Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Aşirete bir de bu açıdan bakmak

Vahap Uluç,bilindiğinin aksine aşiretlerin güncel hayatın dışında kırsalda kendi başına yaşadığından ziyade,birçok aşiret ağasının 1700’leirn sonu ile 1800’lerde Diyarbakır ve Mardin’de valilik makamlarında bulunduğunu belirtiyor.

Aşirete bir de bu açıdan bakmak

Bilimsel çalışmalarda aşiret, üretim biçimi toprağa dayanan, asabiyet duygusu temelli sosyolojik ilişkiler geliştirmiş; "devletimsi" örgütlenme özelliğine sahip; göçebe, yarı göçebe veya yerleşik iptidai topluluklar şeklinde tanımlanır. 

Bu tanıma göre aşiret, kent hayatı ile ilişkisi çok sınırlı, geçimlik ekonomiye sahip, toplumun geniş kesimleri ile ortak çıkar ilişkisi geliştirmediği için merkezi hükümetin almış olduğu kararlara karşı ilgisiz bir topluluk olarak düşünülüyor.

Aşiret ile ilgili bu tespitler belli bir bağlamda doğru olmakla birlikte, aşiretin geçmişine ilişkin bazı tarihi bilgiler bu tanımlamanın bir yönü ile çok indirgemeci bir özellik taşıdığını gösteriyor.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki aşiretlerin tarihsel geçmişlerine ilişkin elimizde yazılı çok sınırlı kaynaklar bulunuyor. 

Bunun nedeni, aşiretlerin geçmişlerine ilişkin başlarından geçen olayları kayıt altına alma geleneğine sahip olmamaları.

Ancak devlet ile yaşadıkları bazı sorunlardan ya da devletin özellikle ekonomik nedenlerden dolayı tuttuğu kimi kayıtlardan aşiretlerle ilgili sınırlı birtakım bilgilere ulaşabiliyoruz.

Bu kayıtlarda geçen bazı bilgiler aşiretlerin sadece kırsalda, kıl çadırlarda, tenha köşelerde yaşamlarını sürdüren; toplumun geniş kesimlerinden uzak, merkezi siyasete ilgi göstermeyen bir topluluk olmadıklarını; merkezi yönetimin taşra temsilcilerinin belirlenmesi sürecinde çok aktif bir rol aldıklarını gösteriyor.

Bu konuda, Mardin yöresindeki aşiretler bağlamında Abdulgani Efendi'nin "Mardin Tarihi", Hanna Dolapönü'nün "Tarihte Mardin", Suavi Aydın'ın vd. "Mardin (Aşiret-Cemaat-Devlet)" ve İbrahim Yılmazçelik'in "19. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır" (1790-1840) gibi çalışmalarda geçen bilgiler açıklayıcıdır.

Örneğin 1777 yılında bazı anlaşmazlıklardan dolayı dönemin Mardin Valisi Haccı Abbas Ağa, hapsettirdiği birkaç "beg"i öldürtmek ister.

Buna Surgici Aşireti, Ğürs (12 köyden oluşan bir bölge) ve Kikan Aşiret ağaları karşı çıkar; ancak Omerıya Aşireti ve Mıhelmi ağaları valinin yanında yer alırlar ve vali bu aşiretlerden aldığı destekle hapsettirdiği ağaları 15 Nisan 1777'de öldürtür.

1809 yılında Mardin Valisi Ebudıbıs lakaplı Ahmet Ağa'dır.

Vali, çekindiği Bayraktar Ahmet Ağa, Ğürs ağası ve başka bazı ağalara karşı, yine başka bir Ğürs ağası ve Omerıya ağası gibi kişileri kışkırtır.

Bu kişilere ait gruplar girdikleri şehri yağma ederler.

Bu olay Bağdat Valisi tarafından duyulur.

Vali, olaya müdahale eder ve Ğürs Ağa'sı Hüseyin Ağa'yı Mardin Valisi olarak tayin eder.

Valilik makamına geçen Ğürs Ağası olaylara karışmış yine bir başka Ğürs Ağa'sı olan Abdullah Ağa'yı, Omeryan Ağa'sı Mustafa Ağa ile Kikan Aşiret ağaları Ahmet Mele Ali ve Abdi ağaları öldürtür.

1825'te Mardin Valiliği'ne Davut Ağa atanır.

Vali, Daşi Aşireti ile yaşadığı sorunlardan dolayı Mardin halkını Daşiler'e saldırtır. 

Bunun üzerine aşiretler şehir halkından vali Davut Ağa'yı şehirden kovmalarını ister. 

Bu isteklerinin kabul edilmemesi üzerine Milli, Kikan, Ğürs, Dekori, Surgici ve Tay aşiretleri adamları ile şehre saldırırlar.

Birkaç gün sonra Davut Ağa valilik görevinden alınır.

Görüldüğü gibi Mardin'deki yönetim ile aşiretler arasında sürekli sürtüşmeler ve kavgalar yaşanmış, aşiretler kimin vali olacağı konusunda belirleyici bir rol oynamışlar.

Aşiretler, sadece il yöneticilerinin belirlenmesine müdahale etmekle yetinmemiş, yanı sıra valilik makamını ele geçirebilecekleri düzeyde siyasette etkili olmuşlardır. 

Örneğin, daha erken bir dönemde, Kikan Aşireti'nden Kiki Ahmet Ağa 1688'de ve Kiki Osman Ağa 1693'te Mardin'de vali olmuştur.

Ayrıca Kiki Abdi Paşa da 1781-1786 tarihleri arasında Diyarbakır'da valilik görevini yapmıştır.

Yukarıda ifade edildiği gibi Ğürs ağası Hüseyin Ağa da 1809'da Mardin Valisi olmuştur.

Bu tarihsel bilgiler, aşiretin siyasetle olan ilişkisi konusunda şu sonucu ortaya koyuyor: 

Birincisi, geleneksel toplumda aşiret tarzı örgütlenmelerin kendi içine kapanık, toplumun geniş kesimini ilgilendiren konulara ilgi göstermeyen, merkezi siyasetin kararlarına duyarsız bir yapı olduğu yönündeki algıya karşı temkinli olunması gerektiğini gösterir.

İkincisi de geleneksel toplumdan modern topluma geçişte aşiretin siyaset ile ilişkisi nitelik değiştirmiştir.

Buna göre geleneksel yapının bütün kurum ve kuralları ile topluma hakim olduğu dönemlerde (cumhuriyet öncesi) aşiretlerin modern zamanlara göre çok daha aktif bir şekilde siyasetin içinde yer aldıklarını gösteriyor.

Geleneksel toplum özelliğinin hüküm sürdüğü dönemlerde devletin elindeki teknolojinin sınırlı olmasından dolayı aşiretlerin merkezi hükümetin yereldeki temsilcisinin kim olacağını belirleyebilecek düzeyde aktif bir şekilde siyasetin içinde yer almakla yetinmediği yerine göre o makamı ele geçirebilecek düzeyde yerel bir aktör konumunda olduğu görülüyor.

Modern zamanlarda (cumhuriyet sonrası) ise teknolojinin sağlamış olduğu imkanlardan hareketle devletin nüfuz alanının genişlemesi üzerine aşiretlerin fiili bir şekilde yönetimin içinde yer alma yönündeki konumlarını kaybettikleri, ancak merkezi hükümetin -seçim gibi araçlarla- izin verebildiği sınırlamalar içinde (daha çok dolaylı yoldan) siyasetin içinde yer alabildikleri söylenebilir.

 

Vahap Uluç, Harran Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi 

 

Kaynak: İndependent Türkçe

 



Anahtar Kelimeler: Aşirete açıdan bakmak

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER