“Asıl sorumluluk yapı denetim şirketlerinde!”

Adnan Öksüz Yazdı;

“Asıl sorumluluk yapı denetim şirketlerinde!”

Ali Vural aradı…

Ali beyi kısaca tanımak gerekirse; 1948 Samsun - Ladik doğumlu. Ankara Gazi Üniversitesi mezunu. Aynı üniversitede 4 yıl asistanlık yaptı. Yüksek İnşaat Mühendisi. 1977'de Vakıflar Bankası inşaat müdürü oldu. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konut ve sanayi projeleri yaptı. 1984-1986 yılları arasında yurt dışında proje müdürlüğü yaptı.

30 yılı aşkın süredir enerji, kentsel tasarım, şehir planlaması konularında projeler gerçekleştirdi. Ladik'in sanayi sitesi ve imar planlamalarını yaptı. Yurt dışında lsquo; proje müdürlüğü görevlerinde bulundu.

1989 yılında TEK-DER'i kurdu ve genel başkanı oldu.                                   

Saadet Partisi Kurucular Kurulu üyesi. Millî Görüş partilerinde görevler üstlendi.

***

Ali bey, deprem bölgesinde yıkılan binalarla ilgili imar-inşa ve denetim tartışmalarına ilişkin önemli notları hatırlattı. Şöyle ki;

* “Yapı denetim kuruluşlarının yöneticileri, ortakları, denetçi mimar ve mühendisleri ile proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı müteahhidi; Yapı Denetim Kanununun uygulanmasından dolayı ortaya çıkan yapı hasarından sorumludur. Eskiden belediyeler büyük ölçüde sorumluydu…”

* “Kanun hükümlerinin uygulanması sırasında görevini ihmal eden veya kötüye kullanan yapı denetim kuruluşunun ortakları, yöneticileri, mimar ve mühendisleri, yapı müteahhidi, proje müellifi ile laboratuvar görevliler, görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma ile ilgili hükümlerine göre cezalandırılır.”

* “Bakanlık, yapı denetim kuruluşlarının işlem ve faaliyetlerini denetleme yetkisine sahip. Devletin yaptırdığı resmi binalar bu denetimlere tabi değil… Bunlar kendi iç denetimlerine bağlı...”

Ali Vural bey şunu söylüyor, özetle;

- “Belediyeler eskiden çok etkili ve etkinken şu anda bu süreçte sadece ruhsat veriyor, geri kalan süreç yapı denetim firmalarınca sürdürülüyor. Bakanlık ön planda…”

***

‘Tek suçlu müteahhitler mi?’ derken… Yapılan binalar gerçekten de yapı denetim firmaları tarafından hakkıyla kontrol edilip raporlaştırılıyor mu? İşte asıl soru budur…

 

ONLAR BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!..

Onlar bizim çocuklarımız…

Depremde kiminin annesi vefat etti, kiminin babası. Kiminin hem annesi hem de babası… Kiminin anne babasına henüz ulaşılamadı.

Bu çocuklarımız için gerek devlet gerekse özel sektör, sivil toplum kuruluşlarımız, vakıflarımız, iş dünyamız özel bir ehemmiyet göstermeli.

Bu çocuklarımızın eğitimine ayrı bir ihtimam gösterilmeli.

***

İmam hatip lisesi yıllarımda, Vakıf Öğrenci Yurdu’nun Duvar Gazetesi’ne yazdığım şu satırlarla bu bahsi tamamlayayım;

“Hiçbir şeyden habersiz oynayan şu çocuklar/ Yarının büyükleri, bugünkü tomurcuklar.”

 

HADİ BAKALIM, GÖRELİM GERÇEK GÜCÜNÜZÜ!

Deprem dolayısıyla İslam ülkelerinden ciddi yardımlar geldi, gelmeye de devam ediyor elbette. Allah tümünden razı olsun.

Ama ve de fakat; başında “İslam” kelimesi olan uluslararası kuruluşlar... Neredesiniz?

Gelin Kahramanmaraş'ta, Hatay'da... Adıyaman'da ya da deprem bölgesindeki diğer illerden birinde olağanüstü toplanın! 

İnsanımıza destek olun. Moral verin. Acılarını paylaşın. 

“Dünyanın bir ucundaki bir Müslüman’ın ayağına diken batsa, dünyanın diğer bir ucundaki Müslüman’ın bundan mustarip olması gerekir!” ilkesini uygulayın!

İşte size o fırsat. Ayağınıza kadar gelen fırsat!

*** 

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) başta olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlar… Neredesiniz? Hangi kuytularda dolaşıyorsunuz?

Bakın Türkiye'de milyonlarca insan mağdur! 

Sadece yardım malzemesi, para yollamak, arama kurtarma ekipleri göndermek yeter mi? Evet, ama yetmez! 

Şimdi gelin bu illerimizde olağanüstü toplantılar gerçekleştirin. Tüm dünya buna şahit olsun.

Dostlar mutluluk duysun! Düşmanlar kahırlarından çatlasın!

Gösterin, koyun ortaya gerçek yüzünüzü! Gerçek dost, gerçek düşman ortaya çıksın!

Sahi, neredesiniz?

Başında ‘İslam’ olan ve dünyanın farklı ülkelerinde yer alan çok sayıda uluslararası kuruluş var

Size sesleniyorum, neredesiniz

 

BUGÜN DEPREMİN 12. GÜNÜ!

Hâlâ ümit var mı? Kanaatim hâlâ ümit var! Bulunduğu yerde küçük de olsa bir hayat alanı varsa, sesini de bugüne kadar duyuramadıysa o kişinin enkazdan sağ çıkarılma ihtimali çok yüksek.

Tıp çevreleri, enkaz altında insanların ortam şartlarına bağlı olarak 3-4 haftaya kadar sağ kalabileceğine işaret ediyor.  

Bu açıdan bakarsak; enkaz kaldırma çalışmalarının bu ihtimal göz önünde bulundurularak titizlikle yapılmasında fayda var.

 

ERZİN ÖRNEĞİ ÖNEMLİ!

Büyük bir yıkımla sonuçlanan, on binlerce insanımızın hayatına mal olan Kahramanmaraş merkezli depremde bir ilçemizde önemli bir hasar meydana gelmedi.

Hatay'ın Erzin ilçesi… İlçede tek bir yıkım ve can kaybı yaşanmadı.

Erzin Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu bir anda dikkatleri üzerine çeken isim oldu.

Peki, bu ilçemizde yıkımların olmamasının nedeni neydi? Ökkeş beye kulak verelim; 

* “Belediye başkanı olarak herhangi bir şekilde kaçak yapıya asla müsaade etmedim. Bazen kızdılar bana. Bir belediye başkanı olarak bana, 'ya senden başka memlekette doğru adam yok mu' diyenler oldu. Hatta akrabalarım, 'Türkiye'nin tek doğrusu sen misin?' dediler. Kendi adıma vicdanım çok rahat, hiçbir şekilde kaçak inşaata izin vermediğim için. Birçok kişiyle de kötü olduk bu nedenle…”

Erzin Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu’nun rantı değil kuralları uygulamasıyla ilçe büyük depremi küçük sıyrıklarla atlattı. 

***

Yeri gelmişken…

17 Ağustos 1999 depreminde tek bir tuğlanın bile düşmediği Tavşancıl’ı da bu vesileyle anmak isterim.

Bu iki örnek de gösteriyor ki, yapılaşma sürecinde kurallara uymak, kaçak yapılaşmaya müsaade etmemek çok ama çok önemli…