Sık sık asker zehirlenmeleri ile karşılaşıyoruz. Son olaylarda kırmızı ette at eti, eşek eti ve başka hilelere rastlanıyor. Hafta sonunda arkadaşımız Naime Sert bu sayfalarda ?At izi et izine karıştı? başlığıyla verileri yayınladı. TÜİK verilerine göre son 10 yılda at ve eşek sayısı yüzde 48 azalmış. 204 bin olan at sayısı 120 bine, 320 bin olan eşek sayısı 151 bine inmiş.
- Elbette köyden kente göçün hızlı bir şekilde sürdüğü bir dönemde kırsal taşımacılıkta kullanılan hayvan sayısının azalması normaldir. At sayısındaki azalma daha az çünkü şehirlerde yarışlara katılan atlarda bir azalma yok.
- Bu tespit doğru da sahipleri kırsaldan şehre göç eden hayvanlar ne oluyor? Ben sık sık Anadolu´yu gezerim. Kırsal kesimle de iç içeyim. Hiç at veya eşek ölüsüne rastlamadım. Sanki bir gizli el yaşlanmış atları gizli bir şekilde toplar. Ondan sonrası da merdiven altı et üretiminin işi olur.
- At eti bazı ülkelerde yeniyor. Ama eşek etini duymadım. Sağlık açısından da sakıncası, kesimin kaçak yapılmasında. Hastalıklı mı, değil mi herhangi bir kontrolü yok.
- Daha vahimi ithal etlerde görülebilir. Kaç yıllık et, hastalıklı mı değil mi, sığır eti olarak aldığımız acaba gerçekten sığır mı, yoksa başka bir hayvan mı, güvenemeyiz.
- Çünkü etteki hileler, kandırmacalar, zehirlenmeler, kışlalara kadar ulaşmışsa durum çok vahimdir. Vatanı savunacak, ülkeyi savaşarak koruyacak askere, verdiğimiz yemekle zehirleme gafletinde ve ihanetinde bulunuyoruz.
- Bu durum karşısında iki şey düşünebiliriz.
- Bir, askere bunu yapan sivile, bireylere ne yapmaz? İki, askerin yediği yemekten kendini koruyamaz duruma gelmesi ki, çok daha düşündürücüdür. Bu nasıl bir düzendir?
- Zehirlenmelerin askeri yemeklerin özelleştirilmesi sonrası meydana geldiğine dikkat çekilerek, ?Sorun özelleştirmede yorumları yapılıyor. Yani suçlu özelleştirme? ?Özelleştirme olmasaydı böyle zehirlenmeler meydana gelmeyecekti? deniyor. Tespit maalesef doğrudur, çünkü bu tür vakalara asker yemeğinin özel sektöre devrinden sonra rastlanıyor.
- Buradan geliyoruz işin özel sektör tarafına ve ticaret düzeninin nasıl işlediğine. Askerimizin dahi, kâr uğruna zehirlenmesine yol açabilecek bir ticari düzene sahipsek vay halimize.
- Yemek ve gıda işinin askeri tarafla sivil taraf arasındaki farkı, piyasa düzeninin işlemesindedir. Sivil tarafta toplu işyeri yemeklerinde de bazen zehirlenmeler oluyor. Ama parayı ödeyen hesabı soruyor. Lokantalar da bizzat müşteri denetiminde. Zehirlenme olan lokanta herhalde müşteri kaybeder ve işletmecisi değişir.
- Ama işin düzgün gitmesi sadece piyasa mekanizmasına bırakılamaz. Çünkü piyasa çoğu zaman doğru yapsa da, her zaman yapmaz. Devletin gözetiminin, denetiminin, yönlendirmesinin ve cezalandırmasının da olması gerekir. Serbest piyasa, başıboş piyasa değildir. Kurallara göre, şeffaflık ve rekabet içinde çalışır. Bizde sorun olan taraf, kurallarda, şeffaflıkta ve rekabet eksikliğindedir.
- Dün ekmek işindeki hatalı yapının alışveriş merkezlerinde tekrarlandığını işlemiştim. Ekmekteki bozuk düzenin sonunda da bozuk ekmek yiyoruz, pahalı ekmek yiyoruz. Ancak fırıncılar da memnun değil.
- Aynı şekilde sayısı aşırıya giden alışveriş merkezleri işinde de memnun olan taraf yok. Bu işe para koyanlar sermayelerini koruma ve kurtarma peşinde, kiralayanlar da kirasını karşılama ve işini devam ettirme derdinde. Sorun yanlış yapılanmada ve kapasite üstü AVM açılmasında. Tıpkı fırınlarda olduğu gibi. İşin kural koyucu, düzenleyici, denetleyici, politika oluşturucu bir kurumu yok, eksiklik burada.
- Toplu yemek ve gıda işinde de sorun ve çözüm aynı. Kurallar eksik, sistem şeffaf değil, suç işleyenin yanına kâr kalıyor veya cezalar yetersiz, denetim eksik veya siyasi saiklerle yapılamıyor. Treni, Türk Ticaret Kanunu´nun yarım asır sonra değiştirdikten sonra 2012 yılında kadük hale getirmekle kaçırdık. Ticarette devrim yapmaktan, küresel hale gelmekten, şefaflıktan ve sorumluluktan kaçtık. Bütün partilerin katılımıyla getirilen yeni ticaret düzenini uygulamaya sokmadan ortadan kaldırdık. Eski ticari düzenle de kışladaki askerimizi zehirlemeye kadar işi vardırdık.
- Sorumluluk kısmen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı´ndadır. Ama bu yetmez. Bakanlık yeniden yapılandırılmalı ve sadece Gıda Bakanlığı ile yetinilmelidir. Yetkileri ve donatımları da buna göre artırılmalıdır.
SONUÇ:
?Doğruyu konuşmak için iki kişi ister; doğruyu söyleyen, doğruyu dinleyen.?
Thoreau