21.10.2018 Pazar
Suudi Arabistan vatandaşı olan ve 2 Ekim günü İstanbul´daki Suudi başkonsolosluğuna girmesinden sonra bir daha kendisinden haber alınmayan Gazeteci Cemal Kaşıkçı, Arap basının birinci gündem maddesi olmaya devam ediyor.
Kaşıkçı´nın akıbeti ile ilgili 2 Ekim gününden bu yana çeşitli senaryolar dillendirilmiş, Suudi Arabistan yönetimi ise bizzat veliaht prens Muhammed Bin Selman´ın dilinden Kaşıkçı´nın konsolosluktan çıktığını iddia etmişti. Gelinen noktada ise Suudi Arabistan yönetimi Kaşıkçı´nın konsoloslukta yaşanan bir arbede sonucu hayatını kaybettiğini açıkladı. Hatta konuyla ilgili İstihbarat dairesi başkan yardımcısı Ahmed El Asiri ve daha birçok üst düzey ismi görevden alındı.
Uzun süredir, Kaşıkçı olayında Suudi Arabistan´ın etrafındaki çemberin daraldığı yönünde haber ve yorumlara yer veren Arap basını, Suud yönetiminin krizden çıkmak için bazı senaryolar üzerinde çalıştığını ve bunun için ?günah keçisi? aradığı yönündeki yorumlara geniş yer verdi. Suud yönetiminin İstihbarat dairesini yeniden yapılandırma kararıyla ise söz konusu günah keçisi olarak adını daha önce Yemen´e yönelik başlatılan Kararlılık fırtınasının sözcülüğüyle duyuruna General Ahmed Asiri´nin seçildiği yorumları yapıldı.
Ancak son zamanlarda ?Cemal Kaşıkçı olayının veliaht prens Muhammed Bin Selman´ı iktidardan edeceği? şeklindeki yorum ve iddialar, Arap basınında daha sık bir şekilde yer almaya başladı. Hatta Muhammed Bin Selman´ın yerine getirilebilecek alternatif isimler üzerinde bile konuşulmaya başlanması dikkat çekti.
?GÜNAH KEÇİSİ FORMÜLÜ MÜ?´
Lübnan El Ahbar gazetesi, Suudi Arabistan´ın gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın ölümüyle ilgili açıklama yapmasından önce yayınladığı bir haberde, olayla ilgili bir günah keçisi arandığını yazmıştı:
?Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman, bir günah keçisinin belirleneceği bir formüle hazırlık olarak, olayla ilgili kendisine uzanan bütün bağlantıları kesmeye çalışıyor. Bu formül de Amerika Birleşik Devletleri´nin onayıyla hazırlanıyor. Ancak böyle bir formül hazırlanırsa, Türkiye´nin de onayı gerekiyor ki dosyadaki sırları korusun. Muhammed Bin Selman´ın, kendisiyle ilişkilendirilmeyecek bir günah keçisi bulmak konusunda işi hiç de kolay görünmüyor.?
?SADECE TRUMP´IN İNANABİLECEĞİ BİR HİKAYE´
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri medyasının Kaşıkçı olayıyla ilgili kara propaganda yapmakla suçladığı Katar El Cezire televizyonu, Suudi Arabistan yönetiminin Kaşıkçı´nın öldürülmesiyle ilgili yaptığı açıklamayı, ?Sadece Trump´ın inanabileceği bir hikâye? olarak nitelendirdi.
El Cezire´nin bu nitelendirmesine neden olan husus da, ABD başkanı Donald Trump´ın, Suudi Arabistan´ın konuyla ilgili açıklaması hakkında ?güvenilir? ifadesini kullanması oldu. Haberde ayrıca, Trump´ın bu tavrının, ?Suudi müttefiklerini krizden çıkarmaya çalışmak ve Suudi Arabistan ile daha önce imzalanan silah anlaşmasını kurtarmak? şeklinde yorumlandığı belirtildi.
?MUHAMMED BİN SELMAN KRAL OLAMAYACAK´
Mısır El Şuruk gazetesi yazarı Muhammed El Minşavi, Kaşıkçı olayından sonra Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman´ın ilerde kral olmasının pek de mümkün görünmediği dair görüşleri yazdı:
?Arap dünyası ile ilgilenen uzmanların çoğu, gazeteci Cemal Kaşıkçı olayıyla beraber bölgenin tarihinin yeniden yazılmaya başlandığını düşünüyor. Yine aynı şekilde Muhammed Bin Selman´ın önümüzdeki çeyrek asırda Suudi Arabistan´ı yönetmek için kral olamayacağı düşüncesindeler. Aynı uzmanlara göre Cemal Kaşıkçı olayı, hem Suudi Arabistan´daki kraliyet ailesi için hem de Suudi Arabistan´ın başta ABD olmak üzere önemli müttefikleri ile olan ilişkileri açısından bir yük haline geldi.
Öyle görünüyor ki dünyada bu konuyla ilgili devam eden hareketlenmeler ve yükselmeye devam eden sesler, özellikle de Washington´da Washington Post gazetesinin başını çektiği kampanya, daha önce eşi benzeri görülmemiş boyutlara ulaştı. Bu hareketlilik, Cemal Kaşıkçı´nın öldürülmesinde asıl sorumlunun açığa çıkarılmasını önlemek için varılan uzlaşma çabalarıyla da durmayacağa benziyor.?
?YENİ VELİAHT ARAYIŞLARI FİİLEN BAŞLADI´
Rai Al Youm başyazarı Abdulbari Atwan da, Kaçıkçı olayının sonuçlarından birinin Muhammed Bin Selman´ın veliaht koltuğunu kaybetmesi olabileceğini yazdı ve yeni veliaht arayışlarının fiili olarak başladığını belirtti:
?Yeni bir veliaht bulma çalışmaları bazı Suudi Arabistanlı çevrelerce fiili olarak başlamış durumda. Hem de bu çabalar İngiltere, Fransa ve Almanya gibi bazı batılı ülkelerin cesaretlendirmesiyle başladı. Bunun altında da bir taşla birden fazla kuş vurma ve Yemen başta olmak üzere bölgedeki krizlerden bir çıkış yolu bulma düşüncesi var. Belki bu değişim -tabi ki gerçekleşirse- Yemen´deki savaşı bitirebilir. Geçmişte Enver Sedat´ın ölmesinin ardından, Mısır´ın tekrar Arap Birliği´ndeki yerini alması gibi.
İngiliz Times gazetesi şimdiden başka isimleri aday olarak göstermeye başladı ve Suudi Arabistan´ın Washington´daki büyükelçisi ve Muhammed Bin Selman´ın kardeşi Halid Bin Selman´dan alternatif olarak bahsetti. Amerika Birleşik Devletleri´ndeki bazı çevreler ise eski veliaht Muhammed Bin Nayef´in geri dönmesini konuşuyor. Kurucu kralın en küçük ikinci oğlu Prens Ahmed Bin Abdülaziz´in Londra´da yaşayan oğlu da konuşulan isimler arasında.?
?TÜRKİYE´NİN TUTUMU SUUD ÜZERİNDE BASKI OLUŞTURDU´
Kuds El Arabi gazetesi yazarlarından Vail İsam, Türkiye´nin Kaşıkçı´nın öldürülmesiyle ilgili takındığı tutumun Suudi Arabistan üzerinde baskı unsuru oluşturduğunu kaydetti:
?Bazı bilgilerin Türk yetkililerden sızdırılması ve bu konuda izlenen yolla ilgili bazı dikkat çeken hususlar olsa da, ? özellikle de ses kaydının olduğu iddiası ve bunun resmi olarak ilan edilmemesi ? Türkiye´nin olayla ilgili elinde bulunan delilleri açıklamakta yavaş davranması ve bazılarının deyimiyle bunu Türk dizilerindekine benzer yöntemlerle sızdırması, Suudi Arabistan üzerinde siyasi bir baskı oluşturdu. Türkiye´nin bu şekilde yavaş hareket etmesi, Kaşıkçı´nın öldürülmesi olayının diri kalmasına ve medyada üstünün örtülememesini sağladı.
Türkiye´nin resmi bir açıklama yapmakta geç kalmasının bence iki ana sebebi var. Bunlardan biri teknik ikincisi ise siyasidir. Birinci sebep, delillerin toplanması ve cesedin aranması ile ilgili. Türkiye´nin elinde ses kayıtlarının olması (buna da daha önce konsolosluğa bırakılan cihazlardan elde ettiler), kayıtlarda bir boğuşma ve saldırı olduğunu kanıtlayan deliller olması ve bunun da öldürme eylemine işaret etmesine rağmen, cesedin olmaması tahkikatların gecikmesine yola açıyor.?
?KAŞIKÇI HADİSESİ İDLİB MUTABAKATINI TEHLİKEYE SOKUYOR´
Rai Al Youm gazetesi, Gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın İstanbul´daki Suudi konsolosluğuna girmesinden sonra kendisinden haber alınamamasıyla başlayan sürecin, Suriye´de Rusya ve Türkiye ile varılan süreci de tehdit ettiğini yazdı:
?Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın ortadan kaybolması, Türkiye ve Rusya arasında varılan İdlib anlaşmasını doğrudan etkiledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ağır silahların çekilmesi hususunda bir sorun olmadığını söyledi. Ayrıca anlaşmanın uygulanmaya devam ettiğini de belirtti. Ancak Heyet Tahrir El Şam´ın sözcüsü, örgütün ağır silahlardan tamamen vazgeçmeyeceğini ve anlaşmada mezkûr bölgelerden tam anlamıyla çekilmeyeceğini bir kez daha açıkladı.
Türkiye´deki siyasi yetkililer üzerinde bir yük oluşturmaya başlayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı, İdlib anlaşmasını da olumsuz etkileyebilir. Bu etki de sadece anlaşmanın uygulanmasının ertelenmesi açısından da değil. Belki de tam anlamıyla geçerliliğini yitirmesine de sebep olur. Bu durum da, en sonunda başvurulacak çözümün askeri çözüm olduğunu savunan Suriye tarafının da işine gelecektir.?