Asgari ücret, sandal bedesteninde açık eksiltmeye konulduktan sonra iki oyuncu ön tekliflerini masaya bildirdiler. Birisi Türk-İş, diğeri de Türkiye İstatistik Kurumu. Birisinde, iki bin üç yüz seksen beş lira, diğerininki ise iki bin iki yüz on üç lira kırk kuruş.
Ön hazırlıklarda Hükümeti temsilen istatistikçiler kılı kırk yarıcı hassasiyetle işe koyulmuşlar. İşçinin tekil kişi ihtiyaçlarını karşılaması gerekecek asgari harcamalarını kuyumcu kantarında ölçüp biçerek neticeye varmışlar?
İşveren kesimi, dosya tanzimini henüz bitirememiş ki, kaba teklifini getirmemiş. Gözlemci sıfatıyla emek cephesinden tekil kişi olarak katılan Gülden hanımın da ne düşündüğünü bilmiyoruz. Alınacak nihai karara etkisinin bulunmayacağından, fikrini açıklamayı gereksiz görmüş olabilirdi. Asgari ücret kullanıcısı olduğu için, belki dikkate alınır düşüncesiyle yaşadıklarından bir ara basına kısacık bilgi vermişti. Asgari ücretin raf ömrü, taş çatlasa bir haftayı aşamıyormuş, bundan şikâyet ediyordu?
?
Parmak izleri gibi âdemoğlunun fiziki yapısı da birbirlerinden çok farklı. Piyasa etiketleri de öyle değil midir? Aynı marka ve aynı yılın ve yine aynı otomobillerin birim mesafede tükettiği yakıt her zaman eşit miktarda olmuyor. İnişler çıkışlar ve düz yolda sürüşler, rüzgâr ve esintisizlik gibi hava şartları birim mesafe tüketimini farklı kılıyor. Oysa denemeye alınan otomobiller aynı tezgâhın kesip, biçerek kaftanladığı nesneler?
Fiziki yapıları farklı, çalışma mekan, zaman, şart ve nicelikleri farklı işçiler arasında, ince ayarı yapılmış araç ve gereç kullanılarak her türlü hava koşullarında birim kişi başına aynı miktar yiyecek tüketerek ve aynı çul çaputu giyinerek verimde eşitlik sağlamak mümkün müdür?
Öyle olsaydı, olabilseydi ve mümkün de görülebilseydi; TÜİK tarafından masaya sunulan ön teklif için araştırma yapılırken kuruşuna kadar detaya inilebilindiğine göre, masanın diğer üyelerinin de bunun yerindeliğini tasdik etmeleri gerekirdi...
Aklın ve bilimin yolu tek değil mi?
Bakıyorsunuz, yok böyle bir ittifak. Türk-İş farklı makamdan gidiyor. TİSK memnun, çaktırmadan mütebessim bir çehre ile gülümsüyor?
TİSK´in kesinlikle buna itirazı olmayacaktır. Genel anlamda iktisadi şartlar, üretim, yatırım vergi ve çıplak ücreti yükselten sosyal eklentilerin de dikkate alınması durumunda, zaten iki bin liranın çok fazla geçilmeyeceği ? geçirilmeyeceğinin umudu yaşanıyordu?
Masada işçileri temsilen oy kullanma yetkisi bulunmayan tekil işçi Gülden hanımda, işçi arkadaşlarının kınamalarını peşinen baştan savabilmek için, oy hakkının bulunmadığını ileriye sürebileceğine göre, verilecek kararı, kader olarak sineye çekecekti?
?
Batı dünyasında kutsal olan özel mülkiyettir. Ecdadımız Osmanlıdaysa, devlettir. Kutsal devlet, toprağında yaşayanların hem anasıdır, hem de babası?
Toprağın, yani mülkün gerçek sahibi Allah´tır. Devlet de bunu vekâleten sahiplenir ve işlemeleri için vatandaşına dağıtır. Bu tarz-ı yönetim şeması kabaca böyledir. İşlemeyenin elinden alınan toprak bir başka kişiye, aileye verilir. Ecevit´in ?(Toprak işleyenin, su kullananın)? demesi de buradan gelir?
Devletin analık işlemine itiraz ederek karşı gelme, Allah´a isyan gibi algılandığından, halk saygındır, mutidir ve sessizdir. Her ne kadar cumhuriyet devrimiyle Anadolu´nun içtimai, hukuki ve iktisadi kuralları, örf ve adetleri değiştirilmiş, aradaki köprüler atılmış olsa da, ahalisindeki ve milletindeki kalıntıları, Müslümanlığından ötürü devam etmekte ve muhafazakâr cenahta kısmen de olsa, hâlâ canlılığını korumaktadır?
Asgari ücretin tespit ve uygulama yetkisi devletin elinde olduğu içindir ki, ağzı laf eden ve eli kalem tutan muhafazakârlar, bu konuda sükûtu ihtiyar ederler. Allah´a karşı geldiğine hükmettikleri kişilerin öte dünyadaki infazını beklemeden cingözlüklerinden menkul yetkileriyle hükmettikleri cezalarını bu dünyada kendileri vermek için yarışırlar?
FETÖ´cülük iftiralarıyla suçlayarak?
Bizim mahalleli, belki de tuzunun kuruluğundan, asgari ücretle pek ilgilenmek istemez, çekinir?
