Avusturya-Arap Toplumu Başkanı Fritz Edlinger, aşırı sağcı hükümetin İsrail ile kurduğu yakın ilişki ve antisemitizmle mücadele söylemine ilişkin, "Müslümanlara, Türklere, Afrikalılara kaşı ırkçı tutum sergileyen birilerinin antisemitik olmadıklarını iddia etmeleri hiçbir şekilde tutarlı değil. Doğal olarak bunlar aslında ırkçıdırlar. Siyonistler de ırkçıdır. Bu iki kesimi ortak noktada buluşturan Müslüman düşmanlığıdır." dedi.
Sebastian Kurz
Avusturya´da Başbakan Sebastian Kurz başta olmak üzere, sağ popülist ve aşırı sağcı çok sayıda siyasetçi, antisemitizmle mücadele söylemini yüksek sesle dile getirirken, ülkede son yıllarda ciddi oranda artış gösteren İslam düşmanlığının görmezden gelinmesi tepkilere neden oluyor.
Müslüman ve mülteci karşıtı, popülist söylemlerle iktidara gelen Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPÖ) koalisyon hükümetinin, İsrail ile kurduğu iyi ilişkiler doğrultusunda açtığı "Yahudi karşıtlığı ile mücadele bayrağı" temelde aşırı sağcı hükümetin ırkçı ve popülist politikalarını örtbas etmek için başvurduğu bir yöntem olarak değerlendiriliyor.
Avusturya ve İsrail arasındaki yakınlaşmanın her iki tarafa da fayda sağladığına dikkati çeken uzmanlar, aşırı sağcıların antisemitizmle mücadele maskesi altında İsrail tarafından tanınarak, uluslararası alanda kabul görmeyi hedefledikleri, özellikle Kurz ile iyi ilişkiler içinde olan İsrail´in ise Avusturya üzerinden dünyaya, "İsrail ve Siyonizm eleştirisi antisemitizmdir" mesajı verdiği belirtiliyor.
"FPÖ İsrail tarafından tanınmak istiyor"
Avusturya-Arap Toplumu Başkanı Fritz Edlinger, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aşırı sağcı FPÖ´nün 1950´li yıllarda eski Nazi görüşlü kişiler tarafından kurulduğunu, parti bünyesinde siyaset yapan birçok kişinin ırkçı ve antisemitik olduğunu anımsatarak, partinin İsrail´e yakınlaşarak uluslararası alanda kabul görmek istediğini söyledi.
Edlinger, koalisyon hükümetinin aşırı sağcı kanadının Başbakan Kurz´un popülaritesinden yararlanarak, İsrail´in FPÖ´ye uyguladığı ambargoyu kaldırmak ve Avusturya Yahudi Cemaati ile ilişkilerini düzeltme çabasıyla, "antisemitik olmadıkları, Yahudi dostu oldukları yalanına başvurduklarını, ancak halihazırda bu partiden çok sayıda kişinin Yahudi düşmanlığı nedeniyle siyasi arenadan çekilmek zorunda kaldığını" anlattı.
"Müslüman düşmanlığı ortak nokta"
Başta Avusturya olmak üzere Avrupa genelinde aşırı sağcı, sağ popülist siyasilerin son yıllarda yüksek sesle dillendirdikleri antisemitizmle mücadele sloganının samimiyetten uzak olduğuna dikkati çeken Edlinger, "Aşırı sağcıların antisemitizmle mücadele söylemi kesinlikle inandırıcı değil. Müslümanlara, Türklere, Afrikalılara kaşı ırkçı tutum sergileyen birilerinin antisemitik olmadıklarını iddia etmeleri hiçbir şekilde tutarlı değil. Doğal olarak bunlar aslında ırkçıdırlar, Siyonistler de ırkçıdır. Bu iki kesimi ortak noktada buluşturan Müslüman düşmanlığıdır." görüşünü paylaştı.
Edlinger, aşırı sağcıların antisemitizmle mücadele adı altında yürüttükleri çalışmaların gerçekte ırkçı politikalarını örtbas etmek için başvurdukları bir yöntem olduğunun altını çizdi.
İsrail´i eleştirmenin antisemitizm kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirten Edlinger, şunları dile getirdi:
"Siyonistlerin arzusu bu yönde ancak her ülke gibi İsrail de eğer yanlış yapıyorsa eleştirilmelidir. Kaldı ki İsrail insan haklarına aykırı, çok sayıda Birleşmiş Milletler (BM) kararını hiçe sayan eylemlerde bulunmuştur. Bundan dolayı eleştirilmelidir ve bu eleştiriler kesinlikle antisemitizmle ilişkilendirilemez. Dünya genelinde herkes tarafından kabul edilen kurallar vardır ve hiçbir ülke bu kuralların üzerinde değildir."
Edlinger, 2015´te yaşanan mülteci krizi sonrasında Avrupa´da yaygınlaştırılmak istenen "mültecilerin antisemitizmi Avrupa´ya getirdiği" iddialarına işaret ederek, antisemitizmin 18. yüzyılda Avrupa´da doğduğunu, dünyaya yayıldığını, konunun mültecilerle ilişkilendirilmesinin her şeyden önce tarihi gerçeklerle çeliştiğini ifade etti.
Georgetown Üniversitesinde kıdemli araştırmacı olarak çalışmalarını sürdüren Siyaset Bilimci Dr. Farid Hafez de aşırı sağcı hükümet ve özellikle FPÖ´nün İsrail´e yakınlaşma, daha iyi ilişki kurma çabasının ardında aşırı sağcıların ana akım siyasi parti olarak kabul görmek arzusu olduğunu dile getirdi.
Hafez, Avrupa´da aşırı sağcı bütün partilerin İsrail ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştığınına işaret ederek, "Aşırı sağcı partiler böylelikle ´kötü Naziler´ olarak değil de uluslararası alanda tanınmış partiler olarak kabul görmek istiyorlar." şeklinde konuştu.
"Kurz´dan İsrail´e özel ilgi"
Aşırı sağcı FPÖ´nün eski Genel Başkanı Jörg Haider´in İsrail´e girme yasağı olduğunu hatırlatan Hafez, son 10 yılda yalnız Avusturya´da değil Avrupa genelinde aşırı sağcıların İsrail´e karşı tutumunun değiştiğini, çok sayıda aşırı sağcı siyasetçinin bu ülkeye ziyarette bulunarak, İsrailli politikacılarla görüşmeler yaptığını anlattı.
Hafez, Avusturya-İsrail arasındaki yakınlaşmada Kurz´un önemli rol oynadığına dikkati çekerek, Kurz´un iki ülke arasındaki ilişkilere özel ehemmiyet verdiğini dile getirdi.
İsrail´in, Kurz´un bu ülke yanlısı yaklaşımlarından fayda sağladığına değinen Hafez, "Örneğin Avusturya´nın Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanlığı kapsamında düzenlediği Antisemitizm ve Antisiyonizm ile Mücadele Konferansı´yla dünyaya, İsrail´i ve siyonizmi eleştirmenin, antisemitizmle eşit olduğu mesajı verildi. Bilindiği üzere Avrupa´da önemli siyasiler bu görüşü paylaşmıyor ve bu çok tartışmalı bir konu." diye konuştu.
Hafez, Avrupa´da sağ popülist siyasilerin antisemitizmle mücadele söylemlerinin tamamen siyasi gücü elde tutmak için kullandıkları bir yöntem olduğunu kaydetti.