Dünkü yazıma istinaden sevgili İlhan Kesici bir twit attı mükerreren. 12 Mayıs´ta da atmıştı. Haklılığı gün gibi aşikar. Şöyle diyordu İlhan Abi; ?Allah korusun bütün zamanların en büyük ekonomik daralma ve küçülmesine doğru gidiyoruz. Bunun iki temel bileşeni vardır: Genel ekonomi, dış politika ve dış ekonomik ilişkiler. Sayın Cumhurbaşkanı adaylarımızın bu iki konudan başka konuları tartışmaları gereksiz gibidir.?
Savaşmamız, mücadele etmemiz, anlatmamız, söylememiz, yazmamız gereken tek düşman cehalettir. Öncelikle bu gerçeği toplum olarak hepimizin anlaması, kavraması ve fark etmesi elzemdir.
Cehalet öyle bir düşmandır ki; görüldüğü yerde yok edilmesi gerekir. Aksi halde o düşman dediğimiz, beğenmediğimiz cehalet bizi boğacak ve yok edecektir. Yok olmamak için, varlığımızı sürdürebilmek için, görünmeyen bu düşmana, cehalete hep birlikte savaş açmalıyız.
Görünen düşmandan kurtulmak kolaydır. Ancak görünmeyen düşman cehaletten kurtulmak zannedildiği kadar, kolay değildir. Bunun için yekvücut olmak, elbirliği ile mücadele etmek, bu topraklarda yaşayan aklı selim, ruhu selim, kalbi selim her bireyin en önemli vazifesidir.
Gündemin önemli maddesi ABD´nin, Adalet ve İçişleri Bakanlarımıza uyguladığı yaptırım tartışılmaya devam ediyor. Her iki bakanımızın ?ABD´de dikili ağacımız yok? şeklindeki beyanları sosyal medyada da gündem oldu. Son zamanlarda attığı tweetlerle takipçi sayısını artıran kıvraklığıyla bilinen tiyatro sanatçısı Berna Laçin, bu meseleyle ilgili şöyle bir tweet paylaştı. İçinde ?kinaye? barındıran cümlesi şu oldu:
?Bakanlarımızın Amerika´da mal varlığı yoksa zaten bu da bir tehdit veya yaptırım olmaz. O zaman hiç konuşup gündemi meşgul etmeye gerek yok demektir.?
Bu hicivdeki meramı anlamlandıramayan Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan da bu twite şöyle mukabelede bulundu: ?Abla ne olur bi sus. Lütfen sus. Her seferinde utanıyoruz bu cehalet düzeyinden. Etrafında hiç mi bu işleri az çok bilen biri yok yahu? Bari onlara danış.?
Bu yaklaşımdan hareketle, İYİ Parti Genel Başkan Yrd Aytun Çıray da, Trump´a ait olan Trump Towers´a el konulması önerisinde bulundu. Elbette Amerikanın yaptırımına sevinecek, mutlu olacak, nemalanacak halimiz yok, dün de yazmıştım. Bu ülke bu topraklar hepimizin. Amma; bazı gerçekleri görmezden gelmenin, umarsız davranmanın, ülkemize yüklediği ciddi bir maliyet var. Sıradan, laf olsun torba dolsun kabilinden beyanlarla hamaset yapmanın da kimseye fayda sağlamayacağı bilinmelidir.
Meseleyi bu kadar sıradanlaştırmak, sadece ve sadece Rahip Brunson üzerinden bir algı oluşturmak ciddiyetten ve Eflatun´un ?devlet aklından? uzaklaşmak demektir.
Mehmet Akif sorumluluk duygusunu ?sırtında yumurta küfesi taşımaya? benzetir.
Kaynağı belirsiz yerden fonlanan omurgasız köşe yazarları, rüzgar gülüne dönmüş yorumcular, namazsız İslamcılar, Twitter´in ağızları ve ruhları bozuk, kurma koluyla hareket eden bot troller, en küçük diplomatik ve stratejik bir meselede aynı noktadan kumanda edilerek hamaset dolu vuruşlar yapıyorlar. Ve sosyal medyada gündem belirliyorlar. Oysa Türkiye büyük devlettir. Ve gündemi bu çirkin ağızlarda sakız, sofralarda meze, kahvede okey çerezi olmamalı. Devlet aklıyla hareket edilmeli, olayların tarihi, hukuki, politik, ekonomik boyutları göz önünde bulundurularak rasyonel kararlar verilmeli, bu kararlar istikrar içermelidir. Binlerce yıllık devlet geleneği olan bu milletin temsilcisi olmak, ciddi sorumluluk gerektirir.
Size de tuhaf gelmiyor mu aynı konuda birbirinden farklı kesimlerden insanların, o alanın uzmanı gibi görüş serdetmeleri? Konunun gerçek uzmanları saf dışı, sahne trollere kalıyor.
Bir sorun var.
Ne olur yıllarca devletin diplomasisine saygınlık kazandıran aşağıladığınız, aslında gerçek devlet adamı olan ?monşerlere´ bir mikrofon uzatın. Uzatın ve Türkiye´yi normalleştirin. Gurur yapmayın hepimiz kazanırız. Devlet birikimi trollerden değil, deneyimden beslenmelidir (.)
