Arabesk ömrünü tamamladı

Müzisyen ve yazar Selçuk Küpçük son birkaç yıldır, müzikal konulardan hareket ederek sosyolojik çözümlemeler yapıyor. Bu çözümlemelerini Müzik ve Teselli isimli kitabında bir araya getiren Küpçük, arabesk müziğin ömrünü tamamladığını ifade ediyor.

Arabesk ömrünü tamamladı

Arka Kapak, Vapur Edebiyat, Dergah, Granada, Yolcu, Zifir, Yarın gibi birçok dergide şiir, eleştiri ve müzik yazıları yayımlayan Selçuk Küpçük, son yıllarda müzikal konulardan hareket ederek sosyolojik çözümlemeler yapıyor. Bu çözümlemelerden oluşan Aşk ve Teselli kitabını Kopernik Kitap tarafından okuyucuyla buluşturan Küpçük ile musiki meselelerimizi konuştuk. Tanburi Cemil Bey´den Orhan Gencebay´a Türk modernleşmesinin müzik üzerinden toplumsal değişimini ortaya koymaya çalışan Küpçük, kitapta Ergüder Yoldaş´tan Cengiz Kurtoğlu´na, Ahmet Kaya´dan Bergen´e, İrfan Gürdal´dan Gündoğar´a, Sezen Aksu´dan,Birol Topaloğlu, Kazım Koyuncu´yla biçimlenen laz müziğine birçok ismi sosyolojik çözümlemeye tabi tutuyor.

DUYGUSAL KARŞILIĞI YOK

Ömründe bir tek Ferdi, Bergen, Esengül, Hüseyin Altın kaseti almamış, dinlememiş insanların şimdi herkesten fazla arabeskçi olduğunu söyleyen Küpçük, ?Buradan ikili bir okuma yapabiliriz. Birincisi arabeskin öyküsünü taşıyan toplumsal katman artık ekonomik, politik olarak merkezdedir. Tabi merkeze giden yolda dönüşmesi kaçınılmaz. Merkeze ait her şeye sahip olmanın tarihsel iştiyakıyla donanmış bu katmanın öyküsünü artık geleneksel arabesk taşıyamaz. Zaten eski arabesk müziği üretecek sosyoloji kalmadı. Kentte doğup merkeze ulaşmak için yola çıkan yeni çevreyi ise hiphop üzerinden çözümleyebiliriz belki. Merkezse kapı komşusu olan çevrenin iktidarına boyun eğmenin simgesel alanlarını üretiyor. Kendi öyküsünün anlatılmadığı filme yönelik abartılı ilginin duygusal bir kaşlığı yok bence. Ama merkez ve çevrenin pragmatik uyumu söz konusu. Merkez kendi kapısına dayanan öyküyü çabucak metalaştırabiliyor, çevreyse merkez tarafından görünüşte kabul edilmenin sarhoşluğunu yaşıyor. Sonuç olarak arabesk müzik ömrünü tamamlamıştır? diyor. 

GENCEBAY RİTMİ HIZLANDIRDI

Küpçük, arabesk ve türkülerin şehirli yaşamın içine istenilen şekilde uyum sağlayabilmesiyle ilgili ?Kente bağlamasıyla gelen ozan burada yeni öykülerle karşılaştı. Yabancılaşmadan siyasallaşmaya daha önce bu insanların bilmediği öyküyü anlatmaksa artık türkünün yerleşik temasını, formunu aştı. Ayrıca kentteki hayatın ritmi de değiştiği için bu sosyolojik hıza karşılık gelen yeni bir müzik gerekiyordu. İşte Gencebay bu ritmi hızlandırdı ve duyulur hale getirdi. Uyum meselesinin ise karşılıklı olduğunu düşünüyorum. Kentle kır arasındaki istasyonu temsil eden arabesk toplumsal ?merkez´i anlamaya çalışırken, ?merkez´in çocuklarının da, türküleri keşfederek Anadolu pop/rock´la kırı anlamaya yöneldiğini iddia edebiliriz. Karşılıklı bir kimlik arayışı aslında. Müslüm Gürses´in Teoman, Ortaçgil şarkıları okuması, rock gruplarının Ferdi Tayfur, Ali Tekintüre şarkılarını yorumlaması bunun göstergesi.?

GÖVDESİ TÜRK TEKNİĞİ BATILI

Geleneksel ´ozan´ın anlattığı öyküyü besleyen mekanın artık kalmadığını söyleyen Küpçük, geleneksel ozan gibi kendi türkülerini çalıp söyleyen, dünyayı kendi zihin kodlarıyla anlatan ama bunu kentin koşullarıyla yapan yeni bir ozan kimliği oluştuğunu kaydediyor ve ?Ozan´ın elindeki bağlama da kente geldiği zaman modernleşmenin gereklerine cevap vermek zorunda kaldı. Sesi büyük mekanlarda duyulmadığı için elektro bağlamaya dönüştü. Gövdesine bakınca Türk, ama içindeki tekniğe bakınca Batılı. O yüzden elektro bağlama Türk modernleşmesini simgeleyen en önemli enstrümandır. Bu modernleşmenin temel aktörleri Orhan Gencebay, Arif Sağ, Özer Şenay, Vedat Yıldırımbora, Erkin Koray gibi isimler? diyor. 

Edebiyatla müzik ilişkisi flulaştı

Kendisi de şiir besteleyen Selçuk Küpçük, bugün müzik ve edebiyat arasındaki bağın giderek flulaştığını ifade ediyor ve ekliyor: ?1980´in başlarında Ergüder Yoldaş altta yürüyen disco ritminin üzerinde Nedim, Baki, Neşati ve Attila İlhan´ın şiirlerini şarkılaştırmıştı. Yeni Türkü´den Ahmet Kaya´ya, Cemal Safi şiirleri besteleyen Gencebay´a kadar Türk şiiriyle müziğimiz irtibat halindeydi. Bugün kaç aranjör Türk şiirinin damarlarına aşina ya da Ortaçgil´in şarkı sözlerindeki şiirsel düzeye kim yaklaşabiliyor? Günümüzde klibin nesnesine düşmüş şarkılar basit, akılda kalıcı sözlerle üretiliyor.? Kendisi de şiirler besteleyen Küpçük, ?Bestelenecek şiir seçiminde hep bir öyküyü anlatan metinleri önceledim. Erdem Bayazıt, Ahmet Erhan, Haydar Ergülen gibi şairlerin şiirlerine yaptığım besteler kenarda duruyor? diyor.

Hepsi aynı türküyü söylüyor

Küpçük, dünya müziğinin farklı isimlerini de anlatıyor. Bu isimlerin Neşet Ertaş ile ilgisini şu sözlerle açıklıyor: ?Bence hepsi aynı türküyü söylüyor. Yalan dünyanın fazlalıklarını atmayı, ego ve şöhret duygusundan uzaklaşmayı, çok konuşan modern insan karşısında erdemli biçimde susmayı öneriyor hepsi. Neşet Ertaş´ın kendisiyle söyleşi yapmaya gelenlere ?Ben fazla kelime bilmem. Bilmem azdan çok anlar mısın?? diye sorması kadim bir bilgiyi modern zamanlara çağırmaktır aslında. Dünyanın her yerinde erdem, ahlak, vicdan, adalet duygusu ortak bir bellekten besleniyor. Bu yüzden Şilili Victor Jara ile Çeçen sanatçı İmam Alim Sultan, Erkan Oğur ile Portekizli Madredeus grubu aynı ses evrenin kardeş çocukları bence.?