Aşıda nasıl bir film dönüyor?

Aşı karşıtlarının inandığı gibi bir kumpas varsa onu dünya zenginleri, dünya yoksullarına değil kendilerine kurmuş oluyor. Yarı insan yarı maymun olmak, üç kulaklı beş gözlü çocuklar doğurmak için servet harcıyorlar.

Aşıda nasıl bir film dönüyor?

Akif Beki yazdı;

Türkiye’nin aşı siparişini geciktirmesi, çeşitlendirmek yerine başta Sinovac’a yoğunlaşması, BioNTech’i bekletmesi spekülasyonlara yol açmıştı.

Arada ne döndü?

Şüphelerin odağında Keymen İlaç vardı. Sinovac’ın Türkiye temsilcisi olan firma.

Kimin nesiydi, halk sağlığını riske atma pahasına aracı firmaya ticari avantaj mı sağlanmıştı, yoksa Çin’e kıyak için miydi, arada vurgun mu vurulmuştu?

Bir de Sağlık Bakanlığı, Sinovac yaptıranlara üste üçüncü doz olarak BioNTech önerdi.

Yani Sinovac’ın etkisiz çıktığı kabul edildi. İki dozda bile 3-4 aydan sonra korumadığı yetkili ağızlarca söylendi.

Sinovac boşa mı vurdurulmuştu, bu işten haksız kazanç kaldıran mı olmuştu?

Keymen’in sahibi Cantürk Alagöz, dayanamayıp sonunda bir grup gazeteciye konuştu.

Salı akşamki buluşmaya ben de davetliydim. Yukarıdaki şüphelerin hepsi soruldu.

Alagöz, Türkiye’ye kritik bir süreçte en ucuza ilk aşıyı getirdiği için teşekkür beklerken fırsatçı gibi görülmekten rahatsızdı.

Sinovac’ın etkisiz çıktığı suçlamasının ticari ve temelsiz bir karalama olduğunda ısrar ediyordu.

BioNTech’e kıyasla yan etkileri bakımından daha güvenli ve risksiz olduğunu da sürekli vurguluyordu.

Koruma süresinde BioNTech, yan etkilerdeyse Sinovac’ın daha üstün olduğu gibi bir noktada kilitlendi tartışmamız.

Keymen firmasının 2013’te kurulduğu, Sinovac’la anlaşmasının o günden başladığı, Alagöz’e ise 2016’da geçtiği bilgisi de salgın fırsatçılık şüphelerini havada bıraktı.

Sinovac’ı tek yetkili olarak temsil haklarını, salgından yıllar önce almış Alagöz.

Fahiş komisyon payı koyarak vurgun vurabilecekken sıkı pazarlıkla fiyat düşürttüğü, Sinovac’ı hiçbir ülkeye verilmeyen fiyattan ucuza getirttiği, bilakis kimsenin yapmayacağı bir fedakarlık yaptığı iddiasında.

Üstümde kalmasın, cevap hakkına saygı gereği kabaca aktardım.

Fakat başta çeşitlendirmek yerine Sinovac’ta niye ısrar ettiğimiz, BioNTech siparişinde neden geç kaldığımız hala anlaşılmış değil.

Hangisinin daha çok koruduğunu, daha etkili olduğunu ise bilimsel veriler aydınlatacak.

Aşı karşıtlarının komplo teorilerine gelince...

Onun cevabı da aşıların dünyaya dağılımında.

Varlıklı ülkelerde halkın yüzde 55’i aşılanırken, düşük gelirli ülkelerde yüzde 1’den azı tam aşılanmış.

Af Örgütü, bu dengesizliği bir raporla ifşa etti. Ve parayı basıp aşı stoklayan, yoksul ülkelerle paylaşmaya da yanaşmayan zengin ülkelerle sırf parasına bakan üretici firmalara karşı kampanya açacağını duyurdu.

Dünya Sağlık Örgütü, Covax ve Human Rights Watch da aşıya erişimdeki adaletsizliğe tepkili.

Aşıların yüzde 75’i sadece 10 ülkeye gitmiş.

G7 ülkeleri, 1 milyar doz aşı bağışlama sözlerini tutmaktan çok uzak.

Dünyanın en zengin ülkelerinin elinde, 1 milyar 200 milyon doz fazla aşı olduğu hesaplanıyor.

241 milyon doz, süresi geçmeden bağışlanmazsa belki çöpe gidecek. Detaylar için, BBC Türkçe’de çıkan Stephanie Hegarty’in geniş haberine bakabilirsiniz.

Demek ki tehlike, aşıların çip ya da çöp çıkmasında değil yerini bulmadan çöpe gitmesinde.

Baksanıza; güçlüler zayıflara koklatmıyor, ne kadar üretilirse hepsini kendilerine toplamak için birbirlerini eziyorlar.

Aşı karşıtlarının inandığı gibi bir kumpas varsa onu dünya zenginleri, dünya yoksullarına değil kendilerine kurmuş oluyor. Yarı insan yarı maymun olmak, üç kulaklı beş gözlü çocuklar doğurmak için servet harcıyorlar.

Yahut da alttakiler, üsttekilere kumpas kurdu, yaşasın bir devrimin eşiğindeyiz!

Altında bit yeniği, hinlik, tuzak arayanların bilgisine. Komplo teorilerini gözden geçirmeleri gerekecek.

***