama Pakistan bizimle her savaştığında Çin bile tarafsız kalmaya gayret gösterirken Türkiye Pakistan’a askeri yardımda bulundu.”
SAVUNMA İHALELERİNE NEDEN GİRMİYORSUNUZ?
Sözünün hükümette de geçtiği anlaşılan düşünce kuruluşundaki uzmanların sözleri özetle şu şekildeydi:
“Her ülkenin sorunları olabilir ama biz Türkiye ile ilişkileri geliştirmekte kararlıyız.
Türkiye’nin yumuşak gücünün farkındayız.
Yeni Hindistan’ı tanıyın lütfen. THY’nin doğrudan uçuşları ilişkileri çok etkiledi.
Türkiye Asya’ya yönelince bizimle ticari ilişkileri artacaktır.”
Hintliler özellikle tekstil, inşaat ve savunma sanayiinde işbirliği istiyor.
Türkiye’nin savunma sanayiinde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğuna vurgu yapmaları kayda değerdi.
Hindistan’ın büyük bir savunma pazarı olduğunu ve ABD’nin de kendilerini NATO dışı ana müttefik olarak gördüğünü hatırlatıp, “Türkler neden bizim savunma ihalelerimize katılmıyor?” dediler.
Hindistan’ın önde gelen televizyonu WION
22 BİN KİŞİNİN ÇALIŞTIĞI KAMPÜS
Hintliler, ülkenin güneyindeki Bengaluru’da bulunan Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu (ISRO) ve dünyaca ünlü yazılım şirketleriyle gurur duyuyor.
Nüfusunun yüzde 20’si Müslüman olan Bengaluru ülkenin silikon vadisi olarak biliniyor. Yüzbinlerce uzman çalıştıran yazılım şirketlerine ev sahipliği yapıyor.
Biz de toplamda 220 binden fazla kişinin çalıştığı Infosys’in dev kampüsünde bir brifing aldık. Golf arabalarıyla gezdiğimiz kampüsteki çalışan sayısı 22 binin üzerindeydi.
UZAY ÇALIŞMASINDA SİZE YARDIMCI OLALIM
ISRO’daki yetkili ise yeni kurulan Türkiye Uzay Ajansı’na tecrübelerini paylaşmayı teklif ettiklerinden ve henüz Ankara’dan cevap alamadıklarından söz etti.
Başta da vurguladığımız gibi Hindistan’ın merkezi politikası “dünyanın büyük güçleri”nden biri olmak.
Ülkede hemen fark edilen bir dinamizm var.
Çin ve ABD’nin ekonomik savaşı Hindistan için bir fırsat olarak görülüyor.
1700’lü yıllara kadar dünya GSH’sinin yüzde 25’ine sahip bu bereketli topraklar Hint yönetimine cesaret veriyor.
Fakat altyapı eksikliği, toplumsal refah, kast sistemi vb. gibi önemli problemleri aşması gerek. Henüz 70 yıllık bir devlet. 1,3 milyarlık nüfusuna rağmen dünyadaki diplomatik misyonlarının sayısı 80 milyonluk Türkiye’den çok daha az.
TEK TARAFLI ADIMLAR ZARAR VERİYOR
Türkiye ile ilişkilere gelince…
En büyük handikap Hindistan’ın Keşmir’deki tek taraflı adımları.
Keşmir’deki insan hakları ihlalleri Türkiye-Hindistan ilişkileri önünde büyük bir engel olarak duruyor.
Hindistan’daki yetkililer Cammu Keşmir’e gitme ve durumu yerinde gözleme talebimize sıcak bakmadı. Aynı günlerde bölgeye gitmek isteyen Hindistanlı muhalif parti temsilcileri de havalimanından geri gönderildi.
Başbakan Modi’nin Keşmir konusunda halktan destek alsa da aydınların çoğunluğu tarafından eleştirildiği ifade ediliyor. Aydınlar, Hindular arasında yayılan radikalizmden, inek eti yiyen Müslümanlara saldırıların artmasından daha önemlisi saldırganların cezalandırılmamasından endişe ediyor.
Pakistan’ın Keşmir’deki haklarından vazgeçeceğini düşünmek de mantıklı değil. Yeri gelmişken söyleyelim Keşmir, Pakistan’daki “K” ve “İ” harflerini temsil ediyor. (Pakistan adı “Pak” ülke anlamına geliyor ama aynı zamanda Pencap, Afganya, Keşmir, Sindh, Belucistan’ın kısaltmasından oluşuyor.)
HİNDİSTAN’I NE KADAR TANIYORUZ
İlişkilerdeki bir diğer güçlük, Hindistan’ın tarihindeki Türk etkisine rağmen iki ülkenin birbirini yeterince bilmemesi, tanımaması…
Cemil Meriç’in yazdığı hala geçerli:
“Batı bizden öğrenmiş Hint masallarını. Hümayunname Avrupa’nın bütün dillerine çevrilmiş. Ama biz tanımamışız Hind’i. Kelile ve Dimne’nin, Heft Peyker’in, Tutiname’nin vatanını tanımamışız. Abdülhak Hamid Bombay’a giderken en çok hindistan cevizi ağaçlarını merak ediyordu. ‘Şair-i Azam’ın mektuplarından Hint şiirinden, Hint düşüncesinden tek pırıltı yok. Aydınlarımızın tecessüsü hiçbir zaman Himalaya zirvelerine yükselemedi.”
Siyaseti ve diplomasiyi bir kenara bırakırsak, Hindistan’daki Türkiye ilgisiyle, Türkiye’deki Hindistan ilgisi oldukça düşük.
Bu nedenle Delhi’de yüksek lisans yapan TÜGVA’lı (Türkiye Gençlik Vakfı) gençlerle karşılaşmak bizleri sevindirdi.
2017 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretiyle pozitif anlamda bir dönüm noktası yaşayan ikili ilişkilerin önünde şimdi bir Keşmir sınavı da var.