"Bulanlar arıyor, arayanlarsa bulmadı." Bulmakla bilmenin netameli ayırımı karşısında insan, bilkuvve ikincisini seçti. Böylelikle buldu- ğunu zannedip bilmekle yetindi
Aramakla malum bulmak, neyi aradığımızla ilgili bir durumun göstergesi bizim. Neyi arıyorsak onu bulmak, hissemize düşenden ibaret. "Arayan Mevlâsını da belasını da bulur." der atalar. O halde başlı başına methe medar bir şey değil aramanın kendisi. Nedir peki aramayı önemli kılan? Doğumdan ölüme aramakla geçen aralıkta insan, bir şeyi bulmayı mı yoksa aramayı mı seçiyor? Bulmayı kendine miar kılan, belasını bulmaya şimdiden namzet edinmiştir o halde. Aramayı son ana kadar bırakmayan da bulmaya uğramamak için yola düşmüştür. Arayan; eni sonu aranacağını bilip durmadan aramaya devam edendir. Bulansa, arandığından emin olma zannına kapılan gafilden başkası değil.
:
Asıl mesele, bulmak yerine aramakta düğümleniyor. "Bu düğümü kim çözerdi?" der Aşık Veysel. Koyunla kurdun yan yana gezinmeyeceğini bilen çözer, diyelim o vakit, yine Veysel'e kulak vererek. Kurdun islah olamayacağını sıkı sıkıya bilmek, meselenin künhüne varmamızı sarih kılacak.