Arap Baharı, çok büyük başarısızlıkla ve hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Arap Baharı sonunda demokrasi, hukuk, barış ve özgürlük adına hiçbir başarılı model ortaya çıkmadı.
Suriye ve Libya, yıkıcı bir iç savaş yaşadı ve dışarıdan çok yönlü müdahalelere maruz kaldılar.
Mısır, askeri darbe sonucu işbaşına gelen Sisi yönetiminde, ekonomik, sosyal ve siyasal karışıklıklar yaşamaktadır.
Göreceli olarak Arap Baharı'nın en başarılı ülkesi Tunus olarak gösteriliyordu.
Demokratik bir yönetimin inşasında Tunus'un seküler ve İslamist dinamiklerinin birlikte çalıştığı, tolerans ve çoğulculuğa dayanan bir modelin geliştirildiği şeklinde pozitif bir algı vardı.
Tunus Devlet Başkanı Kays Said'in anayasanın 80'inci maddesine dayanarak Başbakan Hişam Meşişi'yi görevden alması ve parlamentoyu feshetmesi, ülkede derin bir siyasal, sosyal ve ekonomik krizin olduğunu ortaya koydu.
Tunus, ekonomik ve sağlık alanlarında yaşadığı krizleri çözememekte ve ilerleme sağlayamamaktadır. Tunus'ta siyaset tamamen tıkanmış ve işlevsiz durumdadır.
Cumhurbaşkanı Said, yaşanılan ekonomik ve sağlık krizlerinden ülkenin en büyük partisi Nahda'yı sorumlu tutmakta ve Nahda'nın yolsuzluklarını ve sorumsuzluklarını eleştirmektedir.
Nahda'nın lideri Gannuşi'ye yönelik birçok yolsuzluk iddiası bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Kays'a göre Tunus'ta bütün sorunların kaynağı Gannuşi liderliğindeki Nahda'dır.
Cumhurbaşkanı Kays'ın başbakanı görevden almasına ve Nahda'ya yönelik eleştirileri, toplumun ciddi bir bölümü tarafından desteklenmektedir.
Ekonomik krizin aşılması ve Kovid-19 pandemisiyle mücadele konusunda hükümetler, etkisiz ve çaresiz kalmışlardır.
Pandemi sırasında on yedi bin insanın hayatını kaybetmesi Tunus toplumunda hükümete yönelik güçlü bir tepkinin ve öfkenin birikmesine neden olmuştur.
Halk, ekonomik krizin ve Kovid-19 pandemisinin neden olduğu sağlık sorunlarına radikal çözümler bulunmasını ve köklü müdahalelerde bulunulmasını istemektedir.
Kitleler, başbakanın görevden alınmasını sokak gösterileriyle kutlamış ve Nahda'nın parti bürolarına saldırmışlardır.
Toplumun geniş kesimleri başarısız hükümetlerden, yolsuzluklardan, yozluktan ve talandan Nahda'yı sorumlu tutmaktadır.
Nahda'nın devleti ele geçirmek için her türlü yolu denemesi, toplumda derin rahatsızlık yaratmaktadır. Nahda, Tunus toplumu içinde güvenilmez bir yapı olarak algılanmaktadır.
Hükümetin ve Nahda'nın yaşanın sorunların sorumlusu ve kaynağı olarak algılanması, Tunus krizinin çok önemli bir özelliğidir.
Cumhurbaşkanı Said'in başbakanı görevden alması ve parlamentoyu feshetmesinin halkın umduğu değişikliklerin gerçekleşme yolunu açıp açmayacağı sorusu belirsizliğini korumaktadır.
Cumhurbaşkanı Said'in en büyük müttefiki ordudur. Ordu, meclisin feshedilmesini ve hükümetin görevden alınmasını desteklemektedir.
Ordu, siyaset üzerinde büyük bir güce ve nüfuza sahiptir. Bütün hükümetler ve partiler, -ordunun siyaset alanında dediklerini dinlemek ve dikkate almak zorundadırlar.
Ordunun desteğiyle başbakanı görevden alan ve meclisi fesh eden Cumhurbaşkanı Said, kararlarına karşı çıkanlara gerektiğinde ordunun silahlı gücünü kullanacağı tehdidinde bulunmuştur.
Tunus'ta en büyük siyasal aktörün ordu olduğu gerçeğinin unutulmaması gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı Kays'ın son kararlarına en sert tepkiyi Nahda göstermektedir.
Meclis Başkanı ve Nahda'nın lideri Raşid Gannuşi, Başbakan'ın görevden alınmasını ve meclisin feshedilmesini darbe olarak nitelemektedir.
Tunus'ta Nahda ve Gannuşi, geniş toplum kesimleri nezdinde güvenilirliklerini kaybetmişlerdir.
Toplum, genel olarak bütün siyasal partilere, özelde de Nahda'ya ve Gannuşi'ye güvenmemektedir.
Nahda ve Gannuşi, Tunus için güvenilir demokratik bir alternatif olma şansını kaybetmişlerdir.
Tunus'ta yaşananların darbe olarak nitelenip nitelenmeyeceği konusunda farklı tartışmalar vardır.
Cumhurbaşkanı Said, ordunun desteğiyle tek adam diktatörlüğü kurmayı arzulayabilir. Said, güç düşkünü tek adam diktatörlüğü yanlısı bir profile sahiptir.
Tunus'un otoriteryanizme kaydığı; Tunus demokrasisi ve devrimi olarak nitelenen modelin tehlikeye girdiğini net olarak ifade edebiliriz
Cumhurbaşkanı Kays'ın vermiş olduğu kararların arkasında ordunun olduğunu çok iyi bilen Nahda ve Gannuşi, çok sert bir tepki ortaya koymaktan kaçınmışlardır.
Nahda ve Gannuşi, birkaç küçük protesto gösterisinin dışında hiçbir tepki vermemişlerdir.
Nahda ve Gannuşi, Tunus'un bir iç savaş yaşamaması ve şiddet sarmalına girmemesi için çok dikkatli davranmaktadırlar.
Halk, yıllardır siyasal partilerin başarısızlıklarından ve çekişmelerinden bıkmış durumdadır.
Halk, Cumhurbaşkanı Kays'ın kararlarına tepki göstermek için sokağa çıkmayı gerekli görmemektedir.
Cumhurbaşkanı Kays'ın kararları, ciddi bir siyasal ve sosyal tepkiyle karşılanmamıştır.
Tunus'ta istikrarlı ve dayanıklı bir demokratik sistem inşa edilmemiştir. Seçimleri araç ve iktidara çökmeyi nihai amaç olarak gören Nahda ve siyasal İslamcılığın Tunus'ta demokratik bir modelin kurulmasının yolunu açması mümkün değildir.
Güç savaşları, Tunus'ta demokratik bir modelin kurulmasını değil, ülkenin asker ve siyasal İslamcılar arasındaki güç savaşına mahkum olmasına neden olmaktadır.
Güç savaşları şeklinde uygulanan siyaset, ülkenin ekonomik, sağlık ve sosyal sorunlarını çözmemektedir.
Tunus, despotizme ve tek adam diktatörlüğüne doğru çok kırılgan ve tehlikeli bir sürecin içine girmiştir.