Arap dünyasında geçtiğimiz haftanın ana gündemi, Arap-İsrail veya Körfez-İsrail normalleşmesi, ABD’nin Filistin için alternatif yönetim arayışları, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz El Serrac’ın istifasıyla ilgili tartışmalar ve Trump’ın geçmişte Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı öldürmek istediği yönündeki açıklamalarıydı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra Bahreyn’in de Beyaz Saray’da ABD Başkanı Trump’ın öncülüğünde İsrail ile normalleşme anlaşması imzalaması, önümüzdeki günlerde başka devletlerin de aynı anlaşmayı imzalayacağı yönündeki beklentileri daha da arttırdı.
Filistin basınında Körfez ülkelerine yönelik ağır eleştiriler yer alırken, başta Suud ve BAE medyası daha önce Oslo anlaşmasıyla İsrail’i tanıyan FKÖ’yü ve Yaser Arafat’ı hatırlattı. Körfez basını, Arap medyasında çıkan “Karşılıksız normalleşme” eleştirilerine karşı ise, BAE’nin normalleşme anlaşmasıyla İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesinin önüne geçtiğini savunuyor.
ABD’nin İsrail’deki büyükelçisi David Friedman’ın bir İsrail gazetesine verdiği demeçte, ABD yönetiminin Mahmut Abbas yerine Filistin yönetimi için Muhammed Dahlan ismi üzerinde çalıştığını söylemesi “normalleşme” tartışmalarını daha da alevlendirdi.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz El Serrac’ın ekim sonuna kadar görevi bırakmak istediğini açıklamasıyla Arap basınında Libya yönetimine en iyi alternatifin kim olduğuyla ilgili tartışmalar tekrar yer almaya başladı. Bazı çevrelere göre halk nazarında ciddi kabul gören Seyfülislam Kaddafi ismi için uluslararası alanda da ciddi çalışmalar olduğuna yönelik haberler Arap medyasında yer aldı.
SERRAC NEDEN İSTİFA EDECEK?
“Bazı kesimler Fayiz El Serrac’ın istifasına, ileride ulusal birlik hükümeti kurulabilmesi için olağan bir adım olarak bakarken, bazı kesimler de Serrac’ın siyaset sahnesinden uzaklaştırılması çabaları karşısında başarısız olmasından kaynaklandığını düşünüyor. Özellikle içişleri bakanı olarak görev yapan ve Serrac’ın imzasıyla görevden el çektirilen Fethi Başağa’nın göreve dönmesinden sonra. Birçokları da bu istifanın Libya ve Türkiye arasındaki anlaşmadan rahatsız olan kesimlerin gönlünü almak için ABD’nin baskısı sonucu geldiğini düşünüyor.” (El Cumai Kasımi/Londra merkezli El Arab gazetesi)
LİBYA İÇİN EN İYİ ALTERNATİF SEYFÜLİSLAM KADDAFİ Mİ?
“Libya’yı yakından takip edenler, Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz El Serrac’ın istifasının Libya’daki askeri ve siyasi dengelere çok fazla etki etmeyebileceğini, ancak siyasi arenada yeni isimlerin tekrar parlamasının önünü açabileceğini belirtiyor. Bu isimlerin başında da Seyfülislam Kaddafi geliyor.
Siyasi tarihçi Belhasan Elyahyavi’ye göre Libya’da farklı grupları ve siyasi oluşumları tek bir çatı altında toplamanın tek yolu -Fayiz El Serrac, Akile Salih ve Halife Hafter’e işaret ederek- eskimiş simaların silinmesinden geçiyor.
Elyahyavi, Libya dengelerinde en temel oyuncunun kabileler olduğunu ve kabileler arasında önemli ölçüde Seyfülsilam Kaddafi isminin kabul gördüğünü ifade ediyor.
Siyasi analist Muhammed Buvuud ise, Seyfülislam isminin şu an devam etmekte olan Fas’taki görüşmelerde resmi olarak masada olmadığını ancak halk nezdinde oldukça kabul gördüğünü ve uluslararası arenada Kaddafi alternatifinin pazarlandığını belirtiyor.” (BAE eremnews.com)
Kaynak: Kuds El Arabi – Usame Haccac
‘ARAP-İSRAİL NORMALLEŞMESİ: HER ŞEY TRUMP VE NETENYAHU İÇİN’
“Normalleşme anlaşmasının birinci nedeni, ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyasına hem onun yeniden seçilmesine yarayacak hem de Ortadoğu ve Filistin başta olmak üzere dış politika alanında kendi yönetiminin hanesine yeni bir şeyler yazdırma konusunda dramatik bir başarıya olan ihtiyaçtı.
Bu anlaşmanın ikinci hedefi de dolandırıcılık, sahtekârlık ve rüşvet alma gibi suçlamalarla yargıyla başı dertte olan ve gittikçe hükümet ittifakı içerisindeki çemberi daralan İsrail Başbakanı Bünyamin Netenyahu’ya bir kazanım sağlamaktır. Netenyahu’nun bu anlaşmalarla övünmesi de garip bir durum değil. Bu sadece esasen savaş halinde olmayan iki taraf arasında barışı tesis ettiği için, aksine işgal devletine milyarlar kazandıracak.” (Kuds El Arabi gazetesi/başyazı)
‘NORMALLEŞME SÜRPRİZ DEĞİL, BAŞKA DEVLETLER DE YOLDA’
“İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasındaki normalleşme anlaşmasının daha önce bu bağlamda atılan adımlar göz önüne alındığında bunun bir sürpriz olduğu veya kimsede bir şok etkisi yarattığını zannetmiyorum. Bunun yanı sıra taraflar arasında bilinen bir düşmanlık da yok. Aksine söz konusu bu taraflar arasında farklı alanlarda bir işbirliği söz konusuydu.
Bu durumun dikkat çeken birçok yönü var. Bunların başında Amerika ve İsrail tarafının bu anlaşmanın bir an önce gerçekleşmesini istemeleri. Ki bu dönemde ABD yönetimi bunun önümüzdeki Amerikan başkanlık seçimlerine etki etmesini umuyor. Bunun yanında İsrail yönetimi de, iktidardan düşme ve yargılanma tehlikesiyle karşı karşıya olan başbakanın kredisini yükseltmeyi istiyor.” (Ziyad Bahaaddin/Mısır El Youm gazetesi)
“Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra, Bahreyn de normalleşme kervanına katıldı. Üçüncü ülke de yolda. Medyanın bu ülkenin hangisi olduğunu açıklaması da an meselesi. Normalleşme treninin başını çekenler iki şeyi savunduklarını iddia ediyor. İlki; iki devletli çözüm, ikincisi ise; Filistinlilerin hakları. Bu doğru değil. Olan sadece şu: Küçük devletler alanı büyük devletler için hazırlıyor. Söz konusu büyük devletler ise, küçük devletlerin yaptıklarını Arap Birliği Ligi’nin son toplantısında savundu.” (Yusuf Rezka/Filistin Online gazetesi)
‘İSRAİL’İ İKİNCİ TANIYAN TARAF FİLİSTİNLİLER’
“Filistinliler, İsrail devletini tanıyan ülkeler arasında ikinci sırada yer alıyor. Mısır’ın Camp David anlaşması uyarınca İsrail’i tanımasından 15 sene sonra. Ancak Filistinlilerin İsrail’i tanıması oldukça zayıf bir anlaşmayla oldu ve Enver Sedat’ın yaptığıyla kıyaslanamaz. Enver Sedat, ülkesinin İsrail tarafından 1967 savaşında işgal edilen topraklarını geri alma karşılığında İsrail’i tanıdı.
Filistinliler, Oslo’da İsrail’in Filistin Kurtuluş Örgütü ve liderini tanıması karşısında İsrail’i tanıdı. Sina yarımadasını geri alan Mısır ve ABD borçlarından kurtulan, 2019’da daha önce kaybettiği toprakları geri alan Ürdün’ün kazanımlarından çok az şey kazandı Filistinliler.
Ancak kimse Oslo anlaşmasının adaletsiz olduğunu kabul etmedi ve görmezden geldi. Filistinliler bu hatanın bedelini bugüne kadar ödüyor. Yaser Arafat, Filistinlileri temsil eden bir örgütün başında olmak ve İsrail’in de bunu tanımasını istiyordu. İdarecilik karşılığında normalleşme.” (Emel Abdülaziz El Hazzani/Suudi Şak’ül Evsat gazetesi)
‘ABD VE İSRAİL’İN YENİ FİLİSTİN YÖNETİMİ SENARYOLARI’
“ABD’nin işgalci İsrail devletindeki büyükelçisi David Friedman, Netenyahu’ya yakın İsrail Hayom gazetesine verdiği mülakatta büyük bir bomba patlattı. Friedman bu mülakatta, ABD’nin Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas yerine Fetih Hareketi eski Merkez komite üyesi ve hâlihazırda BAE’de yaşayan Muhammet Dahlan’ı getirme planı üzerinde çalıştığını söyledi.
ABD’nin bir sonraki adımının ne olacağını kestirmek oldukça zor. Friedman’ın çıkardığı bu dumanın arkasında büyük bir yangın gelebilir. Belki Trump’ın normalleşme anlaşmasının imzaları atılırken, bazı Filistinlilerle görüştüklerini ve en sonunda bu Filistinlilerin de bu normalleşme sürecine dâhil olacaklarını söylemesi çok şeye işaret ediyordur. Asıl soru ise Trump’ın bunu müzakere ettiği Filistinlilerin kim olduklarıdır. Bunlar yönetimin içinden mi yoksa dışından mı?” (Rai Al Youm gazetesi)
“ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçisi David Friedman’ın ABD yönetiminin Filistin Devlet Başkanlığı’na Muhammed Dahlan’ı getirmeyi düşündüğünü açıklaması, bu yönde ilk açıklama olma özelliği taşısa da çok fazla sürpriz niteliğinde değildi. Zira daha önce gerek İsrail gerek ABD gerekse de Avrupa basınında bu yönde haberler çıkmıştı. Yine bu haberlere göre Muhammed Dahlan, İsrail’in BAE ve Bahreyn ile imzaladığı normalleşme anlaşmalarının hazırlanmasında önemli rol oynadı. Birçok Filistinli üst düzey yönetici de Muhammed Dahlan’ın bu normalleşme sürecinin başmühendisi olduğunu savunuyor.” (Katar El Şark gazetesi)
‘ESAD’A SUİKAST VE TRUMP’IN HAYAL KIRIKLIĞI’
“Trump’ın istihbarat servisinden Suriye Cumhurbaşkanı Esad’a yönelik suikast gerçekleştirmelerini istemesini, bunu müsteşarlarıyla tartıştığını, savunma bakanının buna muhalefet etmesini ve daha sonra kovulmasını garipsemiyoruz. Zira başkanlık seçimlerinde boynuna dolanacak olan ilmeğin giderek yaklaştığını görüyor. Bunun yanı sıra, Beyaz Saray’dan ayrılması durumunda oldukça ciddi yargılamalarla karşı karşıya kalacak ve bu yargılamalar onu demir parmaklıkların arkasına koyabilir.
Trump’ın Esad’a yönelik bir suikastı düşündüğünü itiraf etmesi, ABD’nin 90 milyar dolar harcadığı ve Esad’ı devirmekte başarısız olduğu savaştan 9 sene sonra yaşanılan hayal kırıklığını gösteriyor.” (Rai Al Youm gazetesi)
‘ESAD’A NEDEN SUİKAST DÜZENLENMEDİ?’
“Suriyeli muhalif ve uluslararası hukuk uzmanı Muhammet Sabra’ya göre, James Mattis Beşar Esad konusunda ABD’nin eski dışişleri bakanlarından Kessinger’in bakış açısını takip ediyor. Bu bakış açısına göre, gereken bütün tedbirler ve hazırlıklar yapılmadan Esad’ın devrilmesini istemiyor.
Sabra’ya göre, Mattis’in Esad’ın tasfiyesi konusunda geri adım atması, kanuni gerekçelerle değildi. Amerika Birleşik Devletleri uluslararası hukuku en fazla çiğneyen ülkedir. Ayrıca ABD, İnsan Hakları Bildirgesi, Roma Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere en az imza atan ülkedir. Yine ABD birçok uluslararası kuruluşu da tanımıyor. Bu yüzden bence, Mattis’in Trump’ın önerisinin kabul etmemesinin ardında, Ruslarla çatışmaya girmeme hususunda birtakım siyasi hesaplar yatıyor. Bunun yanında Kessinger’in vasiyetine olan bağlılığı da var.” (Akil Hüseyin/Lübnan El Modon gazetesi)
Muhammed Dahlan kimdir?
Ebu Fadi kod adlı Muhammed Dahlan, Gazze’deki Fetih Hareketi’nin önde gelen ismi ve Fetih Hareketi merkez yönetim komitesi eski üyesi. Karanlık ilişkileriyle öne çıkan Muhammed Dahlan Yaser Arafat ile arasının açılmasından sonra Fetih Hareketi liderliğine gözünü dikti. Daha sonra Fetih Hareketinden ihraç edilen Dahlan, Arafat’ın öldürülmesinde rol oynamakla suçlanıyor. BAE veliahtı Bin Zayed’in siyasi danışmanı olan Dahlan, Arap dünyasındaki ilişkileriyle sürekli dikkat çekmiştir. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminde parmağı olduğu suçlamasıyla kırmızı listeye alınan Dahlan hakkında Türkiye’nin kırmızı bülten talebi bulunuyor.